Irak'ta şu anda yaşananlar Şiiler arasında yaşanan bir iktidar mücadelesidir. Bugün şahit olduğumuz krizin ana başlığı budur. Felaket derecesinde kanlı bir patlamaya yol açabilecek bir yanlış değerlendirme yapılmasından korkuluyor.
Bugün Irak’ta karşımıza iki taraf çıkıyor. Bunlardan ilki seçimler ile parlamento çoğunluğunu elde etmiş olan Şii taraf. İkincisi ise pratikte seçimlerin sonuçlarını kabul etmeyen, diyalog dilinden anlamayan ve tek isteği iktidara ulaşmak olan başka bir Şii taraf.
Parlamento çoğunluğunu elinde bulunduran Sadr Hareketi ve müttefikleri, Irak’ta hükümetin kurulması ve cumhurbaşkanlığı ile başbakanlık seçimlerinin yapılması için tüm pazarlık kartlarını oynadıktan sonra protesto ve oturma eylemi gibi oyunun kurallarına göre haklarını almaya çalışırken karşı taraf inatçılığına devam ediyor.
Zorla iktidara gelmek isteyen karşı tarafa, yakın zamanda elinde bir silahla evinde görüntülenen Nuri el-Maliki önderlik ediyor. Koşullar Maliki’yi etkileyebilecek yakın bir tehlikeye işaret etmediği için görüntüden güç kullanımı sinyali verildiği anlaşılabilir.
Zorla iktidara gelmek isteyen bu taraf, İran yanlısı (Şii) Koordinasyon Çerçevesidir. Bu oluşum sadece Irak'ı bir bütün olarak büyük bir yangına ve insanlık trajedisine sürüklemekle kalmayacak, aynı zamanda bazılarına göre İran projesini Irak'ta şiddetli bir darbeye maruz bırakacak.
Bağdat'taki gelişmeleri takip eden bazı kişiler, İran'ın Irak'taki pozisyonunun karmaşık olduğu ve ortada net bir tutum olmadığı konusunda ısrar ediyor. Bu görüşlere İran'ın Irak'taki zayıflığına ilişkin çekincelerle birlikte değiniyorum. Bunun sebebi basit: Tahran siyaset yapmıyor, bilakis haydutluk yapıyor.
Bu nedenle, İran'ın Lübnan'da yaptığı ve yapmaya da devam ettiği gibi -bununla ilgili en çarpıcı an şehit Refik Hariri’nin suikastı- oyunun kurallarını değiştirmek için belirli kişileri hedef alan meşrulaştırılmış bir şiddete başvurup başvurmayacağını kimse garanti edemez.
Dolayısıyla Şiiler arasındaki iktidar mücadelesinin ortasında tutumları belli olmayan ya da en azından henüz sözünü söylememiş başka önemli taraflar da var: Personel ve teçhizat açısından bir gelişmeye tanık olan ordu ve güvenlik servisleri.
Nuri el-Maliki’nin konuşma yapacağı söylentileri ve bu adamın ağzından mantıklı tek bir söz çıkmayacağı düşünülürse, Irak'taki kriz bu şekilde devam eder, mazallah olaylar daha da kötüleşip gerçek bir çatışmaya yol açar ve Koordinasyon Çerçevesi’nin halkı galeyana getirme niyeti gerçekleşirse; o zaman gözler orduda ve tutumlarını belirlemek zorunda kalacak olan güvenlik güçlerinde olmalı.
Burada kastedilen şey bir darbe veya ordunun iktidara gelmesi değil, sadece Irak devletinden geriye kalanları korumak için alınması gereken bir karardır. Çünkü Şiiler arasındaki mevcut iktidar mücadelesinin şiddete ve silahlı çatışmaya dönüşmesi halinde bu Irak'ın tamamı için bir deprem olacaktır.
Irak'taki bu depremden hiçbir taraf sağ çıkamayacak. İran kaybederse şiddet ve silahlı çatışma çıkması durumunda en büyük kaybeden Allah göstermesin başta toplumsal barış olmak üzere Irak devleti ve tüm bileşenleri olacaktır.
Aslında bugün yaşanan kriz gecikmiş bir krizdir. Bütün umutlar krizin akıl ve sağduyu ile yönetilmesine bağlanmış durumda. Aksi halde Irak ve bölge trajedilerine eklenmiş yeni bir trajedi olacak.