Tarık Alhomayed
Suudi yazar. Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

İran zehri

Ayetullah Humeyni, 1988 yılında Irak'la savaşı durdurma kararının kabul edildiğini açıkladığında, o sırada İranlılara yaptığı konuşmada kararın ‘bir bardak zehir içmek gibi’ olduğunu söylemişti. Ancak bugün İranlı kızlar, ülkede devam eden protestoları durdurmak için gerçek İran zehri içiyorlar.
Çeşitli okullarda ve farklı şehirlerde 900'e yakın İranlı öğrencinin solunum sistemi yoluyla zehirlenmeye maruz kaldığı açıklandı. İran'daki ‘roman’ bu toplu zehirlenmelerle ilgili üç senaryo ile sınırlıydı.
İran'daki bazı yetkililer ve rejime bağlı medya tarafından aktarılan anlatımlar, faillerin özellikle ilk vakalara tanık olan Kum şehrinde kız öğrencilerin tekrar tekrar zehirlenmesinden sonra, kız okullarını kapatmayı amaçlayan ‘aşırı dinciler’ olabileceğini söylüyor.
Başta kız okulları olmak üzere tüm okulları kapatmak isteyenlerin olduğuna dair bir inanış olduğu söyleniyor.
İkinci senaryo, gösterileri körüklediği için muhalefeti suçlamak.
Üçüncü senaryo ise ‘dış mihrakların’ suçlanması.
Görünüşe göre İran'ın bilinen bir propaganda süreciyle karşı karşıyayız. ‘Aşırı dincilerden’ bahsetmek Batı'ya, İran'ın da aşırılık yanlılarından muzdarip olduğuna dair bir mesajdır. ‘Muhalefetten’ bahsetmek, ülkede süregelen gösteriler karşısında sessiz kalan kesime seslenmektir. ‘Dış mihraklardan’ bahsetmek ise mollaların tabanlarına hitap etmek ve onları motive etmektir.
Bu toplu zehirlenmelere geri dönersek, durdurulması gereken tehlikeli noktalara işaret ediyorlar. En önemlisi, Tahran'daki rejim daha önce İran Devrimi’nden bu yana en ünlü yalan olan ‘radikalizm yanlıları’ ve ‘ılımlılar’ fikrini desteklediği gibi şimdi de ‘radikal dinciler’ fikrini yaymaya çalışıyor.
Buradaki soru, Molla rejimi ile Afganistan'da kız çocuklarının eğitimini engelleyen Taliban rejimi arasındaki farkla ilgili değil.
Buradaki soru şu: Molla rejimi ile şu anda İranlı kızları zehirlemekle suçlanan ‘aşırı dinciler’ arasındaki fark nedir? Bence bir fark yok. Aksine onlar sistemin bir parçası.
Buradaki diğer tehlikeli konu ise şu: ‘Aşırı dinciler’ savunmasız İranlı kız öğrencileri zehirlemek için bir madde püskürtüyorlarsa, İran’ın nükleer silahlara erişimi olduğu düşünüldüğünde bölgeye ne yapabilirler?
İran'ın Suriye'de milis olarak kullandığı bu ‘aşırı dincilerin’, özellikle de Suriye'de savunmasız Suriyelilere karşı yaklaşık 38 kez kimyasal silah kullanıldığı göz önüne alındığında, Suriyelilere karşı ne yaptıklarını merak etmek yeterli.
Dolayısıyla İranlı kız öğrencilerin zehirlenmesi süreci, molla rejiminin imamdan kaçmak için İran halkına karşı neler yapabileceğinin somut bir kanıtı ve göstergesidir. Peki, rejim nükleer silah elde ederse ne olur?
İran rejimiyle 40 yılı aşkın bir süredir edinilen deneyimler, onların Yemen'den Lübnan'a, Irak'tan Suriye'ye kadar bölgede rejimini sağlamlaştırmak ve nüfuzunu genişletmek için her türlü yasadışı yola başvurmaktan hiçbir zaman çekinmediğini gösteriyor.
Bütün bunlar, İran rejimi için çok geç kalınmış gerçek bir hesap verme anının olması gerektiğini ve tüm saçma suçları aşan mollalara karşı gerçek bir uluslararası tavır alma zamanının geldiğini söylüyor. Bu anlamsız suçların sonuncusu Ukraynalıları öldüren insansız hava araçları ve şimdi de İranlı kadınları öldüren zehir…