Hüda Huseyni
Lübnanlı gazeteci-yazar ve siyasi analist
TT

İran'a evet, İslam Cumhuriyeti'ne hayır!

Tahran'daki Özgürlük Anıtı'nın (Şah tarafından yaptırılan) önünde saçları arkalarında uçuşurken özgürce dans eden iki İranlı kızın videosu Salı akşamı sosyal medya sitelerinde baş sıralardaydı. Öte yandan, İslam Cumhuriyeti aniden kadın polis memurlarının çador (uzun siyah çarşaf) giyme zorunluluğunu kaldırmaya karar verdi. Buna rağmen “İslam Cumhuriyeti'ne Hayır!” diyen öğrenci protestoları devam etti:
Mahsa Amini'nin ölümünün ardından başlayan protestolarda üniversite öğrencileri ön saflarda yer aldı. Bu nedenle, öğrenci aktivistler şiddete maruz kalıp toplu tutuklamalarla hedef alındı. Şerif Üniversitesi’nden 60 öğrenci coplar ve pompalı tüfeklerle yapılan müdahalelerden sonra tutuklandı. Tahran'da Cumartesi günü Filistin Caddesi, Devrim Caddesi ve İslam Cumhuriyeti Caddesi'ndeki pankartları indiren öğrenciler, "Hameney'e ölüm" sloganları attılar. Tahran Teknoloji Üniversitesi'nin (Şerif) kapılarının kapatıldığı ve üniversitedeki protestocu öğrencilerin güvenlik güçleri tarafından çevrelendiği ile ilgili haber ve videolar ortalıkta dolandı.
Yetkililer, İran'ın en prestijli üniversitelerinden biri olan Şerif Üniversitesi'ni protestoların başlangıcından itibaren kuşatma altına aldı ve güvenlik güçleri öğrencileri toplu halde dövdü ve gözaltına aldı.
Cumartesi günü, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'in Sözcüsü, ABD ve İran çifte vatandaşlığına sahip eski bir UNICEF çalışanı olan Bakır Namazi'nin serbest bırakıldığını duyurdu. Namazi, 2016 yılında oğlu Siyamek Namazi'nin davasının takibi için Tahran'a yaptığı ziyarette casusluk suçlamasıyla gözaltına alınmıştı. Kendisi aynı zamanda ABD istihbaratı için casusluk yapmakla suçlanan Amerikalı bir iş adamı. Bakır'ın serbest bırakılmasıyla ilgili İslam Cumhuriyeti tarafından resmi bir açıklama yapılmadı, ancak yarı resmi haber ajansı "Noor News", Namazi’nin bir bölge ülkesinin arabuluculuğu sonucunda serbest bırakıldığını, bunun bir mahkûm takas anlaşmasının parçası olduğunu ve karşılığında İran’ın ABD yaptırımları nedeniyle dondurulan milyarlarca dolarının serbest bırakılacağını belirtti. ABD Dışişleri Bakanlığı, Namazi’nin serbest bırakılma haberlerinden memnun olduğunu, serbest bırakılması için çalışan müttefiklere ve arkadaşlara teşekkür ettiğini belirtti. Bakanlık, teşekküründe BM Genel Sekreteri Guterres, Umman, Katar, İsviçre, BAE ve İngiltere'yi bilhassa anarken İran’dan bahsetmedi. İslam Cumhuriyeti’nin Bakır Namazi ve halen hapiste olan oğlu dahil olmak üzere, kendilerine vatandaşlık veren ülkelerle takas için kullanmak amacıyla Batı uyruklu düzinelerce kadın ve erkeği casusluk suçlamasıyla elinde tuttuğuna işaret ediliyor. Bunlardan biri de İngiltere'nin İran’a ait dondurulmuş milyonlarca doları serbest bırakmasının ardından serbest bırakılan Nazanin Zaghari-Ratcliffe’tı.
