İmil Emin
Mısırlı yazar
TT

Avrupa: Beklenmeyen her zaman olur

Uluslararası sahne, özellikle de Avrupa sahnesi, son zamanlarda Samuel Beckett'in absürt oyunlarına çok yakın görünüyor. Bunun nedeni, Avrasya önerisine ve batıda Atlantik Okyanusu’ndan doğuda Ural Dağları’na kadar halklar arasında bir arada yaşamı ve iş birliğini gerçekleştirmeye çok yakın olan Avrupa, kendisini kaçınılmaz olarak bölgesel olmaktan çıkarak milliyetçiliğe ve küreselliğe evrilecek olan çatışmaların alanı haline gelmenin yeni ve ciddi olasılıkları ile karşı karşıya buluyor.
Birkaç gün önce İngiliz Genelkurmay Başkanı Patrick Sanders, askerlerin önünde yaptığı konuşmada Rusya ile askeri bir çatışma olasılığından ve Avrupalı ​​müttefiklerin tüm senaryolara hazırlanmaları gereğinden bahsetti. Dahası ülkesinin tüm askeri kuvvetlerine sahada girişebilecekleri herhangi bir savaşı kazanmaya hazır olma çağrısı yaparak, büyük bir tartışma başlattı.
İngiliz komutanın açıklamalarının hararetini yoğunlaştıran, Avrupa'nın girebileceği herhangi bir yakın savaşın tek bir anlama geldiği, onun da bir üçüncü dünya savaşının patlak vermesi olduğunu ima etmeden keskin bir şekilde ifade etmesi.
Rusların yaptıkları tüm Avrupa için bir tehdit olduğundan ve Çar'ın askeri operasyonlarının Ukrayna sınırlarında durması gerektiğinden hareketle, Rusya ile savaşında Ukrayna tarafını en çok destekleyen ve motive edenler İngilizler. Ukraynalılara gönderilen en modern silahlar belki de İngilizler tarafından gönderildi. Amerikan silahları dahi Ukrayna’ya onlar aracılığıyla kaçırıldı.
72 bin askere düşen sayıları ile İngiliz kuvvetlerinin saflarındaki topyekûn seferberlik durumu dikkatleri çekiyor. Belki de bu yüzden Moskova'nın kıtalararası ve hipersonik füzelerine karşılık İngiliz nükleer teçhizatı ve hazırlıkları çokça konuşuldu ve iş, aleni söz düelloları ve tehditler noktasına vardı.
İlk etapta Avrupa’da ve genel olarak Rusya’nın “NATO” ile yüzleşmesi düzeyinde olup bitenler, ünlü Fransız yazar André Maurois’in (1885 - 1967) şu ünlü sözünü hatırlatıyor: “Toujours l'inattendu arrive” (Beklenmeyen her zaman olur).
Burada kastedilen, Nazizm ve faşizmin yenilgisinden sonra silinen, Sovyetler Birliği'nin çöküşü ile korkuları ortadan kalkan ve uzak bir geçmişin mirası olarak kabul edilen küresel çatışmanın geri dönüşü fikridir. Avrupa topraklarına döneceğini hiçbir aklın hayal edemediği savaş düşüncesinin, Avrupa kıtası göklerini bir kez daha kaplamasıdır.
Görünen o ki, her geçen gün vahim krizler çoğalıyor, Rusya ile NATO arasındaki ihtilaflar tırmanıyor ve bu da sözde ve fiilde beklenmeyenin yaşanması ile tehdit ediyor.
ABD'nin Ukrayna'ya Rusya içindeki stratejik hedefleri vurabilecek türden yüksek hassasiyetli füzeler tedarik etme konusundaki ısrarını örnek verelim.
Rusya bu öneriye doğrudan ve sert bir kesinlikle karşılık verdi. Bu durumda kaynağı, yani bu füzeleri yönlendiren Amerikan ve belki de Avrupa uydularını hedef alacağını açıkladı. Bunun anlamı, savaşın sadece karadan havaya değil, aynı zamanda uzaya da taşınabileceği.
Avrupa, Rusya'nın tabiri caizse enerji kapasitesini manipüle etmesi nedeniyle, bir umutsuzluk anında gaz vanalarını bir kerede ve süresiz olarak kapatmadan önce, Moskova’yı daha fazla bataklığa sürüklemek ve askeri operasyonların kapsamını daha geniş bir çatışmaya dönüştürmek için az ya da çok meyletmesinden korkuyor.
Avrupalılar, bilhassa nereden geldiği, geri dönüp dönmeyeceği bilinmeyen bir virüsün yol açtığı pandeminin yarattığı ekonomik krizden yeni çıktıkları için aslında İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden bu yana eşini görmedikleri bir psikolojik ve sinirsel baskı altındalar. Nitekim ABD Başkanı Joe Biden, bu hafta yeni bir pandemi ile yüzleşmek için acil durum fonlarına ihtiyaç olacağına dair bir açıklama yaptı ki, bunu daha sonra dönüp ayrıntılı olarak ele alacağız.
Geçen hafta Rus enerji devi Gazprom, Alman ekipmanlarının bakımı bahanesiyle 5 Avrupa Birliği üyesi ülkeye gaz arzını yaklaşık yüzde 60 oranında kıstı. Bu, önümüzdeki kış beyaz general kapıyı çalmadan önce iki ay boyunca gaz depolarını doldurma planını tehlikeye atıyor. Bunun ise beşikten mezara kadar refah içinde yaşamaya alışmış ülkelerdeki gündelik yaşam üzerinde feci etkileri olacak.
Öte yandan Avrasya arenasında açılan yeni bir yara, Avrupa genelinde beklenmedik bir savaşı mümkün kılıyor. Bu yara, Litvanya Cumhuriyeti'nin Avrupa yaptırımlarına tabi malları taşıyan yük trenlerinin Rusya'nın Kaliningrad şehrine geçişini engelleyeceğini duyurmasıyla açıldı.
Kremlin bunu "benzeri görülmemiş ve yasa dışı" bir hareket olarak değerlendirdi. Rusya Güvenlik Konseyi Sekreteri Nikolay Patruşev, "Yanıtımızın Litvanya halkı üzerinde ciddi bir etkisi olacak" dedi.
Buradan, Rus ayısının NATO’nun yapay ablukasını kabul etmeyeceği ve tüm senaryoların mümkün olduğu anlaşılabilir. Unutmayalım ki Litvanya bir NATO üyesi ve ABD defalarca Ruslara karşı Litvanya’yı destekleme güvencesi verdi. Bu, Rusya'nın Litvanya'ya saldırması durumunda, ertesi gün, Avrupa topraklarında yeni bir büyük savaşın başlayacağı anlamına mı geliyor?
Rus Slav İmparatorluğunu canlandırma yolunda, Çar, bir kez daha nükleer caydırıcılığa ihtiyaç olduğunu düşünmüş gibi görünüyor. Bu nedenle, salı günü Kremlin'den, Avrupalılara ve onların arkasındaki Amerikalılara bir mesaj göndererek, 10 nükleer savaş başlığına sahip şeytani Sarmat füzesinin yakında konuşlandırılacağını duyurdu.
André Maurois’in korkuları gerçekleşebilir mi?
Gerçekleşmemesi temennisinin, önce Avrupa'da, ardından dünyada yaşanması muhtemel olanın ortadan kalkmasında bir faydası olmaz.