Fayez Sara
Suriyeli gazeteci-yazar
TT

Esed ile diyalog: Çelişkili sonuç

Son dönemde Esed rejimi ile farklı taraf ve seviyeleriyle muhalefet arasında diyalog çağrıları birbirini takip etti. Çağrılar arasında Türkiye dahil olmak üzere Suriye halkının dostları ve destekçileri sayılan tarafların çağrıları oldu. Diğer tarafta ise Suriye devrimine karşı çıkan ve onunla mücadele eden, hatta Rusya gibi ona karşı savaşa katılma noktasına gelen tarafların yaptığı çağrılar da var. Diyalog konusundaki görüşün eksiksiz olması için bazı muhalif tarafların ve Suriye siyasetinin içinde bulunan kişilerin, muhalefetin Esed rejimi ile diyalogu fikrini desteklediğini söylemek gerekir. Bu durum, Suriye içindeki gruplar ve şahsiyetlerle sınırlı değil, yurtdışında bulunan grupları ve şahsiyetleri de kapsıyor. Her ne kadar kurmayları acı tecrübeler yaşamış, rejim heyetinin yıllardır sonuçsuz kalan Anayasa Komisyonu toplantıları ve tartışmalarında kendilerine karşı kabadayılıklarına rağmen diyalogu destekleyen bu gruba öncülük etmiş olsa da burada sadece Anayasa Komisyonu’nu kastetmiyoruz.
Fikri tartışmaya geçmeden önce diyalog fikrinin siyasette ve genel olarak hayatta temel, Suriye örneğinde gerekli ve atlanamaz bir fikir olduğunu vurgulamak gerekir. Beşşar Esed yönetiminin ilk 10 yılı boyunca diyalog fikri böyle görüldü. Suriyeli muhaliflerin bunu dillendirmekten sesleri kısıldı ve Suriye ile Suriyelileri daha kötü bir duruma düşmekten kurtarmak için her türlü diyalog girişimini memnuniyetle karşıladılar.
2011'de devrimin başlamasından sonra, birçok Suriyeli, rejim tarafından benimsenen askeri-güvenlik çözümü yerine siyasi bir çözüm fikrini kabul eden yaklaşımlarını tekrarladılar. Daha sonra Arap kardeşlerimiz, bölgesel ve uluslararası çevreden dostlar, devrimin ilk iki yılında siyasi bir çözüm için girişimlerde bulunarak onlara katıldılar. Ardından mesele, uluslararası ve bölgesel örgütlerin müdahalelerine evrildi ve bu da BM ile Arap Birliği’nin ortaklığıyla sonuçlandı. Bu ortaklığın acı meyveleri arasında iki büyük BM özel temsilcisi Kofi Annan ve Ahdar İbrahimi'nin sonuçsuz kalan çabaları da vardı. Bu iki ismin ardından BM Suriye özel temsilcisi, tek derdi yüksek maaşını korumak, önemli ama olumlu sonuçlar alınamayan bir iş pozisyonunu sürdürmek olan bir BM kıdemli çalışanına dönüştü.
Suriye meselesinde siyasi bir çözüm için BM himayesinde muhalefet ve rejim arasında yıllarca süren toplantı ve diyalogların özeti, sıfırdı. Dahası sonucu Suriye halkı ve siyasi seçkinlerden temsilcileri ve grupları için olumsuz oldu. Buna karşılık Esed rejimine ve müttefiklerine olumlu yansıdı. Diyalog fikrinin kendisini olumsuz etkiledi. Temelde çatışan ve anlaşamayan taraflar arasındaki diyaloga, onlara silah bıraktırmaya, üzerinde anlaşamadıkları ve çeliştikleri hususları uzlaştıracak bir çözüm için tartışma ve uzlaşmaya yönelmelerine, uygulanacak planlar üzerinde anlaşmalarına dayanan siyasi bir çözüm fikrine olumsuz yansımaları oldu.
Gerçekler ışığında siyasi çabalar ve diyalog Suriye halkını ve siyasi seçkinlerini nasıl olumsuz etkiledi? Diyalogun gidişatı,  çatışmanın uzamasına ve yayılmasına katkı sağladı ve buna bağlı olarak kayıplar çoğaldı ve çeşitlendi. Diyalog çabaları 2015'ten önce olumlu sonuçlansaydı, DEAŞ ortaya çıkıp yayılmaz, Halep yıkılmazdı, Avrupa ve diğer ülkelere yönelen ve Suriye’nin Esed ve müttefiklerinin katliamlarından kurtulan en iyi gençlerini kaybettiği göç dalgası yaşanmazdı. Suriye ve Suriye davasının, yaşanan felaketten kurtulmak ve sonuçlarıyla başa çıkmak için yeteneklerine ve çabalarına ihtiyaç duyduğu bir zamanda umutsuzluk, Suriyeli seçkinlerin aktif isimleri dahil olmak üzere Suriyelileri kabuğuna çekilme ve kamusal meselelerden kendilerini soyutlamaya itmezdi. Bunların hepsi Suriye sorununda siyasi çabaların ve diyalogun başarısız olmasının sonuçlarına dair örneklerdir.