Cumartesi günü yaşanan ironi şaşırtıcı ve çirkindi; Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah, İran'da yaşananlar nedeniyle tüm tarafları ve cepheleri hedef alırken, mikrobiyoloji okumaya hazırlanan ve daha da bilgili olmak isteyen ama hayatı değil ölümü haber olan Mahsa Amini’nin adını ağzına bile almadı. Nasrallah, onun öldürülme yöntemini itiraf etmeyi reddetti, dahası İslam Cumhuriyeti'ne muhalif ve öfkeli bir gözle bakan herkesi (bundan daha kötü bir bakışa sahip olanlardan bahsetmiyoruz bile) hedef tahtasına oturttu. Yaptığı gaf büyüktü, zira Lübnanlılığından tamamen vazgeçmişti ama bunun karşılığında İran cephesinde pozisyonunu benimseyen kimse çıkmadı. Mahsa Amini'nin işkence altında öldürülmesinden iki hafta sonra Pazar sabahı, Nasrallah’ın onun emriyle konuştuğu kişi konuşarak Mahsa için "üzüntüden içinin parçalandığını" söyledi. Acaba Hamaney’in kızları ve kız torunları var mı? Ama Hamaney’e göre İran halkı üzülmemeli ve hayatına devam etmeli, Mahsa ne ilk ne de son olacak. Dolayısıyla Reisi'nin babasını arayıp başsağlığında bulunması gösterileri durdurmadıysa, Hamaney'e göre durmamasının nedeni, arkasında Siyonizm ve Büyük Şeytan’ın olması. Ona gelince kalbini yarsanız içinde Mahsa’nın resmini görürsünüz!
Her halükârda, İran bölge ülkelerinin nabzını her zaman önce bir kolu olan Nasrallah aracılığıyla yoklar. Nasrallah, İsrail'i inişli çıkışlı bir şekilde tehdit edip, kendi halkına karşı İran rejiminin yanında yer almayanları ihanetle ve İsrail'in yanında durmakla suçlarken, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz'ı kabul ediyordu. Ardından İran Genelkurmay Başkanı hemen Azerbaycan Savunma Bakanı ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi!?
Baskıcı bir Şii rejiminin yönettiği bir ülkede, "Ahlak Polisi" tarafından öldürülen Sünni bir Kürt kızının İran'da siyasi yenilenmenin simgesi haline gelmesi dikkat çekici.
Son iki hafta içinde protestocuların korkusu azalmaya başladı. Korku faktörü, derin bir meşruiyet kriziyle karşı karşıya olan ve statükoyu sürdürmek için öncelikle şiddet içeren sosyal kontrol mekanizmalarına dayanan bir ülke için çok önemli. Dolayısıyla, eğer insanlar artık devletten korkmazlarsa, İslam Cumhuriyeti'nin tutunacağı pek fazla bir şeyi kalmayacak.
Şimdi İran'da yeni bir bağ kültürüne tanık oluyoruz. Etnik, dilsel ve sosyal bölünmeler, İslam Cumhuriyeti'ne karşı protestolar için bir alan yaratmakta önemli değişkenler olmaktan çıktılar. Rejim protestoları şiddetle bastırabilse bile İran'da temelden bir şeyler değişti ve bu da rejim için bir saatli bomba yarattı.
Güvenilir bir Batılı kaynak, İran'daki rejimin tüm ülkeye yayılan kitlesel bir halk devrimiyle karşı karşıya olduğunu, Mahsa Amini adlı genç kızın polis tarafından öldürülmesinin, Hamaney döneminde ciddi baskı ve aşağılanmalara maruz kalan insanların öfkesini ateşleyen bir kıvılcımdan başka bir şey olmadığını söylüyor. İranlı yetkililerin erkeklere ve genç erkeklere yönelik işkence ve eziyetleri iyi biliniyor ve alışıldık, ancak genç bir kıza yönelik sebepsiz gaddarlık, insanları kışkırttı. Amini'nin iki tutam saç yüzünden öldüğünü öğrendiklerinde artık dayanamadılar. Gösteriler başladı ve pek çok kişi öldü ve yaralandı. Şeffaf bir soruşturmayla halkın öfkesini dindirip, olayda suçu olanları cezalandırmak yerine, yetkililer gösterileri bastırmakta direttiler. Sokaklardaki göstericiler seli durmayınca, rejime bağlı olanları ve faydalananları, Dini Lider ve Mollaları desteklemek için gösteriler düzenlemeye yönlendirdiler. Böylece dünyaya ülkenin bölünmüş olduğunu ve devrimin tüm halkı temsil etmediğini göstermeye çalıştılar. Molla rejimi böyle çalışır ve bu Lübnan'da yaşananların bir tekrarı. Merhum başbakan Refik Hariri'nin öldürülmesinin ardından Suriye'nin geri çekilmesine yol açan Sedir Devrimi'ne karşılık Hasan Nasrallah tarafından yönetilen "Teşekkürler Suriye" gösterileri düzenlenmişti. Mollaların kendisine karşı gösterileri bastırmak için Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'e verdikleri talimatlar da (emirler demeyelim) bugün İran’da olup bitenlerden farklı değil.
