Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

Mekke ve Hac… O halde Melîk’in taksimine razı ol

Hicri 1351 (Nisan 1933) hac mevsiminde, kurucu Kral Abdulaziz bin Abdurrahman el-Faysal Al Suud veya dünya çapında tanınan adıyla İbn Suud büyük etki bırakan bir konuşma yaptı. Öyle ki, el-Menar dergisinin sahibi meşfur reformcu Reşid Rıza bile, o dönemde çok ünlü olan ve aynı zamanda tüm bölgenin tarihi ve kültürel kaydını tutan dergisinin iki sayısında buna özel bir açıklama ve yer ayırdı.
Kral Abdulaziz söz konusu konuşmasında şu ifadeleri kullandı:
“Başımıza gelen musibetler kendimizdendir. Çünkü biz kendimizin düşmanıyız. Yabancılar bizi küçük düşüremediler. Ancak ne zaman ki birbirimize olan düşmanlığımızı gördüler bunu başardılar. Dolayısıyla hiç şüphesiz suç bizde.”
Hicri 1443’e denk gelen bu son hac mevsimi (Temmuz 2022) sırasında, Kral Selman bin Abdulaziz Twitter hesabından yaptığı özel açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“Sizi risalet diyarından ve vahyin iniş noktasından selamlıyorum. Yüce Allah’a evinin hacılarını kabul etmesi, haclarını makbul eylemesi, emeklerini takdir etmesini ve günahlarını mağfiret etmesi için dua ediyorum. Hacılara hizmet etme şerefine nail olduğumuz için gurur duyuyoruz.”
Mekke Emiri ve Merkezi Hac Komitesi Başkanı Prens Halid bin Faysal bin Abdulaziz ise el-Arabiya televizyonuna verdiği röportajda, Suudi Hac yetkililerinin performans derecesi ile ilgili memnuniyet düzeyi hakkında yorum yaparak, “Bizi memnun tatmin edecek şeye ulaşmak zor (..) Suudi Arabistan'ı bu hizmeti yerine getirmekle görevlendiren Allah'a hamd olsun” dedi.
Kurucu kralın konuşmasından tutun kasvetli yeni tip koronavirüs (Kovi-19) fırtınasından sonra yapılan ve neredeyse bir milyona ulaşan ilk hac mevsimi olan bu yılki olağanüstü hac mevsimine kadar Suudi Arabistan devleti, Haremeyn-i Şerîfeyn’e hizmet etme ve hac işlerini yürütme emanetini mükemmelliğe ulaşmak için mümkün olan en üst düzeye taşıdığını somut kanıtlarla ispatlamıştır. Bununla birlikte Halid bin Faysal’a göre Suudi Arabistan devletini, performans seviyesiyle ilgili memnun etmek zor.
İki yıldan az bir süre sonra, Kral Abdulaziz’in Hicaz'ı 1924'te siyasi birleşme sürecine dahil ettiği bir asırlık süreci geride bırakacak olan bu tarih, gözle görülen, dokunulan ve okunan parlak maddi bir delil, eşsiz Suudi İslami liderliğinin kanıtlarından biridir.
Bu Suudi gururu, El-Kaide, DEAŞ, İhvan-ı Müslimin (Müslüman Kardeşler) ve uluslararası 'Humeynizm' de dahil olmak üzere ideolojik hastalıklara yakalanmış akımların liderlerinin öfkesinin sebebidir.
Humeynizm'den ve Suudi Arabistan'ın Haremeyn-i Şerîfeyn’e ve haca yaptığı hizmetten ötürü duyduğu öfkeden bahsetmişken, Humeyni, 1987'de yaptığı bir konuşmada şöyle demiştir:
“Kudüs'ten vazgeçmek, Saddam'ı hoş görmek ve bize kötülük eden herkesi affetmek bizim için Hicaz'dan (Suudi Arabistan) daha kolay. Çünkü Hicaz meselesi başka bir mesele... Bu mesele en önemli meselelerden biri. Tüm gücümüzle buna karşı savaşmalı, Müslümanları ve tüm dünyayı her biri kendi yöntemiyle olmak üzere buna karşı seferber etmeliyiz.”
Bu cümle yeterince açıklayıcı.
Lebid bin Rebia Muallaka’sında şöyle diyor:
O halde Melîk’in taksim ettiğine râzı olun,
Çünkü tabiatları aramızda taksim eden onları en iyi bilendir