Emir Tahiri
İranlı gazeteci-yazar
TT

Semerkant'a giden altın yol

“...Ancak bunun arkasındaki amaç nedir?”
Geçen hafta Şanghay İşbirliği Örgütü’nün (ŞİÖ) üye ülkelerini veya üye olmak isteyen ülkelerin liderlerini bir araya getiren Semerkant Zirvesi'nin ardından Rusya, Çin, İran ve yaklaşık altı ülkenin medyasının gündeme getirdiği soru buydu.
Rus medyası, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in zirvedeki açıklamalarını vererek ŞİÖ’nün ‘çok kutuplu bir sistem’ oluşturarak ‘tek kutuplu dünya düzenini’ sona erdirmek için tasarlandığını söyledi. Çin medyası ise farklı açıklamalar yaparak, ŞİÖ’nün Batılı demokratik modele alternatif olarak tüm dünyaya yeni bir siyasi sistem getirmeyi hedeflediğini belirtti. 11 yıl boyunca yalvardıktan sonra İslam Cumhuriyeti'nin üyeliğinin kabul edilmesini kutlayan Tahran medyasına gelince, ŞİÖ’nün ‘büyük şeytanı’ -ABD’yi- kontrol altına almak ve yenmek için oluşturulan direniş cephesinin bir uzantısı olduğu ifade edildi.
Ancak örgüte daha yakından bakıldığında, net bir içeriği olmayan bir oluşum veya farklı sanatçıların kendi tahayyüllerini yansıtabilecekleri boş bir tuval olduğu anlaşılacaktır.
ŞİÖ 1996 yılında Çin, Rusya, Kırgızistan, Kazakistan ve Tacikistan'ı bir araya getiren Şanghay Beşlisi olarak iki amaç üzerine kurulmuştur.
Birincisi, Çin'in Rusya ve üç eski Sovyet cumhuriyetiyle sınırlarının çizilmesi.
İkincisi ise Doğu Türkistan'da (Sincan) Çin'i, Çeçenistan'da Rusya'yı, Kulab'da Tacikistan'ı ve Fergana Vadisi'nde Kırgızistan'ı etkileyen “İslamcı terörizm” ile mücadeledir.
Ancak örgütün kuruluşundan çeyrek asır sonra bu hedeflerin hiçbirine ulaşılamadı. Sovyetler Birliği'nin 1960'larda iki sınır savaşında ilhak ettiği Çin topraklarının büyük bir bölümünün dahil olduğu uzun Rusya-Çin sınırı belirsizliğini koruyor.
Çin, Tacikistan'ı Pakistan-Pekin koridorunu genişletmek için gerekli olan bir toprak parçasından vazgeçmeye ikna edemedi (Pekin şimdi aynı amaç için Afganistan'dan Vahan koridorunu satın almaya çalışıyor). Tacikistan ve Kırgızistan da sınırlarını çizmeyi başaramadı. İki komşu ülke, Semerkant Zirvesi’nin arifesinde bir sınır çatışmasına girdi. Öte yandan Çin, Çar yönetimi altında Rusya tarafından ilhak edilen Kazakistan'ın büyük bir bölümünü uzun süredir istiyor.
Bir başka eski Sovyet cumhuriyeti olan Özbekistan, Hizbu't-Tahrir liderliğindeki “terörizme” karşı yardım bulmak amacıyla 1997 yılında örgüte katıldı. Ancak Özbekistan’ın aynı zamanda Tacikistan ile karmaşık irredantizm (etnik köken veya eski gerçek veya sözde tarihsel ortak mülkiyet gerekçesiyle bir başkası tarafından yönetilen toprakları ilhak etmek istemesi) sebebiyle sorunları var.
Etnik ve kültürel açıdan, zirvenin düzenlendiği Semerkant dünyanın en büyük Tacik şehriyken, Tacikistan'ın Kulab bölgesi bir Özbek çoğunluğuna sahip.
Her birinin birbiriyle toprak anlaşmazlıkları yaşadığı bir grup yeni üyenin kabulüyle, ŞİÖ’nün tuhaf ülkeleri bir araya toplayan bir oluşum olduğu daha da netlik kazandı.
Örneğin Hindistan, Çin ile iki sınır savaşı yaptı. Ladakh ve Keşmir'de önemli miktarda toprak kaybetti. Ayrıca komşusu Pakistan ile de dört savaşa girdi. Rann of Kutch’ta bir toprak parçası kaybetti. Ancak Bangladeş'i yaratarak Pakistan'ı bölmeyi başardı.
Örgütü daha da tuhaf hale getirmek için kendi sorunları olan başka ülkeler de üyelik için hazırlanıyor.