İran rejimi kurmaylarının kafası karışık çünkü sokaktaki öfke ancak halkın çoğunluğunun yıllardır çektiği ekonomik sıkıntıların ortadan kaldırılmasıyla kontrol altına alınabilir ve bu da ertelenen nükleer anlaşmadan önce mümkün değil. Rejimin kurmaylarının kafasını daha da karıştıran, Dini Lider Ali Hamaney'in 40 yıldır elinde tuttuğu tek taraflı karar otoritesinin başında olmaması. Birkaç gün önce bir törene katılarak kameralara görüntü vermesine rağmen Hamaney’in sağlık durumu kötü. Sağlık durumu hakkındaki söylentileri çürütmek için silahlı kuvvetler öğrencilerinin mezuniyet törenine katılsa da, bu "Hollywoodvari" bir gösteriden ibaretti ve sadece söylentileri çürütmek içindi. Batılı kaynağın söylediğine göre Dini Lider ülkede neler olduğunu bilmiyor. Etrafındaki küçük halka, kendisini ziyarete gelenlerden veya ayaklanma/devrim haberlerini yayınlayan gazete ve dergilerden kötü haberleri öğrenmemesi için gayret ediyor. Gösteriler ve sokak şiddeti hakkında kendisini kesinlikle üzecek herhangi bir haberin sızdırılması olasılığını önlemek için izlediği kanallar arasından Al-Jazeera, Al-Arabiya, BBC Farsça ve Russia Today kanalları silinmiş. Bu durum bize, en sevdiği torunu ve Ala Mübarek'in oğlu Muhammed'in tedavi için Paris'e nakledilmesini gerektiren bir sağlık sorununun ardından ölümü üzerine merhum Mısır cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek'in haber alma kanallarına uygulanan kuşatmayı hatırlatıyor. Bu kuşatma, Ala’nın geri dönüp babasına haberi vermesine kadar 48 saat boyunca Mısır cumhurbaşkanından ölüm haberini saklamayı başarmıştı.
Rejimin kafa karışıklığına dönersek, dünyadaki karar verici ülkeler arasında İbrahim Reisi'nin bugün devletin içinde bulunduğu krizi idare etme yönteminin artık işe yaramayan eski bir yöntem olduğuna dair bir kanaat var. Savcı olarak görev yaparken binlerce kişiye ölüm cezası vermekle suçlanan, son gösterilerin her türlü tedhiş, öldürme ve işkence yoluyla bastırılmasını emreden, kendi iç krizinden kaçmak için oradaki İsrail mevzilerini bombaladığı iddiasıyla geçen hafta Kürdistan bölgesini bombalayan Reisi, Ali Hamaney'in ölümünden ve nükleer anlaşmanın çöküşünden sonra ülkeyi yönetmesini sağlayacak en ufak bir niteliğe sahip değil. Bazı Batılı tutukluların dondurulan fonlara karşılık serbest bırakılması bile insanları bu fonları elde etmek için rehin olarak kullanmak üzere kaçıran bir terör devletini ifşa ediyor. Devrimin devam edeceğine, Hamaney’in ölümünün ardından ülke yönetimine bilgili, medeni değerlere sahip, insan haklarına ve azınlıklara saygılı insanların ulaşacağına dair bir umut var. Ama bu, bazılarına göre şeytanın cennete girme umudu gibi.
Gerçekten olağanüstü bir manzara var. Bu gösteriler bir şey başaracaksa, kız öğrenciler ve onların güneş ve yıldızların ışıkları altında parıldayan güzel, dalgalı saçları sayesinde olacak. Her halükarda, her birimizin kimin yanında durduğumuza karar verme zamanı geldi; İran mı, İslam Cumhuriyeti mi?
Göstericiler, sürgündeki İranlı aktivistler ve arkadaşları devrimin gidişatı hakkındaki umutlarını ve korkularını dile getiriyorlar. Ancak hepsi, Şah'ı deviren dışında, huzursuzluk ve kargaşanın öncekilerden farklı olabileceği konusunda hemfikir.
22 yaşındaki bir kızın ölümüyle "Kadın, Yaşam, Özgürlük" ve ayrıca "Diktatörlüğe Ölüm" sloganları çiçek açtı. Tüm dünyada başkentleri ve büyük şehirleri kadın, yaşam ve diktatörlük karşıtı sloganlara katıldı. Beyrut'tan Mahsa Amini’ye selam çakıldı!
Hükümet, barışçıl protestocuları Cuma günü kendisine bağlı gruplara tüm şehirlerde onlara karşı sokağa inme direktifi vermekle tehdit etti. Rejim, bir kızın - ölü bir kızın, binlerce kişiyi gece gündüz kesintisiz devam eden protestolara yöneltmesine inanamıyor. Rejim kaybolmuş. Durumun bir dönüm noktasına ulaşmış olmasından korkuyor.