Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nun şu anki oturumu (77. oturum), BM Güvenlik Konseyi'nde reform yapılması gerekliliğine ilişkin konuşmaların yeniden canlanmasına tanık oldu. Hiç şüphesiz bunun altında, olası tüm kötü senaryolara açık olan Ukrayna savaşından yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının azımsanmayacak kadar çok ülkenin ve dolayısıyla dünyadaki pek çok bölgenin istikrarı üzerindeki çeşitli yansımalarına ve tabi ki çeşitli ülke ve bölgelerde istikrar üzerinde ciddi etkileri olan çevresel sıkıntılara kadar uluslararası problemlerin ve tehlikelerin artması yatıyor. Bazen önlenemeyen farklı sebeplere ve özelliklere dayalı türlü türlü çatışmaların devam edip artması da cabası. Ayrıca BM Güvenlik Konseyi uluslararası ve bölgesel güçlerin çatışmalarına malzeme ve sahne oluyor. Tüm bunlar, barışı sağlamak ya da bunu sağlamak üzere etkin bir katılım göstermek için BM Güvenlik Konseyi'nin sorumluluklarının içinde olması gereken kapsamlı bir uzlaşma sağlanmasını engelliyor. Bu faktörlerin hepsi, etkili ve faal bir Güvenlik Konseyi ihtiyacını perçinliyor.
BM Güvenlik Konseyi’nin reformu birbirine tezat teşkil etmeyen dört başlık altında değerlendiriliyor. Bazıları bir başlığı diğerinden daha fazla vurgulasa da çoğu kişi bunların genel olarak birbiriyle bağlantılı olduğunu düşünüyor. Bunlar; BM Güvenlik Konseyi’nin işlevinin gözden geçirilmesi, Konsey’i daha temsili ve dolayısıyla meşru kılmak için üyeliğinin genişletilmesi, veto hakkı kullanımının standartları ve kurallarını belirlemek üzere bu kullanımın düzenlenmesi ve büyük Afrika ülkeleri tarafından neredeyse sürekli tekrar edildiği üzere, Afrika kıtası gibi temsili olmayan bölgelerin temsil edilmesi.
Hatırlayacak olursak, BM Güvenlik Konseyi 1965 yılında dört daimî olmayan üyeyi bünyesine katarak üye sayısını 15’e çıkardı. Bu konunun uluslararası düzeyde önemini hatırlatma babında iki ana unsur öne çıkıyor. Birincisi, bağımsız devletlerin sayısındaki artış. İkincisi ise yeni kutupların ve uluslararası güçlerin yükselmesinin yanı sıra, yükselen ve gerileyen uluslararası güçlerin ağırlığını ve rolünü belirlemede en az askeri unsur kadar önemli olan yumuşak güçle bağlantılı ekonomik, bilimsel vb. unsurların ortaya çıkması ve uluslararası sistemin yapısındaki dönüşümlerdir.
BM Güvenlik Konseyi’nin reform tarihine bakacak olursak, merhum Butros Butros-Gali’nin, 1993 yılında BM Genel Sekreterliği görevini devralır almaz reform için barış gündemiyle ilişkili kapsamlı bir süreç başlattığını görüyoruz. BM Güvenlik Konseyi’nde pek çok toplantı gerçekleştirmiştir. Bu alanda pratik önerileri tartışmak ve geliştirmek için alanın uzmanları ve paydaşlarından oluşan açık bir komite oluşturmuştur. Eski BM Genel Sekreteri Kofi Annan da BM Güvenlik Konseyi’nin daimî ve daimî olmayan üye sayılarının artırılmasıyla üye sayısının 25’e çıkarılarak genişletilmesi için bir girişim başlatmıştır. Aynı zamanda uluslararası sistemdeki dört büyük güç (Almanya, Hindistan, Brezilya ve Japonya), 15 yıllığına veto hakkı olmaksızın -bu sürenin ardından veto hakkı verilmesi gözden geçirilecek- kendilerini daimî üye yapacak bir genişleme tasarısı sunmuştur.
Özetle daimî ya da daimî olmayan üyelerle BM Güvenlik Konseyi’nin bünyesini genişletme önerileri ve son olarak üyelik süresinin iki değil, dörde çıkarılıp yinelenebilir olmasına ilişkin başka bir öneri incelenmek ve bir karara varmak üzere BM’nin ‘masasına’ yatırıldı. Aşağıdaki üç temel meseleyi göz önüne alırsak karara varılması hiç de kolay bir şey değil. Ancak bu demek değildir ki bu üç mesele çözülemez. Birincisi, daimî üyeler, diğer güçleri bu çerçeveye dahil ederek çok temel uluslararası meseleleri etkileme yeteneklerini azaltmak istemeyebilirler. İkincisi, belirli bir coğrafi bölgenin temsili söz konusu olduğunda, o yerin ‘güç oyunu’ndaki kazanımları ve ilgili bölgesel güçler arasındaki rekabet nedeniyle, bölgeyi kimin temsil edeceği konusunda bölgesel güçler arasında her zaman bir çekişme vardır. Üçüncüsü, veto kullanımının düzenlenmesi veya sınırlandırılması hakkında konuşmak, bu hakka sahip ülkelerin elinden joker kartının -öyle olmasa da- düşmesi demek. Dolayısıyla buna sahip olan ülkeler çeşitli gerekçeler sunarak bu öneriye şiddetle karşı çıkabilir.
BM Güvenlik Konseyi’nin küresel meseleler ve öncelikler açısından uluslararası güçler haritasını ve çok taraflı, iç içe geçmiş ve bir bütün olan uluslararası sistemin yapısını daha fazla temsil etmesi ve daha etkili olması için reform geçirmesi elzemdir. Böylece farklı şekillerde ve zamanlarda herkesi etkileyen yansımaları olan çeşitli sıkıntılar karşısında etkisini ve söz hakkını artırabilir. Güvenlik Konseyi'nin rolünün daha geniş temsil ve nüfuz seviyelerinde meşruiyetini ve etkinliğini artırmaya yönelik reform tekliflerinin oluşturulmasını tartışmak için birden fazla uluslararası temsile sahip çeşitli komiteler aracılığıyla çalışmaya başlayan uluslararası taraflar olduğunu fark ediyoruz. Bunun kolay bir şey olmadığı doğru olmakla birlikte, yansımaları herkese uzanan ‘küresel köyümüzdeki’ artan farklı uluslararası sorunlar karşısında bu, göz ardı edilmemesi gereken bir konu olmaya devam ediyor.
TT
Birleşmiş Milletler reformu yeniden ‘masaya’ yatırılıyor
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة