Gassan Şerbil
Şarku'l Avsat Genel Yayın Yönetmeni
TT

Bali Zirvesi ve katılmayacak adamın gölgesi

Bali adasındaki büyüleyici manzaralar, yarın çalışmalarına başlayacak G20 Zirvesi’nin üzerinde toplanan kara bulutları gizleyemiyor. Geçtiğimiz aylarda dünya zirveye peş peşe mesajlar göndererek güvenliğinden, ekonomisinden, gıdasından, çevresinden ve geleceğinden duyduğu korkunun boyutunu gözler önüne serdi. 2. Dünya Savaşı’nda iki kampın dünyasında ve ötesinde karşılaştığı krizlerin büyüklüğüne rağmen, dünyanın 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana en çetin krize tanık olduğunu söylesek abartı olmaz.
Dünyayı kuşatan zorlukların tehlikesini kanıtlamak için özel olarak bir çaba göstermeye gerek yok. Ekranlara, gazete manşetlerine ve çeşitli yangınlarla ilgilenen karar merkezlerinin sözcülerinin açıklamalarına şöyle bir bakmak yeterli olacaktır. Onlarca yıldır ilk defa, yetkililerin ofislerine ve vatandaşların sofralarına endişe nedenleri yığıldı. Nükleer silah kullanma olasılığından sık sık bahsediliyor. Batı silahlarının Rus ordusunda kayıplar verilmesine ve gerilemelere neden olduğu Ukrayna'da açık bir savaş var. Ukrayna sahnesinde ve ötesinde ‘vahim sonuçlarla’ karşılaşılacağına dair alarm veren eşi görülmemiş bir sahne... Tayvan'ın geleceği konusunda ciddi bir Çin-ABD anlaşmazlığı söz konusu ve dünya sıralamasının ilk konumu için bir mücadele olduğunun işaretleri geliyor. Tahıl arzı konusunda artan bir endişe var. Avrupa, Rus gazının yetersizliği veya gazı almaktan kaçınması nedeniyle sert bir kış için hazırlıklar yapıyor.
Ekonomilerde ve dev kurumlarda enflasyon, durgunluk ve şiddetli sallantılar hakkında hararetlenen konuşmalar yapılıyor. Belki de en ciddi mesaj Şarm eş-Şeyh'teki iklim zirvesinden geldi. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri tarafından açıkça ifade edildiği üzere ya dayanışma olacak ya da toplu intihar. Zirvedeki katılımcılar Genel Sekreter'in abartmadığını hissettiler. Zira çığlığı, bir orada bir burada meydana gelen felaketler ve sayılarla destekleniyor. Aynı ifadeyi Bali’de de tekrarlayabileceği ortada.
Vladimir Putin'in zirveye katılmaması şaşırtıcı değildi. Ukrayna'da serbet bıraktığı savaş rüzgarları, gemilerini istediği yönde itmiyor. Birbirini takip eden bir dizi gerileme, şimdiye kadar Rus ordusunun prestijini zedeledi ve her zaman becerili oluşu, hesaplı ve başarılı saldırılar yapışı ile bilinen adamın imajını baltaladı.
Ukrayna bölgelerini ilhak etme kararı, Putin’in manevra yapmasını engelledi. Ukrayna ordusunun Herson'u geri alması, Kremlin'in efendisinin durumunu daha da zorlaştırdı. Batılıların önünde alay edemeyecek. Yara bandı misalindeki gülümsemelere katlanamıyor. Başarısızlıkların ağırlığı altında pazarlık yapması imkansız. Batı, Ukrayna haritasının bir kısmını ona vermeye hazır görünmüyor. Putin tırmanmayı veya daha fazla yalnız kalmasını önlemek için ortadan kaybolmayı tercih etti. Ancak muhabirlerin konferans odasına gönderdiği mesajlar ile Putin’in gölgesi Bali’ye geldi. Merak edilen şey, Ukrayna stadyumunda rövanş maçının ne zaman yapılacağı.
Dünya, Rusya'nın Bali'deki G20 Zirvesi'ne katılmama kararından, Ukrayna'daki savaşı durdurmak için şartların olgunlaşmadığı sonucuna vardı. Şimdi Çin, her zamanki gibi kendi sözlüğüne ve zamanlamasına göre hareket etmeyi tercih ediyor. Bugün Pekin, Bali'de Biden ile Devlet Başkanı Şi Cinping arasında bir görüşme yapılacağını belirtti. Çin liderinin imajı, Rusya liderinin şu anki imajından farklı. Şi, Çin Komünist Partisi'nin (ÇKP) 20. Kongresi'nden yalnızca üçüncü bir dönem daha iktidarda kalma hakkıyla değil, aynı zamanda ülke tarihinde Mao Zedong'un yanında sağlam bir koltuk alarak çıktı. Tayvan'daki Amerikan provokasyonlarına pervasızlıkla değil, kararlılıkla karşı koydu. Kaslarını göstermesine rağmen kullanmadı.
