Abdurrahman Raşid
Suudi Arabistan’lı gazeteci. Şarku’l Avsat’ın eski genel yayın yönetmeni
TT

ABD-Çin-Rusya çatışmasının sonu mu?

Kışın eşiğinde olmamıza rağmen çiçekli bir uluslararası siyasi bahar hissi var. Halihazırda devam eden G-20 zirvesinde, dünyanın en büyük iki gücü, ABD ve Çin arasında ilişkilerdeki gerilemenin durdurulduğuna dair iyimserlik ruhunu hissediyoruz. Çin Devlet Başkanı Şi Cinping “Dünya bir yol ayrımına vardığı için bir düzeltme sürecine ihtiyacımız var” dedi. Joe Biden da "Yeni bir Soğuk Savaş olmayacak" diye yanıtladı.
Ukrayna'da barışçıl bir çözüme yönelik aniden görülmeye başlanan ilgiyi de unutmayalım. Bu çağrı Ruslar ve Amerikalılar tarafından tekrarlandı. Bütün bunlar, dünya üzerinde siyasi ve ekonomik olarak büyük etkisi olacak önemli göstergeler.
Birbiri ile savaş içindeki iki başkan; Biden ve Şi, görüşmenin başında seçimleri kazandıkları için birbirlerini tebrik ettiler. Bu, iki başkan doğrudan müzakerelere başlamadan önce ana ekiplerinin işin önemli bir bölümünü tamamladıklarının göstergesi. ABD’deki Kongre ara seçimlerinin sonuçlarını şaşırtıcı bulmadım; Demokratlar Senato'yu alırken Temsilciler Meclisi yakın sayılarda ve büyük bir çoğunluk sağlayamadan Cumhuriyetçilere gitti. Kongre seçimleri zordur, yerel olduğu için bir konuya değil geçim, sosyal ve kişisel meseleler gibi onlarca konuya odaklanır. Bu sonuçlarla Başkan Biden, karar tasarılarını Kongre’den geçirmesi ve muhaliflerinin yasa tasarılarını durdurması için kendisine yeterli yetki verecek Kongre’nin iki kanadından birinde çoğunluğa sahip olmayı sürdürdü. Ancak bu mutlak bir otorite olmayacak. Örneğin, İran ile bir anlaşma imzalamak ya da Ukrayna'daki savaşı desteklemek için daha fazla silah göndermek isterse "Kongre"nin onayı gerekiyor ve oylamada partisinin bazı üyeleri ona karşı Cumhuriyetçi muhaliflerle aynı safta yer alabilir.
Bununla beraber Biden'ın kalan iki yılını başkanlık dönemini ölümsüzleştirmek için tarihi bir başarı arayarak tamamlamaya gayret edeceğini tahmin ediyorum. Bu Amerikan başkanlarının adetidir. Önceki gün Çin Devlet Başkanı ile Endonezya'da yaptığı görüşme ile bu başarının ilk yapı taşını döşedi. İki gücün dünya üzerinde bir arada yaşaması için krizi soğutmayı başarırsa, Time dergisinin kapağında yer alacak ve Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterilecek. Dünya onu rakiplerinin hakkındaki alaycı videolarıyla değil, Çin ile Soğuk Savaş'ı daha beşiğinde iken bitirerek ülkesine ve dünyaya yaptıklarıyla hatırlayacak. Her neyse; bu zor bir iş ve başkanlık için ikinci kez aday olmaktan kaçınırsa bunu başarmak onun için daha kolay olur. Biden'ın aday olmaması kendisini daha özgür kılacak. Aldığı kararların halk ve seçim açısından etkilerini sadece dar bir çerçeveden hesaplayacak ve böylece partideki yoldaşlarını kaybetmeyecek.
Bizi ilgilendiren ve incelememiz gereken soru ise şu: Beyaz Saray'da kalan iki yılında bölgemiz ve sorunlarıyla nasıl başa çıkacak?
İran ile kapsamlı anlaşmaya geri dönmeye veya alternatif bir anlaşma yapmaya karar verirse, eski Başkan Barack Obama'nın anlaşmasının başına geldiği gibi; gelecekte yeni anlaşmayı devirmemeleri için, bölgesel olarak ilgili ülkeleri müzakerelere dahil etmeden bunu gerçekleştirebileceğini ve başarılı olabileceğini düşünmüyorum. Filistin-İsrail çatışmasında kendi adını taşıyan bir barış projesini denemeye karar verirse, yine büyük bölgesel devletlerin desteği olmadan bunu başlatamaz.
Biden bölge ve meselelerinden geri çekilmeyi, Rusya ve Çin ile olan büyük Amerikan çatışmasına odaklanmayı seçse bile Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri özellikle Çin ile rekabet oyununun bir parçası olacaklar.Çünkü onun için önemli bir enerji kaynağılar. Bu da ilişkilerini dengelemeye çalışan Riyad’a yönelik daha fazla ABD baskısı anlamına gelecek.
Tarihsel olarak bölgemiz, su yollarını ve enerji kaynaklarını kontrol etme amaçlı dış çatışmalar için verimli bir zemin oluşturdu. Suudi Arabistan yaklaşık bir asır boyunca Nazi Almanyası ve Osmanlı Türkiyesi, Mihver Devletlerine karşı Müttefikler gibi ikili rekabetlerin hedefinde yer aldı. Bu durum, Sovyetler Birliği'ne karşı Soğuk Savaş'ta da tekrarlandı. Bugün, su koridorları ve ABD dünyanın en büyük üreticisi olmasına rağmen petrol ve gaz kaynakları yeniden rekabet konusu haline geldi. Büyük güçler ilişkilerindeki bozulmayı durdurmayı başarırlarsa, bu enerji piyasaları üzerinde olumlu bir etki yaratacak ve “Kovid-19” pandemisi ile Ukrayna savaşının dünyanın her yerine verdiği hasarı onaracaktır.