Prof. Dr. Ahmet Abay
Akademisyen
TT

Şeytan insana neyi-nasıl unutturur?

Şeytan, kendisine uyanlara Allah’ı anmayı unutturur. Allah’ı, O’nun emir ve yasaklarını unutanların üzerine şeytan, hâkimiyet kurar.  Adeta Şeytan, sahte vaadlerle onları avucunun içine alır ve onlara Allah’ı anmayı unutturur. Böylece onlar, şeytanın yanında yer alan kimseler/taraftarlar olurlar.[1] Şeytan, unutturma hedefine ulaşmak için birtakım yollar ve yöntemler kullanmaktadır. Bu yolları ve mahiyetini şu şekilde ifade etmek mümkündür:
Vesvese: Kötü telkinde bulunma, karışık yanıltıcı şeyler fısıldama anlamına gelen vesvese; şeytanın veya nefsin insana kötü ve zararlı telkinde bulunması, şeytandan yahut nefisten gelen, insanı dine aykırı aşırı davranışlara yönelten telkindir.[2] Şeytandan veya nefisten gelen bu telkin, insanın unutmasına neden olmakta ve üzerine düşen görevi yerine getirmesine engel olmaktadır.[3]
Nezġ/fit: Şeytanın insana doğruyu unutturup yanlış yapmasına sebep olmakta kullandığı bir yol da nezğdir. Nezğ;  “İfsad etmek, halk içine fitne ve fesad bırakmak, iki kişinin arasını bozmak anlamına gelir.”[4] Şeytan bu yolla Hz. Yusuf ve kardeşlerinin[5] arasını bozmuştur. Fit vererek şeytanın insanların arasını bozabileceği konusunda genel bir uyarı yapılmış[6] ve böyle bir durumla karşı karşıya kalındığında Allah’a sığınılması emredilmiştir.[7]
Emretme: Şeytan insana yapması gerekeni unutturmak için, onu iyiden, güzelden, doğru ve faydalı olandan uzaklaştırır ve ona kötü ve çirkin olanı emreder. Şeytanın insana emretmesi, Allah’ın ne dediğini dikkate almaksızın insanın kendi kafasına göre hareket etmesini sağlayarak kandırmasıdır.[8]
İḍlal/saptırma: Şeytan insanı yoldan çıkarmak ve saptırmak için her yolu ve yöntemi kullanır. Nitekim bunu gerçekleştirmek için istikamet yolunun üzerinde oturup tuzak kurar; önden, arkadan, sağdan ve soldan sokulup saptırmaya çalışır.”[9] Şeytanın saptırma ve yoldan çıkarma girişimlerinin devamlı olacağı ve bu girişimlerin nelere neden olacağı konusunda insan sürekli uyarılmıştır.[10]
İğva: “Şaşırtmak, azdırıp doğru yoldan uzaklaştırmak”[11]  anlamına gelen iğva da şeytanın insana Allah’ı unutturmak için kullandığı taktiklerden biridir. Kur’an’da iğvâ daha çok İblîs’le bağlantılı olarak ele alınmakta,[12] bilhassa insanın yaratılışını konu edinen âyetlerde Âdem’e secde etmemesi sebebiyle ilâhî rahmetten kovulan İblîs’in insanları Allah’a ulaştıran yoldan saptırmak ve meşrû sınırları aşıp azmalarını sağlamak amacıyla çaba göstereceği bildirilmektedir.[13]
Olmadık emel ve kuruntulara sevk etmek: Şeytan ve nefis çoğu zaman insanı boş kuruntulara yöneltir. Boş kuruntular ve dibi belli olmayan emeller, gönülde inilmesi mümkün olmayan emel kuyuları, dipsiz ümitler, sahte sevdalar, tutkular, bâtıl düşünce, felsefe ve idealler peşinde koşturanların şeytanın etkisi altında oldukları bilinmelidir.[14] Bu ve benzeri boş kuruntulara dalanlar, hakikatleri unutur ve şeytanın işini kolaylaştırırlar.[15] Böylece şeytan onlara olmadık bir takım aldatıcı vaatlerde bulunur[16] ve onları yanlışa sevk eder.
Kandırmak, ayak kaydırmak (İzlal): Allah’ın “secde et” emirine karşı gelerek isyan eden ve yanlışında ısrarın sonucu olarak cennetten kovulan İblis, Hz. Âdem ve eşinden başlayarak bütün insanlığın da yanlış yapmasına sebep olmak için onların ayaklarını kaydırmaya ve Allah’ın emirlerine karşı gelmelerine sebep olmaya adeta yemin etmiştir.[17] Buna karşılık Allah Teâlâ da; “Ey Âdemoğulları! Sakın şeytan, ilk atalarınızın giysilerini üzerlerinden soyup mahrem yerlerini birbirlerine göstererek günah işlemelerine ve böylece cennetten çıkmalarına sebep olduğu gibi, sizi de kandırıp günaha sürüklemesin!...”[18] uyarısını yapar.
Yapılan işi cazip göstermek (Tezyin): Şeytanın insana ne yapması gerektiğini veya yaptığı işin nelere sebep olabileceğini unutturmasının bir yolu da kişiye yaptığı işin doğru ve cazip olduğunu göstermesidir. Şeytanın etkisinde kalan Kabil’in nefsi, kardeşini öldürmeyi ona doğru ve güzel bir iş olarak göstermiştir.[19] Hz. Yakub’un oğulları da kardeşleri Yusuf’a bir şeyler yapmayı planlarken “babalarının sevgisinin kendilerine kalacağını” var sayıyorlar “Yaptığımız iş yanlış bile olsa tevbe eder iyi insan oluruz”[20] diyorlardı. Bu örneklerde de görüldüğü gibi şeytan günahı, yanlış işler yapmayı güzel ve cazip göstererek insanın doğru olanı unutmasına neden olmaktadır.[21]
Yukarıda ifade edildiği üzere Şeytan, insana Allah’ın zikrini, emirlerini, azametini, nimetlerini, lütfunu veya nimetlerine şükrü unutturarak onun üzerinde  “sulta-sultan- hâkimiyet” [22] kurar. Ancak bu gücün devreye girebilmesi için insanların onu veli, rehber ve dost edinmeleri ve ona itaat etmeleri gerekmektedir. Zira “şeytanın sultası-hükmü sadece onu veli edinip-uyanlar ve onu Allah’a ortak koşanlar üzerindedir.”[23]
Şeytanın insan üzerinde sulta kurup unutturması; “Dini oyun-eğlence edinmek,[24] dünya hayatının cazibesine-aldatıcılığına kapılmak,[25] indirilen zikri unutmak,[26] hesap verme düşüncesini[27] ve ahiret hayatının varlığını dikkate almamak,[28] şeytanı dost edinmek, onu Allah'a ortak koşmak,[29]  helâl ve temiz rızıklardan yememek,[30] silme/barışa/İslam’a girmemek,[31] gösteriş için infak etmek,[32] tağutların uğrunda savaşmak,[33] inananlarla mücadele etmek[34] suretiyle olur.
Ayrıca Allah’ı anmayı unutmak ve O’nu anmaktan gafil olmak[35] da unutma hatta unutulma sebebidir. Tıpkı unutmanın kendisinin unutulma ve unutturulma sebebi olduğu gibi.[36] İnsan zaafları, hırsı ve kendisine yapılan uyarıları dikkate almamak suretiyle şeytana ve yandaşlarına kapı aralamakta, böylelikle onların hegemonyası altına girmekte, yapması gerekenleri unutmaktadır.

