Hasan Ebu Talib
TT

Filistin uzlaşısı: Memnuniyetin ötesinde

‘Hamas’ ve ‘Fetih’ hareketleri 15 yılda yedinci kez kapsamlı bir uzlaşı için bir araya geldi. Bu uzlaşının amacı, Hamas’ın 2006’da yapılan yasama seçimlerini kazanmasının ardından 2007’de başlayan büyük bölünmeyi aşmak. Bu seçimler Hamas’ı işgale direnen Filistinli bir fraksiyon statüsünden çıkarıp Gazze Şeridi’nde durumu kontrol altına alan güç sahibi partiye dönüştürdü.  Bu iktidar, Mahmud Abbas’ın başkanlığını yaptığı ulusal bir otorite ile sınırlıdır ve Filistinlileri dünya nezdinde temsil etme meşruiyeti yoktur.
Siyasi ve coğrafi boyutlarıyla bu bölünme formülünün, bir yandan otoritenin, özellikle de onun omurgasını temsil eden ‘Fetih’i, ‘Hamas’ı ve ‘İslami Cihad’ başta olmak üzere ona yakın olan diğer fraksiyonları sınırladığı bilinmektedir. Öte taraftan bu bölünme İsrail’e, Oslo Anlaşmaları kapsamındaki yükümlülüklerinden kaçması için muazzam bir hareket özgürlüğü verdi. Bunlar arasında müzakere sürecinin dondurulması, sarf edilen çabaların baltalanması, yerleşim, coğrafi ve demografik özelliklerin değiştirilmesi, otoritenin müzakerede bir ortak olarak uygunluğunun sorgulanması. bulunuyor.
Arap ve uluslararası arenada yaşanan beklenmeyen ve hesaplanmayan gelişmeler, bu meseleyi uluslararası ve bölgesel platformlarda gündeme getirme çabalarını kısıtladı. İşgal altındaki Batı Şeria'daki durum, son iki yılda işgale karşı silahlı direnişe doğru evrildi. Bu direnişe büyük örgütlerden bağımsız hareket eden Filistinli gençlerden oluşan gruplar yön verdi ve işgal için bir yük ve meydan okuma olmasının yanında ulusal otorite için güvenlik ve siyasi soruna dönüştü.
Yıllarca alıştıktan sonra bölünme döngüsünden çıkmak ve buna son vermeyi kabul etmek, başlı başına övgüye değer bir hedef. Ancak niyetler, ne kadar iyi olursa olsun, umulan ulusal birliğe ulaşmak için yeterli değil. Burada birlik ve dayanışmanın yanında Filistin davasının itibarını yeniden kazandırmak için temelde iki koşul vardır: Tüm tarafların esnekliği ve harekete geçme iradesi. Bu ilkeli yöneliş, Cezayir’de kapsamlı Filistin uzlaşısına varma çabalarını övgüye değer kılıyor. Özellikle de önümüzdeki ayın başlarında ortak Arap işbirliğini harekete geçirmek için kapalı kapıları açacak olan bir Arap zirvesi düzenleme hedefi düşünüldüğünde bu çabalar daha da önemli görünüyor. Bu zirve, benlik ve bireysellik çemberinden çıkılarak ekonomik ve siyasi anlamda büyük Arap ortaklıkları kurma çabalarına katkı sunmanın yanında Arap sisteminin, onu her yönden çevreleyen krizler ve zorluklarla yüzleşmek için gizli yeteneklerini canlandırma amacı güdüyor.
Filistinli gruplar tarafından kabul edilen Cezayir Bildirisi, uzlaşma şartlarının aynı grupların ya da büyük çoğunluğunun 2017, 2018 ve 2019’da Kahire’de imzaladığı belgelerde bulunanlardan farklı olmadığını gösteriyor. Bildiride ulusal birliğin gerekliliği, İsrail işgaline her türlü direnme çabalarının desteklenmesi, Filistin Kurtuluş Örgütü’nün rolünün etkinleştirilmesi, ulusal birlik hükümeti kurulması, Hamas'ın kontrolü altındaki Gazze Şeridi ile siyasi ve idari olarak ulusal otoritenin yönettiği Batı Şeria arasındaki bölünmenin sona erdirilmesi yer alıyor. Ayrıca Filistin yasalarının uygulanma alanının -işgal altındaki toprakların coğrafi birliğini yansıtacak şekilde- Gazze Şeridi'ne genişletilmesi, işgal karşısında otoritenin meşruiyetini desteklenmesi, başkenti Kudüs olan bağımsız bir devlet ülküsüne bağlı stratejik bir pozisyonun formüle edilmesi de ön görülüyor.
