Abdullah Utaybi
Suudi Arabistanlı yazar. İslami akımlar araştırmacısı
TT

Terörist başlarından birinin sonu

İslam'ın başlangıcında Haricî mezhebinin ortaya çıkışından, bu ayın başında bir Amerikan hava saldırısı ile Eymen el-Zevahiri’nin ölümüne kadar terörün tiranları çoktur. Her bir tanesi yok edildiğinde, bitmese bile kötülük azalır, bir terör dalı solar, diğer dallar kalır. Zevahiri'nin ölümü geç de olsa önemli. Huzursuz ve çalkantılı kişiliği, kanlı biyografisi ve karanlık düşünceleri, terör tarihinde karanlık bir döneme damgasını vuran unsurlar.
Kısa bir sunum yapacak olursak, Zevahiri gençliğinde sakin kişiliği, şiir sevgisi ve şiddeti reddetmesiyle ünlüydü. Muntasır el-Zeyyat'ın “Tanıdığım Eymen el-Zevahiri” adlı kitabında alıntıladığı gibi "boks ve güreşin insanlık dışı sporlar olduğuna" inanıyordu. İnsanları tedavi etmek için tıp okudu, sonra Müslüman Kardeşler'e katıldı ve Müslüman Kardeşler’in saygın üyesi Seyyid Kutub'un fikirlerinden büyük ve baskın ölçüde etkilendi.
Yetmişlerde, Müslüman Kardeşler'den ve Seyyid Kutub'un aşırı tekfirci fikirlerinden üç grup doğmuştu. Bunlar; Muhammed Abdusselam Farac ve Eymen Zevahiri tarafından yönetilen "Cihad Grubu", Şükri Mustafa liderliğindeki “Tekfir ve Hicret” grubu, Salih Sariya liderliğindeki "Askeri Teknik Örgüt"üdür.
Seksenlerde, Cihat Grubu ile İslami Cemaat arasında bir iç içe geçiş yaşandı. Daha sonra Zevahiri Pakistan'da "Cihat Grubu"nu yeniden organize edip "Afgan Araplar" ile güçlerini birleştirdi. Bu dönemde Abdullah Azzam’a saldırıyor, onu "hain" ve "işbirlikçi" olarak görüyordu, ama öldürüldüğünde cenazesine katıldı. O sıralarda Usame bin Ladin ile tanıştı ve doksanlarda Afgan savaşının sona ermesinden sonra onunla yakınlaştı. Sudan’da iken Bin Ladin’e eşlik etti ve Taliban Afganistanı’na da birlikte döndüler. Birlikte Küresel Cephe ve“El-Kaide’nin kurulduğunu duyurdular. Nairobi ve Darusselam'daki ABD büyükelçiliklerine, Aden'deki Amerikan "Cole" savaş gemisine yapılan bombalı saldırıların emrini verdiler.
Taliban Afganistanı’nda Bin Ladin ve Zevahiri, milenyumun başında, 11 Eylül 2001'de ABD'de meydana gelecek vahim bombalı saldırıyı planladılar. Dünya bu saldırılarla birlikte yeni bir terör çağına girdi. Zevahiri bir fakih değil aşırılıkçı, İslami ilimlerde bilgisi yetersiz ve yüzeysel. Uzun uzun yazmış olduğu birkaç kitabı var ama bunlar dini ilimler ile hiçbir ilgisi olmayan fikri örgüt kitapları. Örneğin “Acı Hasat: Altmış Yılda Müslüman Kardeşler” ve "Peygamberin Sancağı Altındaki Süvariler" kitabı gibi. Teorilerinde kendi bilgilerine değil, Seyyid İmam Şerif veya Abdulkadir Abdulaziz ve diğerleri gibi başkalarına güvenir.
Yeni nesillere ve uzman olmayanlara, köktendinciliğin, aşırılığın ve terörizmin dini söylem üzerindeki hakimiyeti, kamuoyu, sosyal ve politik öncelikler üzerindeki etkisi açısından yakın on yılların ne kadar karanlık olduğunu hatırlatalım. Şiddet yanlısı hareketler "düşman" kavramı algılarına göre üç aşamaya ayrılırlar; ilk aşamanın algısı, yakın düşman, uzaktaki düşmana göre daha önceliklidir. Yakın ile Arap ve Müslüman siyasi rejimler, uzakla dünya ve özellikle de Batı ülkeleri kastedilmektedir. Bu aşamanın teorisyenleri Farac ve Zevahiri’ydi. Zevahiri'nin bu konuda ünlü bir sözü vardır: "Kudüs'e giden yol Kahire'den geçer". Bu,1995'te "Mücahidler" dergisinde yayınlanan bir makalesinin başlığıdır.
İkincisi, uzak düşman aşamasıdır ve hakkında yazanlar da Ebu Musab el-Suri ile Ebu Basir el-Tartusi’dir. Üçüncüsü, Bin Ladin ve Zevahiri'nin Arap ve Müslüman rejimlerine karşı başarısız olmalarından sonra geçiş yaptıkları yakın ve uzak düşman veya “cihadın küreselleşmesi” aşamasıdır.
“Müslüman Kardeşler” ve “El-Sururiye”nin teorik, doktrinel ve şerii desteğiyle Zevahiri, Arap ülkelerine ve dünyaya karşı “İran rejimi” ile ittifak kurdu. El-Kaide'nin Irak lideri Ebu Musab El Zerkavi'ye 2005’te gönderdiği mesaj bu ittifakı açığa çıkarıyordu.
El-Kaide'nin medya kolu olan “es-Sahab” tarafından bir yıldan kısa bir süre önce, Ekim 2021'de Zevahiri’nin bir videosu yayınlandı. Videoda kaba ve sert doğası, alçak dili ile Suudi Arabistan ve BAE’yi hedef alan açıklamalar yapıyordu. Zevahiri suikastının zamanlaması da önemli, zira bir yanda ABD, diğer yanda Ukrayna üzerinden Rusya, Tayvan üzerinden de Çin arasında uluslararası çatışmanın yeniden yoğunlaştığı, ABD Kongresi için yapılacak ara seçimlerin yaklaştığı bir zamanda gerçekleşti. Yani bu önemli suikastın zamanlamasına etki eden bazı siyasi hesaplar vardı ama her halükarda, geç olması güç olmasından iyidir.
"Taliban" ile ABD arasında suikast ve iki taraftan hangisinin "Doha Anlaşması"nı ihlal ettiği konusundaki karşılıklı suçlamalar, ABD'nin geçen yıl Afganistan'dan aceleyle çekilmesinin, Afganistan'ı bir kez daha tüm küresel terör unsurları ve özellikle de Eymen Zevahiri için güvenli ve cazip bir yer haline getirdiğinin göstergesi. Gözlemciler, son bir yıl içinde onlarca askeri, fakih ve ideolog terörist liderin Afganistan'da yeniden toplandığını tahmin ediyorlar. Teröristlerin Afganistan'da güvenli bir şekilde toplandığı bu bir yılın sonuçları yakın gelecekte görülecek olan bombalı saldırılar ve terörist eylemlerdir.
Zevahiri, gerek Muhammed Abdusselam Farac, gerekse Salih Sariya ve son olarak Bin Ladin ile birlikteliği sırasında olsun hayatı boyunca ikinci adam olmaktan, “karizma” ve çekicilikten yoksun olmaktan muzdaripti. Görüşlerinde ve tutumlarında aşırı vahşet, kan dökücülük ve radikalizm ile bunu örtbas ederdi. Geçmişte boks ve güreşe karşı olan, şiiri seven o doktor 1994'te Sudan'da, kendisine yakın grup liderlerinden birinin oğlu olan 15 yaşındaki bir çocuğu babasının gözleri önünde öldürdü. Bu çocuk, Zevahiri'nin örgütünün liderlerinden Muhammed Şaraf'ın oğluydu.
Zevahiri kıskançtı ve kendisinden daha fazla sivrildiklerini hissettiğinde tüm arkadaşlarını ve yoldaşlarını ortadan kaldırmaya çalıştı. Aşırı özgüveni örgütünü ve unsurlarını tehlikeli durumlara düşürdü. Zevahiri, örgütün diğer liderlerinden daha fazla önem verdiği medyaya aşırı ilgisi ile tanınıyor. Bu ilgi, diğer birçok konunun aksine kişiliğinin dalgalanmalardan ve çelişkilerden etkilenmemiş önemli bir parçası.
Terörizm bir teröristin ölümüyle bitmez, köktendincilik bir köktendincinin ölümüyle ölmez. Terörist liderlere yönelik suikastlar önemli ama terörün köklerini kesip atmak, kaynaklarını kurutmak, bugünü ve geleceği onun yeniden yayılmasına karşı korumak daha önemli. Suikastları terörist ve köktendinci örgütlerin, onların sembollerinin sonu olarak değerlendirmek, ciddi ve sağlam bir araştırma ve derinlemesine okuma sunmayan bilimsel bir risk, anlık bir coşkudur.
Müslüman Kardeşler ile ondan doğan veya ayrılan tüm grup ve örgütler arasındaki anlaşmazlıklar, giderilebilir anlaşmazlıklardır. Buradaki en bariz örnek, iki taraf arasında onlarca yıldır var olan aleni anlaşmazlıkların unutulduğu “Arap Baharı” olarak bilinen süreçte yaşananlardır. Bu gruplar anlaşmazlıklarını bir kenara bırakıp bir araya geldiler, anlaştılar ve halk ile ordu kendilerine karşı ayaklanana kadar Mısır’ı yönettiler.
Son olarak, Zevahiri'nin ölümü selefi Bin Ladin'inki kadar umut verici ve doğru yönde atılmış bir adım.