Cemile Bayraktar
Gazeteci-Yazar
TT

Hayvan katliamı

Medeniyetin ne olduğu konusu tartışmalı olsa da, nihayetinde ortalama bir medeniyet tanımı yapılabilir ve genel olarak yapılan tanım da kabul görmüştür. Ancak medeniyetle ilgili problem, tanımından ve tanımın kabulünden ziyade, medeniyet kavramının araçsallaştırılmasından kaynaklanmaktadır.
Örneğin, medeniyet kavramını birçok tartışmada duyduğumuz gibi son dönemde sık sık sokak hayvanlarıyla ilgili tartışmalarda duyuyoruz, “hiçbir medeni ülkede sokakta sahipsiz hayvan göremezsiniz” ezberinde. Zira bu ezber, medeniyete övgü yaparken bu medeniyet göstergesi üzerinden gayrı medeni bir öneride bulunmaktadır: sokak hayvanlarını öldürelim, demir kafeslere hapsedelim. Medeniyet merhameti içerir mi, tartışmalı ama net olan bir şey varsa o da medeniyetin “düşünme, sonuçtan nedene varma, kabul edilebilir çözümler bulma, problemin ana kaynağına ulaşma, kaynak üzerinden sorun çözme” gibi sorumlulukları olduğudur.
Sokakta hayvan neden var? Kimler sahiplenip sokağa bıraktı… Dünyadaki tüm canlılara yiyecek, içecek, barınma imkanı sağlayan doğada, hayvanların da insanlar kadar hakkı olduğunun farkında mıyız? Her yere beton dökülen, doğası tarumar edilen bu nedenle kuraklığın arttığı, kaynakların azaldığı bir dünyada fail olan insan, hayvanların hayatta kalacak kadar tükettiği yiyecek ve içeceği ihtiyacı olmayacak kadar tükettiği, israf ettiği için hayvanlar aç biilaç yaşamak zorunda kaldı. Ve insan, bu durumdan imtina etmedi, etmediği gibi bununla da yetinmiyor, aç susuz hayatta kalmaya çalışan hayvanları “güvenlik” bahanesi ile öldürmeyi teklif ediyor. Ve hayvanların öldürülmemesi gerektiğini ifade ettiğinizde, hiçbir şekilde alakası olmamasına rağmen sizin hayvanların insanlara ve hatta çocuklara zarar vermesini savunduğunuzu iddia ediyor. Tek başına kötülükle mücadele etmek zaten zorken, bu durumda hem kötülükle hem de tane tane ifade ettiğiniz halde ısrarla sizi anlamak istemeyenlere laf anlatmak nedeniyle zorlanıyorsunuz. Oysa kimsenin hayvanlar insanlara zarar versin dediği yok, insanlar da hayvanlar da zarar görmesin, bu konuda asıl fail olan insan, sorumluluğu üzerine alsın ve hayvan ile insanın zarar görmeyeceği bir çözüm üretsin deniyor.
Çözüm gayet basit, hayvan alıp sokağa bırakanlara, hayvan ticareti yapanlara karşı caydırıcı cezalar verirsiniz. Mevcut hayvanları “insani barınaklara alırsınız” ve yiyeceklerini de artık yiyeceklerden sağlarsınız, düzgün kısırlaştırma yaparsınız. Sonuçta bir süre sonra sokak hayvanı sorununuz da, güvenlik sorununuz da kalmaz. Zaten hayvan haklarını koruyan hiç kimse de tüm hayvanlar sokakta olsun, birilerine zarar versin demiyor. Ancak bu kadar basit bir çözüm uygulanmıyor ve hem hayvanlar işkence eziyet görüyor, hem sosyal gerilim yaşanıyor ve dahası yeni kötülükler ortaya çıkıyor.
Son günlerde Havrita uygulaması üzerinden çok ciddi tartışmalar yaşanıyor. Şöyle ki, Havrita’nın başıboş köpekler konusunda güvenlik tehlikesi olmaması için insanları uyardığı ve sahipsiz hayvanlarla ilgili bir istatistik elde edilmesine yardımcı olduğu söyleniyor. Ancak aynı konuda bir başka vahşet durumu var; Havrita üzerinden hayvanların yerlerinin tespit edildiği, hayvanlara vahşi diyen ama asıl vahşi kendisi olan türün de bu harita üzerinden hayvanları öldürdüğü söyleniyor. Ve insanlar, bu insanlık dışı durumu belgelemek için maalesef konuya dair videolar paylaşıyor, izlediğimiz her video sonrası, medeniyetten ve insanlıktan bir parça daha uzaklaşıyoruz. Çünkü sosyal medyada aşikar biçimde canlı düşmanlığı yapabilen sahte isimli hesaplar, “vahşeti durdurmalıyız” diyen her insani söyleme, en çirkin biçimde ve organize olarak saldırıyor. Sahte isimler zira yaptıkları suç, sahte isimler zira dertleri insanları ve çocukları korumak değil nefret kusmak, sahte isimler zira yaptıklarının utancını gerçek isimleriyle yan yana göstermekten çekiniyorlar.