Şu anda birbirleriyle savaş halinde olan Azerbaycan ve Ermenistan, Hindistan ile Çin arasında kalan Nepal, Çin adının güçlü bir nefret uyandırdığı Sri Lanka, Libya ve Suriye'de Rusya’nın vekilleriyle savaşan Türkiye ve Rusya'nın bir uzantısı gibi görünen Belarus ile Çin'in İç Moğolistan'ı işgalini kabul etmeyen Moğolistan bu ülkelerden. Örgütün bu tür engelleri olmayan tek potansiyel üyesi Kamboçya olabilir.
Başkan Putin, kendisini yeni ‘kutbun’ lideri olarak sunarak Maldivler'in yanı sıra dört Arap ülkesini de örgüte katılmaya davet etmekten söz etti.
Bazı Batılı yorumcular ŞİÖ’yü ‘yeni bir güç bloğu’ olarak nitelendirdiler. Ancak bu biraz peşin verilmiş bir hüküm olabilir. Çünkü ŞİÖ üyeleri, birbirlerinden çok Avrupa Birliği (AB), ABD, Kanada, Japonya, Güney Kore ve Avustralya ile ticarete dayanıyor.
2020'de ŞİÖ üyeleri arasındaki ticari faaliyetler, toplam dış ticaretlerinin yüzde 15'inden azını oluşturuyordu. Şu anda dünyanın en büyük petrol ve gaz üreticisi olan Rusya, büyük indirimler sunduğu ve en büyük iki enerji piyasasında -Çin ve Hindistan- yoğun bir şekilde yer aldığı için bu değişebilir. Ancak bu, Türkiye pazarını Rusya'ya kaptıran İran ve Irak'ın aleyhine olacaktır.
Her halükarda bu yeni yönelim, Rusya'nın Çin'e hammadde ihraç ettiği ve mamul mallar ve ticari hizmetler ithal ettiği yeni bir kolonyal ilişki yaratabilir. Ancak bu durumda, Rusya liderinin hayalini kurduğu ittifakı kurmak kolay olmayacak. Çünkü derin kültürel bölünmeler söz konusu. Zira Moskova, 1967'de Pekin'deki büyükelçiliğine yapılan saldırıyı ve buna müteakip yürütülen Rus karşıtlığı propagandasını hala hatırlıyor. Aynı şekilde Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'in Rusya'nın Ukrayna işgalini desteklemeyi reddetmesi de Putin'in oluşturmayı umduğu balonu patlattı.
Putin, daha sonra katılımcı liderlerle yaptığı özel toplantılarda onların ‘tam desteklerini’ aldığını söyleyeceği umuduyla Semerkant Zirvesi’nde Ukrayna'dan bahsetmemeye dikkat etti. Ancak Hindistan Başbakanı Narendra Modi, Rusya Devlet Başkanı'na “Bu savaş sona ermeli. Şimdi savaşmanın zamanı değil!” dediğinde bu planı suya düştü. Modi’nin bu açıklaması, Rus liderini ‘endişelerini’ anladığını söylemek ve savaşı sona erdirmek için çalışacağına söz vermek zorunda bıraktı. Ne var ki, bir saat sonra Rus televizyonuna çıkıp savaşın ne kadar süreceğini umursamadığını söyledi.
ŞİÖ’nün, üyelerini toprak anlaşmazlıklarını çözmeye ve çatışmalarını sona erdirmeye ikna etmeyi başarması iyi bir müjde olur. Ancak ne yazık ki, bu tuhaf örgütün üyeleri farklı ve çoğu zaman çelişkili saiklerle hareket ediyor gibi görünüyor.
Semerkant Zirvesi’ne katılan ŞİÖ üyeleri, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 40'ını ve küresel Gayrisafi Yurt İçi Hasılası’nın (GSYH) yüzde 20'sinden fazlasını temsil ediyor. Dokuz ülkeden dördünün nükleer cephaneliği olması da cabası. Ancak örgütün Avrasya'da istikrarın bir payandası haline gelmesi pek olası görünmüyor. Çünkü üyeleri büyük barış ve iş birliği fikirlerinden çok küçük planlarla ilgileniyor.
Örgüt üyelerinin konuşması bize James Elroy Flecker'ın 19. yüzyıla dayanan oyunu The Golden Road to Samarkand’taki (Semerkant'a Giden Altın Yol) Isaac karakterini hatırlatıyor. Kötü bir nam salmış siyahi bir tüccar olan Isaac, şu sözlerle kafilesinin geçmesini kabul etmeleri için şehrin kapı muhafızlarına dalkavukluk yapıyor:
“Semerkant’a giden bu altın yoldan sadece ticaret için değil, aynı zamanda kalplerimize sükunet veren en sıcak rüzgarlarından nasiplenmek ve bilmemiz gerekmeyen bir şeyi bilme iştiyakımızı doyurma arzumuzdan geçiyoruz.”