Emel Abdulaziz Hezzani
Suudi yazar
TT

Sadr, ulusal Irak'ın savunucusu olmayı başaramadı mı?

Bugün Irak'ta en önde gelen lider olan Mukteda es-Sadr, 11 aydır hükümetin kurulması konusunda çoğunlukla İran'a bağlı ve kendilerini ‘Koordinasyon Çerçevesi’ olarak adlandıran diğer etkili Şii liderlerle doğrudan mücadele ediyor. Seçimlerde parlamentodaki sandalyelerin çoğunu kazanan Sadr, Şii, Sünni ve Kürt tüm ulusal tarafları içerecek bir uzlaşma hükümeti kurmaya hazırdı. Ancak bu hedef, İran'ın Irak'taki nüfuzunu yargı kapısıyla açıkça duyuran karşı güçler engeline çarptı. Hükümeti kurmak için meclisin üçte ikisinin oyunu almayı gerektiren bir yargı kararı verildi ve böylece parlamentodaki üçte bir engelinin varlığında Sadr'ın bir hükümet kurması imkansızlaştı. Bu, Lübnan’da olup bitenlere benzer bir senaryo.
Sadr bugün kendisini Irak arenasında tüm renklere açık, ulusal bir şahsiyet olarak açıklıyor. 2019'dan beri tekrarlanan ve dış müdahaleleri, özellikle de İran’ın müdahalelerini reddeden pozisyonu, daha da önemli. Mukteda Sadr, Kasım Süleymani'nin yerine ‘Kudüs Gücü’ liderliğine geçen İsmail Kaani'ye konuğu olduğunda açıkça Irak'a müdahale etmeyin demişti. 
Sadr'ın Tahran yanlısı partileri iktidardan indirerek Irak'ta İran'a karşı durması mümkün müydü?
Sadrcılar Irak arenasında önemli bir siyasi güç ve şu ana kadar ABD işgali ve Saddam Hüseyin rejiminin 2003'te devrilmesinden bu yana ilk kez İran hegemonyasında belirgin bir gedik açmayı başardılar. Şii güçlerin çoğunun, iktidara ulaşmak ve rekabetten kasten geri çekilen ve zayıf bir azınlık gibi görünen Sünni blok pahasına açık bir nüfuz elde etmek için Amerikalılara yaranmaya çalıştıkları bir zamanda, Amerikan varlığına karşı duran tek Şii cephesiydiler. 30 yıl boyunca İran, silahlı milislere sahip siyasi partiler aracılığıyla Irak'ın kontrolünü elinde tuttu, ta ki Sadr yaklaşık 3 yıl önce İran'ın dolaylı veya açık müdahalesini reddeden bir duruşla sahneye çıkana kadar. Bu duruşların sonuncusu, bir ay önce Kudüs Gücü komutanıyla görüşmeyi reddetmesi ve İran'ın Kum kentindeki dini okulunu kapatmasıydı. Sadr, geçici Başbakan Mustafa el-Kazımi'nin başkanlık ettiği ulusal diyalog kapsamında diğer siyasi güç Koordinasyon Çerçevesi ile diyalogun yanı sıra 3 başkanlığın (cumhurbaşkanlığı, başbakanlık ve meclis başkanlığı) dünkü toplantısına katılmayı da reddetti.        
Aslında Mukteda Sadr'ın herkesi şaşırtan siyasetten çekilme açıklaması, Irak'taki sahnenin karmaşıklığını ve Sadr'ın Nuri el-Maliki liderliğindeki İran destekçilerine karşı verdiği mücadelede yaşadığı zorluğu gözler önüne seriyor. Sadr bu raundu kaybetmiş görünüyor, ancak savaş hala devam ediyor ve İran'ın 30 yıldır Irak'ta inşa ettiği kutsal bariyerde, mevcut sonuçlar ve Sadr'ın geri çekilmesi bir yana bir gedik açıldı. Iraklı tüm grupları temsil eden ve başta İran olmak üzere dış etkilerden uzak bir birlik hükümeti kurma şeklindeki ulusalcı eğilimine rağmen Sadr'ın bu son adımını kontrol eden mevcut etkili faktörler var. Bunlardan en önemlisi, farklı vizyonlara sahip siyasi güçlerin önderliğindeki milisler arasında bir iç savaş patlak vermesi korkusuna ek olarak, kendisini ve ailesini hedef alan tehditler. Sanki Lübnan'da Refik Hariri'nin anısıyla karşı karşıyayız.
Tablo uzaktan Sünnileri zayıf bir durumda, en büyük umudu çıkarlarını hesaba katan bir Şii liderliğin arkasında yer almak olan bir grup şeklinde gösteriyor. Kürtler de topraklarındaki İran askeri müdahalesi ile karşı karşıyalar ve yargı petrollerini federal devletten izole bir şekilde satmalarını engelledi. Şiilere gelince, İran'a sadık Şiilere rağmen Sadr'ın Arap Şiilere, Sadrcılara ve diğerlerine liderlik ettiği aşikar ve bu, destekçilerinin Arap kefiyesi takmış olduğu posterlerini taşımasını açıklıyor.
Mukteda Sadr, geçtiğimiz Ekim ayında yapılan seçimlerde, zengin bir petrol üreticisi olan ülkede ekonomik krizlere neden olan yolsuzlukları ortadan kaldırma sözü vermişti. Bu aynı zamanda, denetim ve hesap sormanın yokluğu nedeniyle 30 yıl içinde zenginleşen etkili figürlerin çıkarlarına yönelik bir tehdit anlamına da geliyordu. Sadr'ın Irak'taki muhalifleri, birbiriyle bağlantılı çıkarlara sahip ve çıkarlarının kolayca zedelenmesine izin vermeyecek güçler.
Sadr siyasetten çekilse de, Sadr’ın karizması ve halk tabanı çekilemez çünkü güçlü bir muhalefet tesis ettiler. Mali ve siyasi yozlaşma kaynaklı bir ses kirliliğine maruz kalan bir ülkede zili çalması bile hanesine yazılacak bir başarı