Tarık Alhomayed
Suudi yazar. Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

Sudan: Ey Dışişleri Bakanı!

Başta Ukrayna krizi olmak üzere dünyadaki tüm krizler ve aralarında en önemlisinin İran terörü ve İran vatandaşlarının baskıcı rejimlerine karşı yaptıkları protestoların olduğu bölgemizdeki tüm krizler arasında ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken tuttu Twitter üzerinden mesaj göndermek için Sudan'ı seçti.
Blinken söz konusu paylaşımında “Neredeyse bir yıl önce bugün, Sudan ordusu sivillerin önderlik ettiği bir hükümeti devirdi ve Sudan halkının demokratik arzularını baltaladı. Artık askeri yönetimi sona erdirme zamanı geldi” ifadelerini kullandı.
Gerçek şu ki, Sudan halkı kendi meselelerini daha iyi biliyor ve kimse onların almaları gereken haklarını inkar etmiyor. Ancak ABD Dışişleri Bakanı’na sorarım: Sudan bugün acil bir konu mu? Sudan şu anda istikrarlı ve gelişme yolunda mı, yoksa işgal altında mı?
Durumu ne olursa olsun Sudan’ın, İran veya onun milislerinden biri tarafından işgal edilen bir ülke olmadığı hatta istikrar yolunda olduğu ortada. Sudan, İran'daki rejim karşıtı protesto krizi kadar acil bir kriz değil. Ya da Husilerin inatçılığı yüzünden acı çeken Yemen gibi acil bir vaka değil.
Örneğin Husiler, geçen yıldan beri Sana’daki ABD Büyükelçiliği'nde Yemenli çalışanları tutuyor. Bakan Blinken'in ise yaptığı tek şey Husilere Twitter’dan mesaj göndermek, Husileri Biden yönetimi tarafından çıkarıldıkları terör örgütleri listesine geri dahil etmek değil.
Bakan Blinken, insani ateşkesin uzatılmasını geciktiren Husi terörist grubundan ve İran yapımı iki insansız hava aracıyla (İHA) Hadramut'taki Ed-Dabbe Petrol Limanı’na yapılan Husi saldırısından kaçınıyor.
Bakan Blinken, Suriye krizine ve yerinden edilmiş milyonlarca Suriyelinin çektiği acıya değinmeyip Sudan'ı seçti. İran silahlarının Suriye'ye oradan da Hizbullah'a akmasına dikkat çekmedi. İran gözetiminde Hamas'ın Esed rejimiyle yakınlaşmasını umursamadı.
Bakan Blinken, tüm krizler arasından Sudan'ı seçti. Irak ve Lübnan'daki siyasi hayatı bozan İran terörizmi hakkında ciddi konuşmaları görmezden geldi. Tüm dosyalarda ve krizlerde önünde olan İran'dan kaçındı ve kaçınmaya da devam ediyor.
Bakan, her yerde İran dosyasındaki gelişmeleri takip etmek için özel bir çalışma ekibi oluşturmak yerine, halkını baskı altına alan ve İHA’ları ile Ukraynalıları öldüren İran'dan kaçınıp Sudan'ı istikrarsızlaştırmayı tercih etti.
Washington’da ve özellikle de Demokratlardaki tuhaf olan şey, bir dost veya müttefik olduğunuz sürece Washington'dan gelecek bir istikrar tehdidine, hakarete ve şantaja karşı en çok maruz kalanın siz olacağınıza dair sürekli mesajlar göndermeleri.
Demokratların durumu şu: Sadece Twitter kullanıcıları haline geldikleri için siyasi ve diplomatik çalışmalarda parlaklıklarını, güvenilirliklerini ve etkinliklerini yitirdiler. Washington'la ne kadar çok arkadaş olursanız, pervasız Twitter paylaşımlarına ve kışkırtıcı ve hakaret içerikli açıklamalara o kadar maruz kalırsınız.
Başta İran olmak üzere ABD’nin düşmanlarına gelince, onlarla Obama döneminden beri gizli diplomasi ve şimdiki görevi açıklamalarını ve sebep olduğu karışıklık nedeniyle bunları gerekçelendirmek olan ABD’nin İran Özel Temsilcisi Robert Malley’in yaptığı gibi üstü kapalı mesajlar yoluyla iletişim kuruluyor.
Örneğin Hamas'tan Gazze işgalini sona erdirmelerini istemek veya Husilerden Sana'nın işgaline son vermelerini istemek yerine Sudan’ın seçilmesi, bize ABD diplomasisinin ve özellikle demokrasinin gerçek bir bozulma ile karşı karşıya olduğunu gösteriyor.
Bu bize ünlü bir Amerikan atasözünü hatırlatıyor:
“Böyle dostlar -yani Demokratlar- varken, düşmana ne hacet!”