Cuma Bukleyb
TT

Burns'ün Libya ziyaretinde neler yaşandı?

Gergin uluslararası koşullar gölgesinde, geçen yılın Şubat ayında Rusya'nın Ukrayna topraklarını işgalinden bu yana, Washington'da bir süre ihmal edilen birçok dosyanın yeniden açıldığını ve kendisine önem verildiğini görmek şaşırtıcı değil.
Geçtiğimiz dönemde Afrika dosyasının yeniden açılışını takip ettik. Washington, bir yandan Çin ve Rusya'nın Afrika'da derinleşen nüfuzlarının altındaki halıyı çekme, diğer yandan Afrika ülkelerinin savaşta Rusya'nın karşısında durmalarını garantileme umuduyla Afrikalı devlet başkanlarını ağırladı ve milyarlarca dolar yardım sözü verdi.
Geçen hafta, CIA Başkanı William Burns'ün yaklaşık 12 yıl içinde bu düzeyde bir Amerikalı yetkilinin Libya'ya yaptığı türünün ilk örneği olan ziyaretini takip ettik. Sayın Burns, Merkezi İstihbarat Teşkilatı Direktörü olmadan önce Ortadoğu bölgesi ile ilgili en önde gelen Amerikan uzmanlarından biri olarak kabul ediliyor ve Dışişleri Bakanlığı'ndaki görev süresi boyunca birçok dosyadan sorumluydu. Daha önce Kaddafi yönetimi sırasında Libya'yı ziyaret etmişti ve Libya nükleer programının tasfiyesini denetleyen kişiydi. Sayın Burns, Bingazi'de Mareşal Halife Hafter ile görüştü ve ardından Trablus'ta Ulusal Birlik Hükümeti Başkanı Sayın Abdulhamid Dibeybe ile bir araya geldi. Sosyal medyaya göre, Libya İstihbarat Başkanı ve Libya Merkez Bankası Başkanıyla da görüştü.
“Going into the tunnel” (Tünele girmek), Londra ile Brüksel arasındaki Brexit krizi sırasında, İngiliz ve AB delegasyonları, İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden bir mutabakat ile ayrılmasını garanti altına alacak bir çözüme ulaşmak amacıyla gizli müzakerelere giriştiklerinde, İngiliz medyasında yaygınlaşan bir İngiliz siyasi terimi. İngiliz diplomatik ve siyasi çevreleri, müzakerecilerin hiçbirinin medyaya konuşmaması konusunda önceden anlaştıklarını belirtmek için bu terimi icat etmişti. Bu terim ödünç alınarak burada Burns’ün ziyareti için de kullanılabilir. Zira iki ülke dışişleri bakanlıkları, ziyaret ve ziyarette ele alınan konular konusunda sessiz kaldılar.
Ziyaretten önce, Libya’da sosyal medyada, Ürdün'ün başkentinde ABD'li yetkililer ile Trablus'taki bazı silahlı grup liderleri arasında ziyarete hazırlık olarak daha alt düzeyde gizli toplantılar yapıldığından bahsedildi. Daha sonra bu toplantıların ziyaretçi için bir güvenlik koruması sağlamayı amaçladığı ortaya çıktı. İçişleri Bakanlığı, ziyarete iki gün kala Trablus'un ana caddelerini ve meydanlarını kapattı. Öyle ki şehir terk edilmiş göründü.
Ziyaret konusunda her iki tarafın da sessiz kalması, kelimenin tam anlamıyla söylentilere ve spekülasyonlara kapı açmak anlamına geliyor. Sayın Burns'ün Libya'ya iki ülke arasındaki ekonomik iş birliği bağlarını güçlendirmek için gelmediği aşikar, çünkü bu hiçbir zaman CIA yöneticilerinin ajandasında yer almayan bir misyon. Bu nedenle, ziyaret her şeyden önce bir güvenlik çerçevesi taşıyor. Söylentiler ve spekülasyonlar, Amerikan delegasyonu ile Libyalı yetkililerin gizli görüşmeleri sırasında ilgi gösterilmiş olması gereken, aynı zamanda Libya ve dışındaki yorumcu ve analistlerin de ilgi odağı olan üç veya dört konu etrafında toplandı.
Bu konuların başında Lockerbie bombalı saldırısı zanlılarının teslimi geliyor. Spekülasyonlar, Washington'un ABD yargısı önüne çıkarmak istediği 14 ila 17 arasında değişen sayıda eski Libya istihbarat görevlisinin teslim edilmesinden bahsediliyor. Washington, Abdulhamid Dibeybe hükümetinin, eski subay Mesud Ebu Acile gibi onları tutuklayıp kendisine teslim etmesini umuyor. Sağlık durumunun kötü olması nedeniyle Abdullah el-Senusi'nin bu kişilerin arasında olmayacağını düşünenler de var.
İkinci konu, Libya'daki paralı asker güçlerden, özellikle de Libya'nın doğusundaki Petrol Hilali bölgesinde bulunan Rus Wagner güçlerinden kurtulmaya odaklanıyor. Batı Libya'daki Türk askeri varlığının görüşüldüğüne dair herhangi bir işaret veya spekülasyon ise bulunmuyor.
Üçüncü konu, ABD yönetimi ziyaret ile iki mesaj göndermeye çalışmış görünüyor. Birinci mesaj öncelikle Moskova ve Pekin'e, diğeri Avrupalı ​​müttefiklereydi ve iki mesajın içeriği farklıydı. Bunlardan ilki, Moskova ve Pekin'e, Libya'nın geçmişte olduğu gibi bölgedeki Amerikan nüfuz alanları kapsamında yer aldığı konusunda bir uyarı taşıyordu. Diğer mesaj, Avrupalı ​​müttefiklere, Ukrayna'da Moskova ile yaşanan savaş cephesinin güney bölümünü korumakta Washington'un yanlarında durduğuna dair bir güvence taşıyordu. Medya araçları, Sayın Burns'ün Trablus'a varmadan önce Roma'ya uğradığını ve İtalyan yetkililerle görüşmeler yaptığını teyit ettiler.
Ziyaretin konuları hakkındaki spekülasyonlar, kaçınılmaz olarak ülkedeki gergin siyasi durumu da göz ardı etmedi. Washington, Libya Büyükelçisi Sayın Richard Norland aracılığıyla, parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinin düzenlenmesini üstlenecek yeni bir hükümetin kuruluşunu reddetmekte ısrar ediyor. Bu görevi Trablus'taki Sayın Dibeybe hükümetine vermeyi düşünüyor. Paris ve Roma hükümetleri ise bu görevi yerine getirecek üçüncü bir hükümetin kurulması gerektiğini vurguluyorlar.
Sayın Burns'ün Bingazi'deki Ulusal İstikrar Hükümeti Başkanı Sayın Fethi Başağa ile görüşmemesinin nedeni işte bu Amerikan tutumuydu. Başağa’yı görmezden gelip görüşmemesi, zamanının kısıtlı olmasından kaynaklanmıyordu, aksine Parlamento ve Egemenlik Konseyi'nin onayını almasına rağmen, Washington'un onun hükümetini tanımadığını tekit etmek içindi.