İmil Emin
Mısırlı yazar
TT

Savaş diplomasisinin sonu yok... Peki, ne olacak?

ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Rusya Federasyonu Federal Meclisi'nde yaklaşık iki saat süren konuşmasını yorumlayarak, Kremlin efendisinin söylediklerinin ‘Batı karşıtlığını’ yansıttığını söyledi. Sullivan “Kimse Rusya'ya saldırmıyor. Rusya'nın Ukrayna veya başka bir ülkeden herhangi bir askeri tehdit altında olduğunu düşünmesi saçmalık.” 
Sullivan’ın konuşmaları, dışı seni içi beni yakar türden. Zira geleneksel silahları ile Rusya’ya savaş açan olmadı, ancak Rusya’yı yalnızlaştırma ve kuşatma çabalarında tam gaz ilerlendi. Neo-muhafazakarların Amerikan yüzyılı vizyonlarını belirginleştirdiği 1997'de Brzezinski'nin ileriye dönük değerlendirmelerine bakacak olursak; ABD'nin bilge adamı ve ulusal güvenlik danışmanının söylediği her şeyin tıpkı Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün (NATO) 30 yıl önce Sovyetler Birliği’ne yaptığı gibi, Rusya’yı içeriden bölmekle ilgili olduğu görülecektir.
Ancak Sullivan'ın, Biden'ın Polonya'nın başkenti Varşova'daki konuşması öncesinde yaptığı açıklamalarda kışkırtıcı ve tehlikeli olan şey, “Biden, savaşı diplomasi yoluyla sona erdirecek herhangi bir plan sunmayacak” ifadesi oldu.
Burada şunu merak ediyoruz: Krizi diplomatik olarak sona erdirme planları yoksa, Rusya'nın artık hiçbir şekilde güvenmediği mevcut ABD yönetiminin hakim vizyonu nedir?
Sullivan'ın kurnazlığını iyi bilenler, dikkatleri kasıtlı olarak Ukrayna'yı askeri olarak desteklemeye yönelik mevcut ve gelecekteki NATO askeri planlarından başka yöne çektiğini iddia ediyorlar. Özellikle Sullivan açıklamalarında, temel ilkeleri yıkmaya çalışanlar olarak tanımladığı kişiler ile bu ilkeleri koruma girişiminde birleşen demokrasiler arasında dönen daha geniş bir çatışma düşüncesine odaklanıyor.
Washington, Rusya-Ukrayna çatışma sahnesinin ‘demokrasiler ve otoriter rejimler arasındaki küresel mücadelede bir dönüm noktası’ olarak gösterilmesine itiraz etmiyor.
Özellikle geçtiğimiz haftalarda, Pentagon generallerinin Kongre üyelerini yakın olası bir bahar savaşına hazırlık olarak Ukrayna'da daha fazla gizli ABD operasyonu yapılmasını onaylamaya teşvik ettiği iddialarının ABD basınına yansıması ışığında Biden yönetiminin aklını temsil eden Sullivan'ın sözleri, Rusya'nın yangını daha da körüklemede kullanacağı önemli bir gerekçe olacak gibi görünüyor. Bu bağlamda, Dimitri Medvedev'in Rus askeri operasyonlarının durdurulmaması yönündeki uyarısı mantıklı hale geliyor.
Medvedev, Putin'in konuşmasının ardından, ülkesinin Ukrayna'daki askeri operasyonlarının zafere ulaşmadan durdurulması halinde Rusya'nın paramparça olacağı konusunda uyardı.
Putin’in düşüncesinin dışına hiçbir zaman çıkmayan Medvedev bu görüşüyle, ABD’nin ateşkes yapılmaya değmeyecek bir düşman olarak görülmesini pekiştirme yolunda gidiyor. Ancak yine de “ABD, Kiev rejimine silah tedarik etmeyi bırakırsa, savaş sona erecek” sözleriyle kapıyı genişçe aralık bırakıyor.
Öyleyse dünya iki farklı vizyonla karşı karşıya: Diplomasi sinyali vermeyen bir ABD vizyonu ve bu tutumun kötü niyetlerini önceden sezip mücadele etmeye çalışan, ancak barışçıl söylemlere kapılarını kapatmayan bir Rus vizyonu.
