Abdullah Raddadi
Suudi araştırmacı ve ekonomi uzmanı
TT

Yaptırımlar meyvelerini verdi mi?

Rusya-Ukrayna savaşının başlamasından bu yana Rusya'ya dört bir yandan yaptırımlar yağıyor. Batı dünyası ülkeleri başta stratejik hedefleri olanlar ile yalnızca kamuoyunu ve Batılı seçmeni tatmin etmeyi amaçlayanlar olmak üzere farklı yaptırımlar uygulamak için adeta birbiriyle yarışa girdi. Savaşın ve yaptırımların sonuçları Rus ekonomisinde hızla kendisini göstermeye başladı. Ruble dolar karşısında değerinin dörtte birini kaybetti. Rus hükümeti müdahale etmeden önce Rus borsası çöktü. Dünya 1,8 trilyon dolar hacmindeki dünyanın 11’inci ekonomisinin çöküşün eşiğine geldiğini düşündü. Ancak bugün, savaşın başlamasından altı ay sonra, Rus ekonomisi halen ayakta ve hatta en büyük ekonomilerin bazılarından daha iyi durumda görünüyor. Peki, Rusya'ya uygulanan yaptırımlar gerçek hedeflerine ulaştı mı?
Batı ülkeleri Rusya'ya yaptırım uygulayarak üç hedefe ulaşmak istediler. İlk hedef kısa vadeliydi: Ukrayna'ya karşı savaş makinesini finanse eden Rus gelir kaynaklarını kurutmak. Beyaz Saray savaşın başlangıcında Rus ekonomisinin bu yıl yüzde 15 kayba uğrayabileceğini açıklamıştı. Bu da 10 yıldan fazla bir süredir biriktirdiği kazanımlarını bir yılda kaybedeceği anlamına geliyordu. Batı dünyası, Rusya'nın Batı bankalarındaki 580 milyar dolar değerindeki rezervlerinin dondurulması gibi bir dizi yaptırım ile Rus ekonomisini çökertebileceğinden emindi. Gerçekten de Rus ekonomisi mart ve nisan aylarında (2008 mali krizinden etkilendiğinden biraz daha az bir şekilde) zarar gördü. Ancak sonraki aylarda tekrar toparlandı. Aynı şekilde Rusya'da enflasyonun yüzde 17'yi geçmesi bekleniyordu. Ancak yılın başından beri enflasyon yüzde 10'u geçmedi (ki bu, birçok Avrupa ülkesinden daha az). Rusya'da enflasyon, rublenin değer kaybetmesi ve dolayısıyla ithalat fiyatlarındaki artışla yükselirken, Avrupa ülkelerinde olduğu gibi enerji fiyatlarındaki artıştan hiç etkilenmedi. Dolayısıyla bu yaptırımların birinci amacına ulaşılamamıştır. Rus ekonomisinin performansı son altı ayda beklentileri aşmış ve hatta bazı ekonomik göstergelerde (mevcut faaliyet göstergesi) Almanya ve ABD'yi geçmiştir.
Orta vadeli olan ikinci hedef, Rusya'nın gelecekte savaşlara girme gücünü kırmak için teknoloji geliştirme yeteneğini durdurmaktı. Bu, Rusya'nın Ukrayna ile işi bittikten sonra başka bir ülkeye geçmesinden korkan Avrupa ülkeleri için stratejik bir hedefti. Diğer ülkeler gibi Rusya da Batı'dan uçaklar için yedek parçalar gibi teknik malzemeler ithal ediyor. Uçakların yaklaşık yüzde 20'sinin yedek parça eksikliği nedeniyle önümüzdeki üç yıl içinde çalışmayacağı tahmin ediliyor. Rusya'ya yönelik bazı tedarik zincirlerinin kesilmesi, Rus sanayi sektöründe sorunlara neden oldu. Ruslar bir çıkış yolu bulamazlarsa aslında önümüzdeki yıllarda sanayi sektörü zarar görebilir. Rusya'nın bu şoka uyum sağlama becerisine bağlı olarak herhangi bir yöne gidebilecek olan bu yaptırımların ne kadar etkili olacağı henüz belli değil.
Üçüncü hedef daha çok eğitme gibiydi. Zira Batı dünyası, başka bir ülkeyi değiştirmeye çalışan herhangi bir yönetime ders vermeye çalıştı. Elbette burada hedef Tayvan'ı işgal edebilecek Çin’di. Ne var ki mevcut duruma bakıldığında bu ders faydalı olmuş gibi görünmüyor. Nitekim Rusya şu ana kadar kendisine uygulanan yaptırımları atlatmayı başardı. Hatta buradan tam dersi bir ders bile çıkarılabilir. Örneğin bir ülke savaşa girmek istiyorsa, olası bir gelecek senaryosu olarak kesinlikle Rusya örneğini inceleyecek ve özellikle Batı dünyası cebindeki yaptırımları tükettiği için uygulanabilecek yaptırımlara öncül çözümler bulmaya çalışacaktır.
Rusya kendisine dayatılan yaptırımları -en azından- hafifletmeyi başardı. Bunun üç nedeni var. Birincisi, Rusya Merkez Bankası'nın krizin başında faizi iki katına çıkarmak gibi tedbirler alarak hızlı hareket etmesi. Ayrıca Rusya Devlet Başkanı, ekonomi dehalarını istihdam eden Merkez Bankası'na da mutlak güven sağladı. İkinci sebep ise daha önce Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu tarafından dile getirilmişti. Buna göre Ruslar acıya diğerlerinden daha fazla dayanabilir. Zira bu, 25 yıldan kısa bir süre içinde yaşanan, 1998, 2008, 2014 ve 2020’dekilerden sonraki beşinci kriz. Bu da 40 yaşın üzerindeki herhangi bir Rus vatandaşının en az dört ekonomik krize tanık olduğu anlamına geliyor. Bakan, Rus vatandaşının panik olup hükümete karşı isyan etmek yerine krizlere uyum sağlama yeteneğine sahip olduğunu söylemişti. Üçüncü neden, petrol ve gaz gelirlerindeki artış. Uluslararası Enerji Ajansı'nın (UEA) bir raporuna göre savaş boyunca Rusya yalnızca Avrupa'ya 85 milyar dolar değerinde petrol ve gaz sattı. Dolayısıyla bu gelirler Rus ekonomisini besledi ve Batı yaptırımlarına karşı daha dayanıklı hale getirdi.
Batı dünyası, Rusya'yı disipline etmek için kısa vadeli yaptırımlar üzerine bahse girdi. Ancak Rusya şimdiye kadar bu yaptırımların çoğunu atlatmayı başardı. Ekonomisi halen ayakta ve dünyadaki enflasyon ve yüksek enerji fiyatlarından muzdarip birçok ülkeden daha iyi bir durumda. Batı dünyası kendisine zarar gelmemesi için bu yaptırımların bir kısmından vazgeçebilir. Rus petrol ihracatına bir üst sınır konulması bu tavizlerin ilki olabilir. Görünüşe göre zaman Rusya'nın lehine işliyor. Kış yakında bunu gösterecek.