Esed rejimi ve müttefiklerinin siyasi çabaların ve diyalogun başarısızlığından nasıl yararlandığına gelince, bunun birçok sonucu var. Bunların belki de en önemlisi ve en belirgin olanı, Esed'e zaman kazanma ve Suriyelileri kendi saflarına geri döndürmek, özgürlük, adalet ve eşitlik taleplerini engellemek için güvenlik-askeri çözümü sürdürme fırsatı vermesi. Böylece Esed, müttefiklerinin yardımıyla, devrimin ilk yıllarında güçlerinin ve aygıtlarının kaybettiği bölgelerin kontrolünü yeniden ele geçirmeyi başardı. Bu çabaları sırasında daha fazla muhalifini ve sivili öldürdü, tutukladı ve yerinden etti. Topraklarına ve mülklerine el koydu. Şebbiha ve milislerine sahte arabuluculuklar ve komisyonculuk yoluyla, Suriyelilerin felaketlerinden yararlanmaları ve mülklerini yağmalamaları için daha geniş bir alan sağladı.
İran ve Rusya'nın, anlaşmazlık yıllarının uzamasından çok şey kazandıklarına şüphe yok. Bu iki ülke sadece Suriye ve Suriyelilerin kaynaklarını ve zenginliklerini yağmalama anlaşmalarıyla avantajlar ve imtiyazlar elde etmediler, Suriye’de derin bir nüfuz ve çıkarlar kurdular, ülkeyi bölgedeki stratejilerine hizmet etmesi için çok yönlü bir üs haline getirdiler. Bilhassa İran bundan çok kazanç elde etti ve tüm bunlar buzdağının sadece görünen bir parçası.
Rejim ve destekçileri, Suriyelilerin savaşı durdurma ve uluslararası toplumun 2254 sayılı karar ve ilgili kararlarla sunduğu, uygulamaya çabaladığı bir çözüme yönelme iradesine meydan okumaya devam etti. Bunun ışığında siyasi çözüm fikri gibi diyalog fikri de son yıllarda sorunları çözme güvenilirliğinden, silahlı çatışmaların zorluklarıyla yüzleşme gücünden kesinlikle çok şey kaybetti. Tüm bu kararlar ve çabalar herhangi bir ilerleme kaydedemedi. Suriye ve dünyada pek çok çevre, şiddet ve silahlı çatışmalara alternatif olarak diyalog ve barışçıl çabaların sonuç verebileceğine dair umudunu yitirdi.
Suriye örneğinde diyalog ve siyasi çabaların yukarıda bahsedilen tüm olumsuz yansımalarına rağmen, insanlar düşmanlığa yönelmemeli, diyalogu ve siyasi çözümleri reddetmemeliler. Bilakis, özellikle diktatörlüğe ve istibdada direnenlerden, şiddet ve silahlı çatışma mağdurlarından istenen ve umulan, katillerin istediği yere sürüklenmemeleri, katillere direnmek zorunda kalsalar bile temel seçimlerinde daha ısrarcı olmalarıdır. Devletlerin ve grupların terörüne karşı nefsi müdafaa dahil olmak üzere sadece belirli koşullarda silahlı kuvvetle karşı koymalarıdır.
Evet, diyalog çağrıları üzerinde durmayı ve tamamen yeni olmasa da önceki deneyimlerini okumayı, olumlu ve olumsuz yanlarını incelemeyi hak ediyor.  Ardından olumlu ve olumsuz faktörler ayırt edilip, karşılaştırılabilir ve ondan sonra neler yapılabileceğine karar verilebilir. Olumlu faktörlere sahipsek, diyalogun başarısı için en iyi atmosferi hazırlamak amacıyla onları pekiştirme yoluna gitmeliyiz. Olumsuz faktörler varsa ve kuvvetleniyorsa, çağrılarında ciddi ve samimi iseler diyalog çağrısı yapanların görevi, olumsuzlukların üstesinden gelmek için baskı yapmaktır. Diyalogun temeli sonuçlardır ve önemli olan diyalogun kendisi değildir. Aksi takdirde, Suriyelilerin deneyimlerinde olduğu gibi diyalog felaketin bir sebebi olabilir. Çünkü Esed rejimi değişmedi ve ne diyalogu reddederken ne de Anayasa Komisyonu tecrübesinde olduğu gibi kabul ederken hiçbir zaman politikalarını değiştirmedi. Yukarıda bahsedilenler yapılmadan, sadece diyalog çağrılarının değil, gerçekleşse bile diyalogun kendisinin bir anlamı yoktur.