İmil Emin
Mısırlı yazar
TT

Afrikalı ve Amerikalı iki rüya arasında bir zirve

Bu hafta 13 Aralık’tan 15 Aralık’a kadar 3 gün boyunca ABD Başkanı Joe Biden, çok sayıda kıta liderinin katılacağı bir Afrika ülkeleri zirvesine ev sahipliği yapacak. Zirvenin amacı Amerika Birleşik Devletleri'nin kıtanın ezilen halklarının geleceğine dair yükümlülüklerine bağlılığını göstermek, ikili ilişkilerin önemini vurgulamak ve ortak küresel öncelikler konusunda iş birliğini artırmak.
Başkan Biden daha önce iki taraf arasındaki ilişkilerin geleceğine yönelik ortak vizyonu daha da geliştirmek için Afrika hükümetleriyle çalışmakta istekli olduğunu vurgulamıştı.
Amerikalı politika yapıcılar için ‘Kara Kıta’nın önemi artıyor gibi görünüyor. Bu nedenle geçtiğimiz Ağustos ayında Sahra-Altı Afrika için 5 yıla yayılan ve çeşitli hedefleri içeren bir stratejik belge yayınlandı. Hedeflerin başında açık toplumları desteklemek, demokrasi kazanımlarını takviye etmek, pandemi sonrası toparlanma için çalışmak ve ekonomik fırsatlar sağlamak, ardından Kara Kıta’da adil bir enerji dönüşümü için iklimin korunmasını ve ona uyum sağlanmasını desteklemek geliyor.
Ancak tartışma masasındaki soru şu: “Bunlar, onlarca yıldır uluslararası güçlerin ihanetine uğrayan kıtaya yönelik gerçek, saf ve temiz Amerikan hedefleri mi, yoksa Afrika'yı ABD'nin stratejik çıkarları haritasında bir piyon olarak sömürmek için dilsel mekanizmalar ve sözlü retorik mi?
Cevap vermeden önce belki de Afrika'da, özellikle bir yanda Rusya ve Çin ile yıldızı yavaş yavaş sönen Avrupa arasında mevcut ve yaklaşmakta olan uluslararası rekabete değinmek gerekiyor. Sam Amca’ya gelince, izleyip yumuşak güçlerle fırsatları değerlendirmek için doğru anı bekliyor. Zira ABD sert gücün artık işe yaramadığını anladı ve bunun en güzel örneği de terörle geleneksel güvenlik ve askeri yöntemlerle mücadele politikasının başarısızlığı.
Mali, Sudan ve Libya'da olduğu gibi başta Fransızlar olmak üzere Avrupalı güçlerin başarısız olduğu yer ve konumlarda varlığını net bir şekilde kanıtlayan Wagner Grubu'ndan da görülebileceği gibi, Rusya Afrika'ya başka bir perspektiften bakıyor. Moskova kıtanın ortasında kendisi için doğudan batıya doğru bir koridor oluşturmak üzere. Diğer tarafta yumuşak güç politikası benimseyen ve geniş bir yatırım yelpazesini kullanan Çin'i görüyoruz. Sahip olduğu finans fazlalığını bakir kıtada ve bilhassa petrol ve değerli madenler başta olmak üzere ham maddeler alanında mümkün olduğunca fazla imtiyaz elde etmek için kullanıyor. Kuşak ve Yol projesinin, Çin’in yatırımlarını eski BM genel sekreteri merhum Boutros Ghali’nin tanımıyla ‘sevdiğim kara kıta’nın geneline yaymak için bir araç olduğu, gözlemciler tarafından unutulmuş değil.
Başkan Biden neden Afrikalı liderleri davet etmekte bu kadar acele ediyor?
Afrika'nın uluslararası sistemin meydan okumaları ve çatışmaları için bir arena, Washington’ın onun aracılığıyla ticari çıkarlarını desteklemeye ve özellikle de Çin için kutuplaşma yolunu kesmeye çalıştığı bir jeopolitik dengeleme ve paylaşım alanı haline geldiğini söylemeye gerek yok.
ABD'nin gözünde Afrika'nın stratejik önemi, dünyanın en hızlı büyüyen kıtası olmasından kaynaklanıyor. 2030 yılında nüfusunun yaklaşık 1,7 milyara ulaşacağı ve böylece dünya nüfusunun beşte birine ev sahipliği yapacağı tahmin ediliyor.
Ayrıca, Avrupa kıtasının kuzeyi ciddi bir demografik azalma yaşarken, Afrika genç nüfusu ve yüksek doğurganlık oranlarıyla gelişiyor ve bu da onu Amerikan kapitalizmi için ideal bir pazar haline getiriyor. Zira kıta, gıdadan sağlık, eğitim, teknoloji ve altyapıya çeşitli hizmetlere olan ihtiyacın arttığı bir yer.
Avrupa kıtasında ve tabiri caizse diğer birinci dünya kıtalarında benzer alanlar belirgin bir şekilde küçülürken Afrika, gelişme, kalkınma, yapım ve inşaat alanında önümüzdeki 200 yıla uzanan fırsatlar açısından, en büyük ulus-ötesi şirketler için örnek bir pazar gibi görünüyor.
ABD'nin ilerlemeyi planladığı yeşil ekonomi aşamasına derinlemesine bakıldığında elektrikli arabalar, cep telefonları, bilgisayarlar gibi hayati öneme sahip endüstriler için gerekli, yapay zekaya dayanan savunma silahlarının bel kemiği olan Afrika kıtasının maden kaynaklarının çoğuna Washington’ın ihtiyacı olduğu görülür.
Peki, Afrikalılar, insan ve maden kaynakları açısından ülkelerinin neye sahip olduklarının farkındalar mı?
Büyük olasılıkla evet ve Afrika Birliği Ticaret ve Sanayi Kıdemli Danışmanı Frank Mugyenyi bu nedenle zirveden önce “Afrika kıtası, özellikle (Kovid-19) salgınının neden olduğu ekonomik krizler ve Rusya-Ukrayna savaşı gölgesinde, dünyanın karşı karşıya olduğu zorlukların çoğunda fark yaratabilecek hale geldi” açıklamasını yaptı.
Washington'da, her yıl binlerce Afrikalı gencin ona ulaşmak için ölümcül çöllerde ve boğucu denizlerde hayatlarını kaybettikleri Amerikan rüyası ile kuzeyde İskenderiye'den, güneyde Cape Town'a kadar Afrikalılar için ulusal bir Afrika sistemi aracılığıyla gerçekleştirilebilecek Afrika rüyası arasında bir çatışma var gibi görünüyor. Bu sistem, girdiği her ülkeyi daha da yoksullaştıran ve halkına trajediler yaşatan Uluslararası Para Fonu (IMF) çevrelerinden uzakta, zorla ülkelerinden ve yerlerinden edilen Afrikalı yaratıcıların zihinlerinden ve toprak altındaki kaynaklardan yararlanarak iş fırsatları yaratmak için gerçek yatırımlar gerektiriyor.
Afrikalı liderlerin yüksek sesleri, Biden’ın kulaklarına ulaşıyor. Liderler, uluslararası sistemde kıtanın gelecek beklentileriyle tutarlı, onu marjinalleştiren, hem eski hem de modern emperyalist merkezlerin eşiğindeki bir sınır haline getiren uluslararası sistemi reforme etme çabasıyla uyumlu bir şekilde temsil edilmesini talep ediyorlar. Gelişme hakkı eşittir ve bunun dışındaki her şey, son ABD zirvesini, Afrikalıların yeniden sömürülmesi için pragmatik bir zirveye dönüştürecektir.