Semir Sanber
TT

Diyalog daha iyidir

Savaş kelimelerle başlar ve yine kelimelerle biter. Çatışmayı sonlandırmanın en iyi ve en hızlı yolunu bulmak daha iyidir. Bireysel kötü bir davranış askeri bir gerilime yol açabilir. Prens Sadreddin Ağa Han'ın Eski Lübnan Başbakanı Dr. Selim Hoss’u ziyareti sırasında, Beyrut'un merkezinde silahlı bir çatışma çıkmıştı. Uluslararası arabulucu havaalanına koşmuştu. Daha sonra yakın bir bölgede silahlı kişilerden birinin bir kuş sürüsünü vurduğu ve bunun sonucunda diğer taraftan silahlı bir adamın karşılık verdiği anlaşılmıştı. En nihayetinde olay, ‘Doğu’ ve ‘Batı’ Beyrut arasında bir savaşın patlak vermesine kadar varmıştı.
Devletler arasında siyasi açıdan yanlış bir karar alınması, daha geniş çaplı bir savaşın çanlarını çaldırabilir. Batı anlayışına göre savaşmak yanlış bir karardır. Uygun bir çıkış yolu bulmak için bir arabulucu aracılığıyla karşılıklı bir uzlaşma olması gerekli.
Nükleer silah iması, güvenilir bir arabuluculuk gerektirir. Neredeyse üçüncü bir dünya savaşının fitilini ateşleyecek olan Küba füzelerinin sökülmesinin üzerinden 60 yıl geçti. Sırası gelmişken söyleyelim; Birinci Dünya Savaşı, Avusturya Arşidükü Franz Ferdinand’a Saraybosna ziyareti sırasında üç kurşun sıkıldıktan sonra aşama aşama başlamıştı. Eski ABD Başkanı John F. Kennedy, Florida eyaletinin karşısındaki ada ülkesi Küba'ya yerleştirilen Sovyet füzelerini etkisiz hale getirmek için nükleer silaha başvurmaktan bahsetmişti. Dönemin Sovyet lideri Nikita Kruşçev, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'ndaki koltuğundan ayakkabılarını çıkararak benzer bir tehditle karşılık vermişti. Eski ABD Dışişleri Bakanı Dean Rusk, “Burun burunayız” demişti (ç.n: Küba füze krizinde ABD gemileri ile Sovyet gemilerinin karşı karşıya geldiği sırada söylenen ikonikleşmiş söz.) Ne diplomatlar ne de medya şimdiki adı Myanmar olan Güneydoğu Asya ülkesi Burma’dan gelen ve Bağlantısızlar Hareketi’nin adayı, dönemin yeni BM Genel Sekreteri U Thant'ın Washington ve Moskova'daki liderlerle doğrudan yan temaslara başladığının farkında değildi. Ben daha sonra U Thant’ın yardımcısı olarak çalıştım. Sabahları bir süre Budist meditasyonu yaptıktan sonra en zor zamanlarda sakinliğini nasıl tamamen koruduğunu fark ettim. Herhangi bir iddia ya da açıklama yapmaksızın, bütün tarafların saygınlığını gözeterek doğrudan ilgili taraflara giderdi. ABD başkanı ve Sovyet lideriyle özel bir asistan aracılığıyla doğrudan iletişim kurmuştu ve BM binası içindeki delegelerin salonunda bir ABD kanalının muhabiri ile bir Sovyet haber ajansı muhabiri arasındaki istişareleri sessizce teşvik etmişti.
Anlaşmayı sağladıktan ve uygulamaya başladıktan sonra Havana'ya gitmiş, burada Eski Küba Devlet Başkanı Fidel Castro ile birlikte Küba purosu içmiş ve ülkede füze olmadığını ilan etmişti. Bununla aynı zamanda bir BM yardımcısı, Küba'nın ABD topraklarına komşu olması gibi Sovyet topraklarına komşu olan Türkiye'deki benzer füzelerin ABD tarafından geri çekildiğini teyit etmişti. U Thant çeşitli taraflardan zafer açıklamaları geldiğinde karşı çıkmamış, hatta annesinin elini öpmeye, ülkesinin başkenti Rangun'a gitmişti.
Elbette bazı ülkelerin isimlerinin değiştiği gibi zaman da değişti ve tarafların tutumları farklılaştı. Ancak olaylar ve pozisyon arasındaki benzerlik aynı kaldı. Savaşmaktan kaçınmak ve barışı sağlamak için uluslararası bir role halen yer var. Birleşmiş Milletler Antlaşması, ‘gelecek nesilleri savaşın musibetlerinden kurtarmaya’ çağırıyor. Mevcut durumda Birleşmiş Milleter Güvenlik Konseyi, büyük güçler arasında veto hakkı değişimi nedeniyle uygulanabilir bir karar üzerinde anlaşamadı. Umulur ki mevcut BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, ortak girişimlerden yoksun bir dünyada eski Genel Sekreter’in faydalı deneyiminden ilham alır. Ya da umulur ki gelişmekte olan bölgelerden bazı üye devletler aktif bir rol üstlenir. BM’nin varlığını sürdürmek için büyük ülkelere ihtiyacı olsa da başarılı olmak için gelişmekte olan ülkelere de ihtiyacı var.