Memduh Muheyni
Al Arabiyya Genel Yayın Yönetmeni
TT

El-Ezher Şeyhi ve Borrell arasında orman açıklaması!

Josep Borrell’in orman ile ilgili büyük ses getiren açıklamasının ardından Borrell’e en son kızan El-Ezher Şeyhi Ahmed et-Tayyib oldu. Tayyib, Avrupa Birliği'nin (AB) dış politika koordinatörünü kınayarak doğu tarihinden habersiz olduğunu söyledi.
Batı medeniyetine düşman olanlar, Borrell'i eleştirmek yerine onun fikrini çarpıtmak için fırsat buldular ve medeniyetler arasında klasik karşılaştırmalar yapmaya yöneldiler. Borrell sözlerinden ötürü özür diledi ancak bu sözleri siyasi yazar Robert Kagan’ın 'The Jungle Grows Back' (Orman Tekrar Yeşeriyor) kitabını okuduktan sonra sarf ettiğini düşünüyorum. Bence bu kitabın etkisiyle Borrell kitabın içindekileri dile getirdi ancak doğru bir şekilde ifade edemedi. Hatta Borrell kitabı da yanlış anladı diye düşünüyorum çünkü yazar Avrupalı ​​liderleri bile tekrar ormanların yeniden yayılmasına müsamaha göstermekle suçluyor.
Peki ‘Orman Tekrar Yeşeriyor’ kitabındaki ana fikir ne? Yazar Robert Kagan, uluslararası düzenin istikrarını bozmayı kendisine gaye edinmiş güçlerin kuvvetlerini yeniden kazandıkları konusunda uyarıyor. Ona göre uluslararası düzen bir bahçedir, ancak sık ormanlara benzettiği dış ve iç güçler tarafından bu bahçe her zaman tehdit altındadır.
Bazı gözlemcilerin düşündüğünün aksine -kitabın ana fikri budur- mevcut uluslararası düzen doğal bir durumdan ziyade yapay bir oluşumdur. Tarihsel olarak doğal durum, çatışan güçlerin her zaman var olmasıdır. Her güç kendi hegemonyasını ve modelini dayatmaya çalışır. Bu güçlerin ekonomik gücünün ve milliyetçilik eğiliminin artmasıyla askeri olarak nüfuzlarını yayma hırsları da artar. İşte tam bu noktada savaşlar ve çatışmalar patlak verir.
Avrupa'nın hırslı komşu güçlerle rekabet etmesi nedeniyle Avrupa güç dengesinin belirli bir süre devam ettiğini hatırlayalım. 1850-1945 yılları arasında Fransa ve Almanya 1870, 1914 ve 1939 tarihlerinde olmak üzere üç savaş yaptı. Rusya ve Almanya iki yıkıcı savaş ile çarpıştı. Fransa ve İngiltere Almanya ile savaşa girdi. Dolayısıyla uzun bir süredir, istikrarlı bir uluslararası düzen sağlayabilecek hegemonik bir gücün olmaması nedeniyle dünya, yalnızca kısa barış dönemlerine tanık oluyordu.
Bunu 2. Dünya Savaşı’ndan sonra sağlayan ABD oldu. Zira bu savaştan sonra rakip Nazi ve Faşist güçler yenilgiye uğratıldı ve Sovyetler Birliği çöktü. O zamandan beri dünya bir dereceye kadar, yıkıcı savaşların olmadığı barışçıl bir dünya haline geldi. Bu sayede ekonomi gelişti, teknoloji gelişti ve dünya, insanlık tarihinde benzeri görülmemiş bir şekilde birbirleriyle iletişim kurdu. En sonuncu dünya savaşı 80 yıl önce yaşandı.
