Tarık Alhomayed
Suudi yazar. Şarku'l Avsat eski genel yayın yönetmeni
TT

Uluslararası ‘hoşgörü’ ajansları

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) ile İran rejimi arasında iki günden fazla süren çelişkili açıklamalardan sonra, İran rejimine güvenilemeyeceği gibi UAEA'ya da güvenilemeyeceğine dair artık elimizde somut kanıtlarımız var.
Takip etmeyenler için hikâyenin özeti, UAEA Başkanı Rafael Grossi'nin Tahran'dan yaptığı ‘İran'ın nükleer tesislerine Birleşmiş Milletler (BM) ajansının güvenlik kameralarını yeniden yerleştirmesine veya beyan edilmemiş alanlara girmesine izin verdiği’ yönündeki açıklamasıdır. Molla rejimi, İran'ın reddettiği sendeleyen bir soruşturmayla yetkililere erişime izin verdiği için Grossi, İran'ın ziyareti sırasında kendisine verdiği güvencelerin büyük ölçüde gelecekteki müzakerelere bağlı olduğunu kabul ederek geri döndü.
Reuters'ın haberine göre gazeteciler, İran'ın taahhütleri ve pozisyonunun gelecekteki müzakerelere ne ölçüde bağlı olduğu konusunda Grossi'ye baskı yaptıklarında, o şöyle dedi: “Bize müfettiş olarak katılmak istemiyorsanız neden işimizi yapmamıza izin vermiyorsunuz? Biz bu işi nasıl yapacağımızı biliyoruz.”
Ayrıca, “Bence iyi bir şans var. Bunu garanti edemem elbette. İnsanlar bunların sadece vaatler olduğunu söylüyor. Her şeyden önce bunlar sadece vaat değil. Belirli özel anlaşmalarımız var. Aynı zamanda işimi yapmam ve asla pes etmemem gerekiyor” dedi.
Grossi'nin açıklamaları, UAEA Başkanı’nın gerçekte neyin üzerinde mutabakata varıldığını açıklamadığı, bunun yerine molla rejimi ile gelecekteki müzakereler yoluyla nelerin başarılabileceği hakkında ‘iyi niyet’ ifadesiyle konuştuğu anlamına geliyordu.
UAEA aracılığıyla İran ile müzakereler bu kadar nahif ve hoşgörü ile ilerleyemez. Açık olan şu ki, UAEA Başkanı'nın İran'ın sözde iş birliğine ilişkin açıklamaları, İran'ı suçlamanın önünü kesme ve 2015 nükleer anlaşmasını geçersiz kılmaya yönelik bir girişimden başka bir şey değil.
Geçen hafta Avrupalıların ima ettiği şey buydu ve ABD'nin isteksizliğiyle karşılaştı. Şimdiyse UAEA Başkanı'nın Tahran'a yaptığı ziyaretle ne elde ettiğini değil, müzakerelerin nasıl sonuçlanacağını umduğu hakkında konuşması açık. Buradaki fark çok büyük.
Gerçek şu ki bu durum, İran'ın hafife aldığı tehlikeli bir dosyaya karşı bir BM teşkilatının hayret verici bir hoşgörü göstermesidir. Herhangi bir ticaret anlaşmasının şartlarının yorumlanması konusunda bir anlaşmazlıktan değil, İran'ın bölgeyi değiştirecek olan nükleer adımın eşiğinde olabileceği anlamına gelen uranyum zenginleştirme dosyasından bahsediyoruz.
Bunun ‘hoşgörü’ olduğunu söylüyorum. Çünkü UAEA Başkanı Tahran'dan molla rejimini askeri seçenekten koruma girişimi gibi görünen başka tuhaf açıklamalar da yaptı. Grossi, İran'ın nükleer tesislerine herhangi bir İsrail veya ABD saldırısının yasa dışı olacağını söyledi!
Bu açıklama, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun “Grossi, değersiz bir açıklama yapan değerli bir kişidir” diyen alaycı yorumuna yol açtı. Bu nedenle, uluslararası ‘hoşgörü’ ajansları adını hak eden bazı kuruluşların İran'la ilişkilerinde bir hoşgörü -ya da ihmal mi demeliyim- var gibi görünüyor. İster nükleer dosyada ister İranlı öğrencilerin zehirlenmesinde olsun, bu Tahran'ın bölgede ve Ukrayna'da işlediği suçlara ektir.