Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

Cidde zirvesi ve iklim sorunu

Suudi Arabistan'ın ev sahipliğinde Kızıldeniz kıyısındaki Cidde şehrinde düzenlenen Güvenlik ve Kalkınma Zirvesi, Batı’nın bakış açısında, özellikle de ABD liberalizminde ve onun takipçilerinde hâkim olan bazı büyük yanılsamaları ortadan kaldırdı.
Doğrusu, önemli Arap ülkelerinden Mısır, Ürdün ve Irak'ın da katılımıyla Körfez grubu ve Joe Biden liderliğinde Suudi Arabistan ve ABD arasındaki Cidde zirvelerinde yaşananlara tüm yönleriyle vakıf olmak zor bir iş.
Ancak burada, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın büyük Cidde zirvesinin açılış konuşmasında ABD Başkanı Biden, büyük ABD heyeti ve Arap delegasyonlarının huzurunda ele aldığı belli bir meseleye odaklanmak istiyorum.
Mesele, iklim sorununa dengeli, pragmatik ve aynı zamanda ‘sorumlu’ bir şekilde yaklaşmakla ilgili. Prens Muhammed, iklim değişikliği politikalarında rasyonellik ve dengenin öneminden bahsettikten sonra şu ifadeleri kullandı:
“Sürdürülebilir kalkınmanın sosyal ve ekonomik temelleri ile küresel tedarik zincirleri üzerindeki etkileri dikkate alınmadan büyük enerji kaynaklarını ekarte ederek emisyonları azaltmak için gerçekçi olmayan politikaların benimsenmesi, önümüzdeki yıllarda benzeri görülmemiş bir enflasyona, enerji fiyatlarında artışa, işsizliğin çoğalmasına ve ciddi sosyal ve güvenlik sorunlarının daha da kötüleşmesine yol açacak. Buna yoksulluğun, kıtlığın, suç oranının, aşırılığın ve terörizmin artması da dahil.”
Bu, Batı politikalarının iklim sorununu politize ettiği, standartlarını tüm ülkelerin endüstrilerine ve ekonomilerine dayattığı ve ülkelerin doğruluğunu veya yanlışlığını Batı’nın iklim konusundaki yaklaşımına göre ölçüp tarttığı sıkıntılı bir zamanda önemli bir konuşma.
Devam etmeden önce, petrol ve gazla savaşmak isteyen Batı'nın, bu kriterleri ilk ihmal eden taraf olduğunu hatırlatmak isterim. Rusya'nın Avrupa’ya akan enerjisi azalınca daha önce petrole olan bağımlılığı azaltmak için can atan Biden yönetimi, bugün petrol üretimini artırmayı küresel politikalarının simgelerinden biri haline getirdi... Bir düşünün!
Enerji konularında uzman gazeteci Enes Faysal el-Hacci, The Independent Arabia'da “Sri Lanka karbon nötr politikalarının kurbanı mıydı?” başlığıyla dikkat çekici bir makale kaleme aldı.
Yazısında iklim dosyasının siyasi boyutlarını açıklayıp detaylandıran Hacci, Sri Lanka devletindeki tam çöküş örneğinden bu özeti çıkardı. Çöküşün asıl sebebine işaret ederek şunları söyledi: “Bunun temel nedeni, hükümetin borçlarını yeniden yapılandırmak istemesi ve Uluslararası Para Fonu'nun, Sri Lanka'nın iklim değişikliği politikalarını benimsemesi başta olmak üzere çeşitli koşullara göre anlaşmaya varmasıdır.”
Ayrıca ülkelerin sınıflandırılmasında iklim değişikliği politikalarının terörün yerini alacağına ve uluslararası ticaretin ve finansmanın bunlara dayandırılacağına dikkat çekti.
Sayın Hacci’nin bir keresinde alaycı bir şekilde söylediği gibi, Sri Lanka örneğindeki paradoks şudur: “Özetle, iklim değişikliğinin ateşli savunucuları yeşil bir politika benimseyerek insanları koruduğunu iddia etti ancak bu yeşil politikalar insanları öldüren kurşunlardı.”
Modern Suudi vizyonunun yaratıcısı ve geleceği kucaklamak için Arapları ortak bir söylemde birleştiren Prens Muhammed bin Selman'ın konuşmasının, iklim sorununa ilişkin Batı’nın aşırı politize vizyonunun tutsaklığından kurtulmak ve sorunu doğru yolda ele almak için yeni bir enerji sağladığını düşünüyorum.