Filistin’in bu uzlaşı konusundaki deneyimlerine baktığımızda en temel anlaşmazlık kaynağının, farklı ideolojik ve fikri vizyonlara bağlılık olduğu görünüyor. Fetih ve Hamas’ın yanında diğer siyasal İslam fraksiyonları ve askeri direniş hareketinde buna şahit olmaktayız. Müzakere ilkesi, barışçıl direniş, Filistinli grupların kanunlara tabi olmayan silahları, ulusal otoritenin yetkisinin Gazze Şeridi'ne yasal olarak genişletilmesi sürecini yönetecek ilkeler, yasama ve başkanlık için seçimlerinin nasıl yapılacağı, bir ulusal birlik hükümetinin nasıl oluşturulacağı gibi. meselelerde takınılan tutumlarda bu ideolojik vizyonların izleri görülmektedir.
2021’de Kahire’de gerçekleşen ve yasama ve başkanlık seçimlerinin yapılmasına yönelik açık bir anlaşmayı içeren son uzlaşma sürecini yöneten pozisyonlara bakalım. Seçimlere, Batı Şeria, Gazze Şeridi ve işgal altındaki Doğu Kudüs’teki tüm gruplar kısıtlama olmaksızın katılacaktı. Ancak Mahmud Abbas, işgalci gücün Kudüs’te seçim yapmayı reddettiğini iddia ederek seçimi erteledi. Sonuç olarak, yapılan hazırlıklara rağmen seçimler tamamen iptal edildi. Bu, Mahmud Abbas’ın başkanlık seçimlerine katılma kararının belirsizliğine ek olarak, Batı Şeria veya Gazze Şeridi’ndeki diğer hiziplere kıyasla ‘Fetih’ hareketinin popülaritesiyle ilgili yapısal sorunların olduğunu kanıtlamaktadır. Bu sorunlar, seçimlerin durmasına ve uzlaşının diğer hükümlerinin uygulanmasının ertelenmesine yol açarak meseleyi sıfır noktasına geri döndürdü.
Cezayir Bildirisi kapsamında, pratik adımlar atılmadan önce diyalog görüşmelerinin yapılması gerekmektedir. Açıklamada, yasama ve başkanlık seçimlerinin yapılması için bir yılı aşmayan bir süre belirlendi. Ancak seçimlerin nasıl yapılacağı, bu meselenin yeniden gözden geçirilip geçirilmeyeceği ya da seçimler ve hükümet kurma konusunda 2020’de Kahire’de kararlaştırılan kuralların mı uygulanacağı netleştirilmedi. Filistinli grupların bazı temsilcilerinin açıklamaları, uygulama hususunda henüz anlaşmaya varılmadığını gösteriyor. Fetih Hareketi Ulusal Uzlaşı Dosyası Sorumlusu Azzam el-Ahmed, Ahbar el-Yevm gazetesine yaptığı açıklamada, Filistinli taraflar arasında ihtilaflı tüm problemlerin çözülmesi konusunda mutabık kalındığını vurguladı. Fakat bir hükümetin kurulmasına yönelik tartışmanın ve genel sekreterlerin uzlaşı konusundaki görevlerinin belirlenme sürecinin, genel seçimlerin ve fraksiyonlar arasında birlik kurulmasının ardından gerçekleşeceğini söyledi. Bu, henüz üzerinde uzlaşıya varılmamış birçok temel mesele olduğu anlamına gelen bir ifade. Diğer taraftan aynı gazeteye konuşan Filistin Halk Kurtuluş Cephesi Siyasi Bürosu Üyesi Enver Raca ise, ‘Filistin Kurtuluş Örgütü’nü’ kurumları ve siyasi programı ile mevcut aşamada harekete geçirmenin önemini vurguladı. Ancak Filistinlilerin Batı Şeria’da veya Gazze’deki hayat meselelerinin daha sonra tartışılacağını söyledi.
Kapsamlı bir uzlaşının özünü oluşturan bu meselelere ilişkin tartışmanın ertelenmesi, tarafların arasında hala uzaklık bulunduğunu göstermektedir. Bu da herkes için bağlayıcı bir anlaşmaya ulaşmaya çalışan Arap İzleme Komitesi’nin ve Cezayir’in yükünü ikiye katlamaktadır.