Bu çatışma bağlamında herkes Putin'in son konuşmasını dört gözle bekliyordu. Konuşması, bir yanda Ukrayna ve NATO'nun arkasında olduğu tüm krizin geçmişinin, diğer yanda küresel sahnenin geleceğinin ve Batı’ya meydan okumaların bir envanteri gibiydi.
Halen krizin nedeninin Batı olduğu ve savaşı onun ateşlediği, Rusya'nın ise söndürmeye çalıştığı konusunda ısrar eden Putin şunları söyledi:
“Diyaloga açık ve hazırdık. Her zaman herkes için eşit ve adil güvenlik garantileri arayışında olduk. Ancak biz bunları yaparken, Ukrayna'nın nükleer statüsünü yeniden kazanması için canla başla çalışanlar var.”
Son cümle, özellikle Moskova'nın Yeni Stratejik Silahların Azaltılması Antlaşması'na (START) katılımını askıya almasının ardından, krizin ürkütücü bir şekilde gelişmesine kapı aralıyor.
Genelde Batılı çevreler, özelde ABD’liler, söz konusu antlaşma ile Rusya-Ukrayna çatışması arasında hiçbir bağlantı olmadığını, amacın dünya barışını ve güvenliğini sağlamak olduğunu söylüyorlar.
Ancak bu gerekçe yalnızca Putin için değil, Rus Slovak seçkinler için de inandırıcı değil. Zira NATO'nun Rusya'yı Ukrayna'da stratejik bir yenilgiye uğratmak isterken Rusya'nın nükleer tesislerine yaklaşmaya çalıştığına herkes kani.
Putin son konuşmasında Rusya'nın nükleer caydırıcı kuvvetlerinin teçhizat seviyesinin yüzde 91'in üzerine çıktığından bahsetti.
Bu açıklamayı, Rus nükleer doktrininin değişmesi ve Putin'in ilk nükleer saldırıyı beklemeyip inisiyatifi ele alarak ilk adımı atmayı ciddi olarak düşünebilme ihtimalinin yanına koyarsak, okuyucu bizi bekleyen dünyayı zihninde daha iyi şekillendirebilir.
Bu Slav halkının inandığı Rus vizyonu özetle, ‘Rusya'nın güçlü bir ülke olma hakkıdır.’ Bu yüz yıllık önermenin temelleri, güçlü milliyetçi ve devlet adamı Pyotr Stolypin tarafından atılmıştır.
Rusya-Ukrayna yarası günden güne derinleşiyor ve şu soru ortaya çıkıyor: Ya ABD ve Avrupa desteği yakında Rusya’nın müsaade ettiği sınırları aşarsa; başka bir deyişle ister balistik füzeler ister gelişmiş savaş uçakları olsun, Rusya ile olan geleneksel güçlerin dengesini alt üst edecek son derece gelişmiş silahlar Kiev'e ulaşırsa ne olacak?
Putin son konuşmasında, gücün gelenek sonrası doğası tarafından tahmin edilen bir gerçek olan "Rusya'nın yenilgisi söz konusu değil" sözünü defalarca tekrarladı. Bu yüzden, savaşın belirsiz bir tarihe kadar devam edebileceğinden söz ediliyor.
Ruslar böyle bir senaryonun, özellikle Rusları yoran ve devam etmesi halinde daha da yoracak olan Batı ekonomik yaptırımları ışığında devlet güçlerini tüketeceğinin farkında. Bu nedenle, ne engel olunabilecek ne de red edilebilecek hızlı bir askeri çözüme ulaşmaya yönelik bir eğilim olduğu açıkça görülüyor.
Hem Rusya hem de ABD’deki iç siyasi gelişmeler ve özellikle önümüzdeki 2024 yılında iki ülkede başkanlık seçimlerinin yapılacağı göz önüne alındığında, 2023'ün, bir tarafın diğerini pahasına dünyanın nükleer bir kışa girmesini sağlayacak ezici bir üstünlük sağlamasından başka bir seçeneğe götürecek bir yıl olması gerektiği sonucuna varılabilir. Dünyayı kurtaracak mantıklı bir insan var mı?