Tayvan'ın çevresine ilk kurşunu sıkmak dünyanın kaldırabileceğinden daha fazla bir yük olur. Çin bir bilgelik ülkesidir. Beklemek en iyi yardımcıdır. Dünyanın şansına Şi, Putin'in Ukrayna'ya muamele ettiği gibi Tayvan'a muamele etmedi. Dünya fabrikasının liderinin, küresel köydeki ekonomik arterlerin birbirine ne kadar bağlı olduğunun farkında olduğu aşikâr. Ayrıca Çin ve ABD'nin aynı gemide yelken açtığını ve çözümün gemiyi yakmak olmayacağının da farkında.
Rusya'nın Ukrayna'daki savaşından sonra Çin-ABD görüşmesinin yapılacak olması önemli bir olay. Bu, Çin ile Rusya arasındaki 'sınırsız dostluğun', Pekin'in Moskova'nın politikalarını tamamen benimseyeceği anlamına gelmediğini gösteriyor. Şi'nin Putin'in çok kutuplu bir dünya kurmak için başlattığı darbeye sıcak baktığı, ancak bu yaklaşımını bir saha ittifakına dönüştürmediği ortada. Şi'nin Ukrayna savaşında Batı'nın net bir zafer kazanmasında çıkarı yok ancak şu görülüyor ki, en azından şimdilik çatışmaya dahil olmamayı seçti. Rusya'nın Çin değil de İran yapımı insansız hava araçlarını (İHA) kullanması bunun bir delilidir.
G20 zirvesi, devam eden iki felaketin -yeni tip koronavirüs (Kovid-19) ve Ukrayna savaşı-  etkileri ışığında yarın başlayacak. Hasta dünyanın çevresini saran tehlikelerin büyüklüğü, ilişkileri kopma tehdidi ile karşı karşıya olan küresel köyün işlerinin farklı bir şekilde yönetilmesini gerektiriyor. Zirve masasının etrafında toplananların görüntüsü, dünyanın bu yüzyıla girmek üzereyken G20'nin doğduğu zamanki halinden farklı olduğunu gösteriyor. Çin farklı. Aynı şekilde Hindistan, Suudi Arabistan, Türkiye, Brezilya... Asya'daki uğultunun kaynağı sadece bir nüfus ağırlığı ve cephanelik değil, aynı zamanda devasa ekonomiler, teknoloji ve dünyayı yönetmede hak ettiği yeri isteyen bir ağırlıktır.
G20 zirvesindeki Arap katılımı Suudi Arabistan ile sınırlı. Suudi oyuncunun ağırlığında ve rolünde açık ve önemli bir değişiklik söz konusu. Suudi Arabistan'ın imajı artık sadece büyük petrol zenginliğine sahip bir ülkenin imajından ibaret değil. Suudi Arabistan'ın bölgesine ve dünyaya sunduğu bir şey var: Veliaht Prens Muhammed bin Selman tarafından başlatılan ve birkaç yıl içinde Arapların ilerleme gücünü kanıtlayan bir kalkınma modeli.
Vatandaşlarının yaşamlarını iyileştirmek ve canlı, çeşitlendirilmiş ve rekabetçi bir ekonomi oluşturmak için teknolojiden yararlanma yeteneği… Özellikle kalkınma projesi, Suudi gençliğinin hayalleri ve beklentileri dikkatli bir şekilde dinlenerek başlatıldığından reform ve yenilik, yalnızlık veya kimlik kaygısı olmadan ilerleme savaşına girmeyi kolaylaştırıyor. Kalkınma iç, bölgesel ve uluslararası sorumluluk ile öne çıkıyor. Bunun en iyi delili ‘Yeşil Suudi Arabistan Girişimi’ tarafından ifade edildiği gibi, küresel ısınmaya karşı mücadeleyi bağlayıcı bir günlük seçeneğe dönüştürme teşvikinin olmasıdır.
Suudi Arabistan Veliaht Prensi uluslararası sahnede esen değişim rüzgarlarını erkenden fark etti. Bunun üzerine, zaman zaman bulutlar çökse de sağlam olan geleneksel ilişkilerin yerine yeni ilişkileri koymadan uluslararası sahnede varlığı artan ülkelere seyahatler gerçekleştirdi ve sıcak ilişkiler ve verimli ortaklıklar kurdu.
Bali'de dünya için önemli bir buluşma yapılacak. Katılmayacak adamın gölgesi orada olacak. ABD-Çin tarihinin yorumlamaları artacak. Ancak en önemli şey ABD yönetiminin değişen dünyanın mesajlarına kulak vermesidir.
Dünya ülkeleri tek tip giyinmeye zorlanamaz. Bu ülkelerin tarihlerinden, kültürlerinden ve miraslarından kaynaklanan özellikleri vardır ve dünya ancak çeşitlilik, karşılıklı saygı ve farklılık hakkı temelinde yönetilebilir.