[1] el-Mücadele 58/19
[2] Mustafa Çağırıcı, “Vesvese”, DİA, 43/70.
[3] el-Aʿrâf 7/20; Tâhâ 20/120
[4] İbn Manzur, Lisanu’l Arab, 6/4397
[5] Yûsuf 12/100
[6] el-İsrâ 17/53.
[7] el-Aʿrâf 7/200; Fussilet 41/36
[8] el-Bakara 2/169,268; en-Nisâ 4/119
[9] el-A’râf 7/16-17.
[10] en-Nisâ 4/119; el-Furkān 25/29; Yâsîn 36/62
[11] Ramazan Biçer, “İğva”, DİA, 21/521
[12] el-Hicr 15/39; Sād 38/82
[13] Biçer, “İğva”, 21/521.
[14] Bayraklı, Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur’an Tefsiri, 5/325-329.
[15] en-Nisâ 4/119; Âl-i İmrân 3/155
[16] el-Bakara  2/268; en-Nisâ 4/120; el-İsrâ 17/64
[17] el-Bakara 2/36
[18] el-A’râf 7/27.
[19] Muhammed 47/25
[20] Yûsuf 12/9
[21] el-En’âm 6/43; el-Enfâl 8/48; en-Nahl 16/63; el-İsrâ 17/53;  en-Neml 27/24; el-Ankebût 29/38
[22] İbrâhîm 14/22; en-Nahl 16/100;  Sebe’ 34/21
[23] en-Nahl 16/100
[24] el-Mâide 5/57-58; el-En’âm 6/70; el-A’râf 7/51
[25] el-En’âm 6/70; el-A’râf 7/51
[26] el-Mâide 5/14; El-En’âm 6/44; el-A’râf 7/165;  el-Kehf18/57
[27] Sâd 38/26
[28] el-A’râf 7/51; es-Secde 32/14; el-Casiye 45/34
[29] en-Nahl 16/100
[30] el-Bakara 2/168
[31] el-Bakara 2/208
[32] en-Nisâ 4/38
[33] en-Nisâ 4/76
[34] el-En’âm 6/121
[35] ez-Zuhruf 43/36.
[36] el-Haşr 59/19