Evet, sokak köpekleri bir bölgeyi sahiplendiği, şiddet gördüğü, yavruları gözleri önünde öldürüldüğü, aç bırakıldığı, eğitilmek için karanlık odalarda tutulup dövüldüğü yani insandan zarar gördüğü için zararlı olabilir ve ben dahil hiç kimse bu zararı savunmuyor. Çözüm bulalım, insani çözüm diyoruz. Ama buna yanaşmak yerine vahşeti körüklemek isteyenlerle muhatap olmak, görevini yerine getirmeyen kurumların gafletlerinin olumsuz sonuçlarını tecrübe etmek zorunda kalıyoruz. Tekrar edeyim; ben dahil hiçbirimiz, bir köpeğin, bir hayvanın bir yere zarar vermesini istemeyiz ama farkımız şu ki aynı şekilde o hayvana da zarar verilmesini istemiyoruz. Bunu anlamak ne kadar zor olabilir?
Ben dahil hiç birimiz, bir köpeğin bir canlıya tecavüz edip öldürdüğünü, bana niye selam vermedin diye kurşun yağdırdığını, soykırım yaptığını, diri diri yaktığını, üç bileziğini almak için bir insanın kollarını kestiğini, sırf öfkelendi diye çocuğunu kaçırdığını, daha fazla mal biriktirmek için insan emeğini çaldığını, dünyaya binlerce yıl zarar verecek kimyasal silahları kullandığını görmedik, üstelik aklı olmadığı halde bu şekilde planlı ve kurgulu katliamlara imza attığını görmedik. Ama insanın, kendisine akıl bahşedilmesine rağmen, yeğenine tecavüz edenini, beni niye sevmedin diye çocuğunun annesini öldürenini, soykırım emri verenini, atom bombası patlatanını, su kaynaklarını kirletenini, uyuşturucu ticareti yapanını, insan kaçakçılığı yapanını gördük. Ki buna rağmen, insanları hedef gösteren bir uygulama yapmadık, çünkü bu medeniyete, hukuka, merhamete, vicdana aykırı, çünkü insanın merhametli olanı da, öfkesine engel olup bir cana kıymayanı da, hakkı ve sabrı tavsiye edeni de var.
Elinizi vicdanınıza koyun demiyorum, maalesef vicdan nadir bulunan bir şey, aklımızı başımıza alalım diyorum. Henüz sokak hayvanı için bırakılmış bir kap mamayı, bir kap suyu ve o hayvanı tekmeleyenleri ortalama olarak bu bireysel kötülükten alıkoymayı başaramamışken, organize olarak hayvanlara zarar verenlerin ortaya çıktığını görüyoruz. Bu işin sonu hayırlı bir yere varmıyor; daha geçen haftalarda bir anne, anneanne ve dede köpek beslediği için 28 kurşunla öldürüldü. Bu işin sonu hayırlı bir yere varmıyor ve içimizdeki vahşet davetçileriyle yaşamak, güvenlik problemi, ruhsal sağlık problemi açısından gittikçe zorlaşıyor. Hayvanların katledilmesini önerenlerin açtığı yolda, hayvan besleyenler de hedef alınacak noktaya geldi… kötülüğü engellemeye çalışırken kötülüğün azalmadığını bilakis arttığını görmek tahammül edilebilir gibi değil.
Araştırmaların çoğu, seri katil, şiddet yatkınlığı olan, psikopat, sosyopat insanların çoğunun canlıya zarar verme eylemlerinin önce hayvanda başladığını sonra insana doğru yükseldiğini gösteriyor. Çocukları düşündüğü için hayvanları katletmeyi önerenlerin asıl maksadının toplum güvenliği olduğunu iddia edenler, vahşeti bu şekilde masumlaştırmaya çalışanlar, aslında kendilerine hayvanlardan daha çok zarar verebilecek bir türü topluma kazandırdıklarını unutmasınlar. Bugün hayvanı katleden, yarın çocuğunuzu tereddüt etmeden katleder, bunu görebilmek için de onlarca araştırma okumanıza gerek yok çünkü Allah size görebilmeniz için akıl vermiş.
Bu konuyla ilgili medeniyet gerekçesine sığınanların medeniyetten ne anladığı meçhul, medeniyetin bu konuya getirdiği çözüm de aslını isterseniz benim alanım değil. Benim alanım, İslam, İslami ahlak, uluslararası İslamofobi, din sosyolojisi gibi İslami içerikli ve Müslümanları özne kabul eden konular… Kendi alanım olan bu konuları işlediğim bu köşede, emin olun ki bu konuyu işleyerek kendi alanımdan çıkmadım. Zira İslam’ın emirleri, sadece namaz, oruç ve örtüden ibaret değil, dolayısıyla Rabbine karşı sorumluluk hisseden her Müslümanın sahip olması gereken hakkı ve sabrı tavsiye etme yükümlülüğü, bugün ağzı dili olmayan hayvanların ağzı dili olmayı gerektiriyor, çünkü mazlum olan onlar… bu sorumluluğu yerine getirmekten yana nasiplenilmesini temenni ederim.