İmil Emin
Mısırlı yazar
TT

Kahire-Riyad: Mevcut zorluklar ve gelecek beklentileri

Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın Mısır’ı ziyareti, Mısır-Suudi stratejik ittifakının bir teyidi olarak, Arap çadırının direğinin daha fazla işbirliği ile sağlamlaştırılmasına ihtiyacın olduğu bir zamanda gerçekleşti. Özellikle de bölgesel bağlamlardan uluslararası ve uluslararası daireye kadar jeostratejik likidite durumunun dünyayı sarıp sarmaladığı şu zamanlarda yapılan bu ziyaret, acil ele alınması gereken meselelerin yanında geleceğe ilişkin ortaya konulan vizyon ve anlaşmalarla birlikte Suudi Arabistan Krallığı'nı Mısır ile bir araya getiren siyasi uzlaşmanın ve güçlü kardeşlik bağlarının boyutunu göstermektedir.
Arap dünyası, acil ele alınması gereken devasa zorluklarla ve geleceğe ilişkin belirsiz durumlar ile karşı karşıya bulunuyor. Bu, hatların koordinasyonu ve operasyonel planlar yoluyla çıkarlar ve hedefler arasında birlik sağlamaya doğru bir yönelimi gerektirir. Bu yönelim, uluslararası ve bölgesel risk noktalarını ortaya çıkarma kabiliyeti ve tam bir farkındalıkla karakterize olmalıdır.
Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi’nin, kardeşi Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ı kabul ettiği sırada yaşanan sahneyi izleyenler ikili arasındaki beden dilinin mevcut bir gerçeği, kardeş halklar arasındaki sağlam bağı ortaya koyduğunu görmüşlerdir. Bu görüşmede dile getirilenler, duygusal bir konuşma veya retorik birtakım süslü sözlerin ötesinde bir azmi, meydan okumayı ve harekete geçme yeteneğini göstermektedir. Önemli meseleleri başkalarından değil, kendinizden dile getirmenin zamanı gelmiştir. Arap dünyası artık yapıcı ve yaratıcı inisiyatifler almalıdır ki, safları birleştirmek adına gerçekleştirilen bu ziyaret küresel düzeydeki tüm belirsizliğe rağmen iyimser bir atmosfer yaratmaktadır.
Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın gezi tutunun bir parçası olan bu önemli ziyaret, ABD Başkanı Biden'ın Ortadoğu'ya yapacağı beklenen ziyarete ve Mısır, Ürdün ve Irak'ın katılacağı yaklaşan Körfez zirvesine bir aydan daha az bir zaman kala gerçekleşti. Bu -bilen için- oldukça önemli bir olaydır. Uluslararası krizlerin birbirini izlediği son birkaç ay içerisinde rasyonel ve objektif hareket eden Suudi diplomasisine dikkat çekmek ve hatta kutlamak gerekir. Bu, ABD yönetiminin bilge adamlarını, özellikle Dışişleri Bakanı Antony Blinken’i ve Savunma Bakanı Lloyd Austin'i, Suudi Arabistan’ın bölgenin ve dünyanın istikrarı hususundaki rolünün önemini yeniden okumaya sevk ediyor. Krallık, gelmeyecek olan ‘Godot'yu’ beklememekte ve Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Ferhan aracılığıyla dünya çapında turlar gerçekleştirmektedir. Arap ve İslam başkentlerinin çoğuna gerçekleştirilen bu ziyaretlerin amacı tek bir imaj oluşturmak ve halkların çıkarları için neyin uygun olduğu konusunda anlaşmaya varmaktır.
Riyad, yabancı liderler ve yetkililer için ilgi çekici ve parlak bir hale geldi. Bu kimseler, dünyayı sarsan korkunç krizlerin yaşandığı şu zamanda Krallığın coğrafi kapsamında oynadığı stratejik rolün ve başta enerjisi olmak üzere doğal yeteneklerinin farkındadırlar. Herkes Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'un Krallığa yaptığı son ziyareti ve orada yapılan çok önemli görüşmeleri takip etti. Krallık, geleneksel olan her şeyi aşan ‘2030 Vizyonu kapsamında kendisine yeni bir politika planlıyor. İşi başkalarının kaprislerine ve hedeflerine bırakmadan kendi imajını net bir şekilde çizerek uluslararası forumlara katılıyor. Suudi Arabistan Enerji Bakanı Prens Abdulaziz bin Selman'ın Rusya'nın St. Petersburg kentinde düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu'na katılımı bu bağlamda okunabilir. Nitekim Riyad'ın, kendisi ile büyük dünya başkentleri ve uluslararası taraflar arasındaki mesafeleri kontrol etme ve dengeleri düzenleme kabiliyetini teyit etmektedir.
Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın Mısır ziyareti, Kahire ve Riyad arasında bazı önemli meseleler karşısında pozisyonların koordine edilmesi amacıyla gerçekleşti. Bunun yanı sıra bu süreçte Başkan Biden yönetimi, önceki tahminlerindeki bazı hataları fark ederek kesin gerçeğe uyandı. Bu gerçek, bugün hiçbir uluslararası kutbun küresel arenada tek başına kahramanca bir rol oynayamayacağı gerçeğidir. Mısır ve Suudi Arabistan arasında koordine edilmesi gereken dosyalar çok geniş ve iç içe görünüyor. Bu dosyalar, güvenlik tehditlerinden Ukrayna savaşının bir sonucu olarak Ortadoğu’nun omuzlarına binen yükler ve bunların doğurduğu krizlere kadar uzanıyor. Bunların temelinde enerji fiyatları, gıda tedarik zincirleri ve bunun sonucunda ortaya çıkan toplumsal kaygılar var. Tüm bunlar, Cumhurbaşkanı Sisi'nin Arap Körfezi'nin güvenliği ve onun güvenliğinin Mısır'ın ulusal güvenliğinin bir parçası olduğu yönündeki açıklamalarını beraberinde getirdi. Buna, Araplara hiçbir zaman iyilik getirmeyen güçlerin hırsları sonucunda Arap bünyesinde açılan yaraları da ekleyin.
Veliaht Prens Muhammed bin Selman, bir Arap efsanesi olan ‘Zerkâ el-Yemâme’nin gözlerine ihtiyaç duyulan şu zamanda, Allah nihai hükmünü verene kadar herkesi her türlü dengesizlikten koruyacak bir Arap geleceğini planlayan bu rönesans adam, ikinci ülkesi Mısır'da gerek resmi makamlarca gerekse de halk tarafından büyük bir sevgiyle kucaklanıyor.