Ancak tüm bunlar yapaydır. Sandığımız gibi doğal veya gerçek değildir. Yıllarca bu durumda yaşadıktan sonra bunun sarsılmaz olduğunu düşünüyoruz ama durum tam tersi. Zira ormanlar, ihtiraslı rakip güçler yeniden büyüyor ve nüfuzlarını genişletmeye çalışıyor. Şu anda savaşların olmadığı birbiriyle ilişkili bir dünyada yaşıyoruz. Bir kişi sadece birkaç saat içinde farklı kıtalardaki ülkelere gidebiliyor. Ticaret büyüyor. Öğrenciler dünyanın dört bir yanındaki üniversitelere gidiyor. Sınır ötesi şirketler git gide büyüyor. Bütün bunlar, içinde yaşadığımız yapay dünyayı büyük bir çabayla savunan ve onu her gün kaos çıkaranlardan koruyan birileri olduğu için gerçekleşiyor. Sünni ve Şii terör gruplarının, İran rejiminin ve haydut rejimlerin hepsinin içinde yaşadığımız dünyaya yıkım getirmeye çalıştığını hatırlayalım.
Bu uyarı atışları yazar tarafından yıllar önce kaleme aldığı bir kitapta Eski ABD Başkanı Obama'ya yönelikti. Ancak artık onunla sınırlı kalmayıp Eski ABD Başkanı Trump'ı ve şimdi Başkan Biden'ı kapsıyor. Yazar onları gevşeklik, zayıflık ve liberal uluslararası düzenin istikrarını sağlayamamakla suçluyor ve bu düzenin kendi çıkarlarına uygun bir model bulmaya çalışan ve modellerini dünyanın her yerine veya geniş bir bölümüne empoze etmek isteyen güçlerin yükselişiyle çökeceğini söylüyor.
ABD gücünün çöküşü hiç şüphesiz, henüz özelliklerini bilmediğimiz yeni bir dünyanın doğuşunu beraberinde getirecektir. Ancak uluslararası denklemi değiştirebilecek büyük olayların varlığını abartmak da yanlış olur. Zira son dünya savaşının sona ermesinden sonra bile, dünya şu anda yaşadığımızdan daha fazla sarsıntı yaşadı ve ABD bu konuda hiçbir şey yapamadı. 1949'da Çin'deki komünist devrim, ABD’nin çıkarları için tam bir felaketti. Daha sonra Kore Savaşı patlak verdi. ABD bu savaşa girdi. Bu savaştan girdiği gibi çıktı ama yanında 35 bin ölü ve 100 bin yaralı vardı. Vietnam Savaşı ve Sovyetler Birliği'nin yükselen gücü de ABD tarafından engellenemezdi.
Ormanların tekrar büyüdüğü düşüncesi, Körfez bölgesine kesinlikle uygulanabilecek ilginç bir düşünce. Bölgenin yaşadığı huzur ve ekonomik refah doğal kaynaklı bir şey değil. Terör örgütleri ve milislerin yanı sıra bölgenin işlerine karışan dış güçlerle mücadele eden Körfez hükümetleri tarafından sağlanan yapay bir şey. Alternatifi hayal etmek zor değil. Nitekim Irak, Lübnan, Yemen ve halkları, devletin içlerindeki aşırı büyümüş ormanları biçememesi nedeniyle acı çekiyor. Bahçeyi yıkımdan koruyamıyorlar.
El-Ezher Şeyhi’nin konuşmasına dönecek olursak, Doğu'nun kadim bir tarihi olduğunu söyledi. Diğer tüm medeniyetlerde olduğu gibi söylediği şey doğru. Ancak bahsettiği doğu medeniyeti çöktü ve tarihe karıştı. Bu argümanı tekrarlamak artık yararlı değil. Aslında, verdiği yanıt Borrell'in sözlerini doğruluyor. O tarihte Müslümanlar, bir süreliğine müreffeh yapay bir düzen yarattılar. Ancak içeriden ve dışarıdan çöktükten sonra bu düzen yok oldu ve onu korumakta başarısız oldular. Borrell'in söylediği şey şu: Hepimizin içinde yaşadığı ve eşsiz bir şekilde yararlandığı düzenin bir daha bozulmasına izin vermemeliyiz.