Mişari Zeydi
Suudi Arabistanlı gazeteci- yazar
TT

İran ve ‘kutudaki şeytan’!

Beklendiği gibi İran, bugün iktidardaki Humeyni rejiminin tamamına kızgın olan İran halkının davasını karıştırmak için DEAŞ Joker’ini, yani ‘kutudaki şeytanını’ çıkardı.
Ülkenin güneyindeki Şiraz kentinde bir DEAŞ teröristi, Şii imamet anlayışına göre 12 masum imamdan biri olan İmam Rıza'nın kardeşi Şah Çerağ lakaplı Ahmed bin Musa el-Kazımi’ye atfedilen türbenin ziyaretçilerine ateş açtı.
DEAŞ Örgütü -beklendiği gibi- dün türbede 15 kişinin ölümüne yol açan saldırının sorumluluğunu üstlendi.
Bu olay, Kürdü, Azerisi, Arabı, Luru, Beluçu, Farsı, genç erkeği, genç kızı, erkek öğrencisi, kız öğrencisi, zengini, fakiri, seçkini, sıradan insanı ile her kesimden, milletten ve bölgeden İran halkının ayaklanmasının ortamında vuku buldu. Rejim hala en güçlü taraf olsa da -ancak abartmayalım bu durum şimdilik böyle- özgüvenini sarsan istisnai bir halk hareketi yaşanıyor.
Rejimin kurnazlığının ve gücünün tezahürlerinden biri, El Kaide ve DEAŞ gibi silahlı Sünni terör gruplarıyla olan garip ilişkileridir.
İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi -beklendiği gibi- Şiraz'daki Şah Çerağ türbesine yapılan saldırı hakkında yorum yapmakta gecikmedi ve ‘ayaklanmaların’ ‘terör’ saldırılarına zemin hazırladığını söyledi.
Aynı şekilde Reuters haber ajansının Devrim Muhafızları Ordusu’na (DMO) bağlı Tesnim Haber Ajansı’ndan aktardığına göre İçişleri Bakanı Ahmed Vahidi de protestocuları ve İran’ı kasıp kavuran protestoları kınadı ve bu gösterileri Şiraz saldırısına zemin hazırlamakla suçladı.
DMO’nun, istihbaratının, Kudüs Gücü’nün ve çetelerinin Usame bin Ladin önderliğindeki El Kaide Örgütü ve özellikle Mısırlı adamları ile ilişkileri oldukça meşhur. El Kaide liderlerinin İran’daki DMO misafirhanelerinde kaldıklarına ilişkin haberleri takip etmeye biraz dikkat eden herkes bu ilişkileri iyi bilir. Ağustos 2020'de ABD merkezli The New York Times gazetesi, Tahran'da El Kaide’nin en önde gelen liderlerinden Ebu Muhammed el-Mısri ve kızı Meryem'in -Hamza bin Ladin'in dul eşi- öldürüldüğünü ortaya çıkarmıştı.
Bundan daha tehlikelisi, İran ağının El Kaide unsurlarını destekleyerek, hazırlayarak ve eğiterek meşhur 11 Eylül saldırılarıyla olan bağları.
Daha önce İranlı araştırmacı ve gazeteci Banafsheh Zand, Tahran'ın ‘gerektiğinde Sünnilerle birlikte çalışmak için ideolojik sınırları aşmaya tamamen hazır olduğunu ve bunu yapabileceğini’ açıklamıştı. 2011 yılında The New York Times’ın bir haberinde, İran istihbarat servisinde eskiden görev yapan iki kişi, İranlı yetkililerin ‘11 Eylül saldırıları hakkında önceden bilgisi olduğunu’ açıklamıştı.
Evet, DEAŞ, Şiileri ve birçok Sünni’yi tekfir ediyor ve herkesin katline cevaz veriyor. Ancak bu, Humeyni güvenlik sisteminin budalalarının, DEAŞ’ı ölüm kalım savaşlarında kullanmalarına mâni değil. Ne derler bilirsiniz, aşkta ve savaşta her şey mübahtır!