Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

İran'daki ‘sıradan’ devrimin gücü!

"Neden? Kızım uygun bir başörtüsü takıyordu ve pardösüsü uzun ve siyahtı. Neden tutuklandı bilmiyorum...”
Daha hayatının baharında olan 22 yaşındaki Kürt asıllı İranlı genç kadın Mahsa Amini’nin annesi böyle yorum yaptı.
Humeyni rejiminin ülke içindeki tetikçilerinin elinde yitip giden ruhu, Devrim Muhafızları Ordusu’nun (DMO) pençeleriyle korunan Humeyni ideolojisine dayalı Molla rejimi piramidinin yıkılması için gerekli bir fedakârlık olabilir miydi?
Bu genç kadının hayatıyla ilgili yayınlanan haberlerde tanıdıkları ondan şöyle söz ediyordu:
“Normal ve mutlu bir hayat sürmek, üniversiteyi bitirmek ve evlenip çocuk sahibi olmak istiyordu.”
“Utangaç ve itaatkardı. Ülkenin yöneticilerine, din adamlarına ve hatta dayatılan katı kıyafet kurallarına asla karşı çıkmamıştı. Sadece kendi işine bakar, siyasetten uzak dururdu” diye ekliyor tanıdıkları.
Dolayısıyla Mahsa adlı genç kızın örneği, Humeyni rejimini ve propagandasını sıkıntıya sokabilir. Zira ne derlerse desinler, İbrahim Reisi ne kadar ‘düşmanın’ planladığı bir komplodan haykırarak bahsetse de bu masum ve saf Mahsa kimliğiyle uyuşmayacak.
Mahsa tam olarak rejimin heykeline yöneltilmiş bir kurşundur. Normalliği ve aşırı plansız yapısı onun gibi ‘sıradan’ insanları kışkırtmada ve isyan ettirmede en güçlü silahtır. Geçmişte -geçmiş derken 2009'dan 2019'a, yani Yeşil Hareket'ten akaryakıt fiyatlarındaki artış ile ilgili ateşli gösterilere kadar olan zaman diliminden bahsediyorum- hareketler, belirli siyasi grupların (Yeşil Hareket'te olduğu gibi rejim içindeki reformist kanat) faaliyetlerinin veya Reuters’a göre protestolar sırasında bin 500 kişinin öldürüldüğü 2019'da akaryakıt fiyatlarına karşı çıkıldığı gibi ‘geçici’ yaşam taleplerinin bir ifadesiydi.
Bu, ne kadar şiddetli olursa olsun bu protestoların buharlaşmasının içsel sebepleriyle ilgili. Elbette tüm bunlara rejim güçlerinin baskı konusundaki zalimliği ve başta Obamacı-Bidencı Washington olmak üzere uluslararası toplumun ‘eylemsizliği’ ekleniyor.
Bugün tablo farklı görünüyor. Oldukça sıradan bir kız olan Mahsa, milyonlarca İranlının duygularını yansıtarak kaynama noktası oluşturdu. Genç kız için tüm politik ve apolitik güçler ortak öfkede birleşti.
Bir diğer yeni olan şey, İran rejimine yönelik bu büyük halk öfkesinin, Tahran mollaları ve DMO liderlerinin kötü ekonomik ve siyasi koşullarına ve kuzeyde Azerbaycan olsun batıda Irak olsun komşularla ilişkilerin gergin olduğu bir zamana denk gelmesidir.
DMO’nun Irak Kürdistanı'nı bombalayıp sivilleri öldürmesi ve Irak Dışişleri Bakanlığı'nın bugünlerde DMO saldırısına karşı benzersiz bir tutum içerisinde durumu protesto etmesi bunun bir örneği.
DMO’nun Kürdistan'daki Iraklı sivilleri bombalaması, İran'ın Irak'taki takipçileri için utanç verici bir dönüm noktasıdır. Bu nedenle Iraklı-Kürt siyasetçi Bengin Rekani, Twitter hesabında yaptığı paylaşımda “Iraklı Şii politikacılarımızın ülkelerinin bombalanması konusunda sessiz kalması garip değil mi? Vatanseverlik sloganlardan ibaret değildir” ifadelerini kullandı.
Başa dönecek olursak şu anki protestolar, yukarıdaki nedenlerden dolayı  Humeyni rejiminin karşı karşıya olduğu en tehlikeli ayaklanmadır.
Bununla birlikte, rejimin lideri Hamaney'in sağlık durumunun belirsizliği, bırakacağı tahtı için erken bir mücadeleye girilmesi ve İbrahim Reisi'nin olaylarla başa çıkamaması, rejimin zayıflığının işaretleridir.
Yine de şunu vurgulamalıyız ki, İran halkı tarihi bir mucize icat etmedikçe Tahran rejimi denklemdeki en güçlü taraf olmaya devam edecek!