İmil Emin
Mısırlı yazar
TT

ABD, Pandora'nın kutusunu mu açtı?

“Komünist Demokratlar, ABD’yi ele geçirme savaşlarında yolları üzerinden duran tek kişi olduğu için Başkan Trump'ı tutukladı. Onu asla terk etmeyeceğiz”.
Bu, eski ABD başkanı Donald Trump'ın Salı günü New York mahkemesindeki duruşmasının ertesi günü Cumhuriyetçi Temsilciler Meclisi üyesi Marjorie Taylor Greene'in yapmış olduğu açıklamaydı.
Etkili Senatör Ted Cruz'a gelince, o da şu tweeti attı, “Eski başkan Trump'ın tutuklanması ve George Soros’a bağlı bir solcu savcı tarafından yargılanması, hukuk devleti ile alay etmektir. İddianame sadece saçma değil, bu siyasi baskı ülkemiz için kara bir günü temsil ediyor.”
ABD Pandora'nın kutusunu mu açtı?
Yunan mitolojisinde bu kutu, Prometheus tanrıların alayındaki ateşi çaldıktan sonra Olimpos tanrılarının kralı Zeus'un ona verdiği bir cezayı temsil eder. Kutu, açgözlülük, kibir, iftira, yalan, haset, acizlik, küstahlık gibi insanlığın bütün kötülüklerini içinde barındırmaktadır.
Bugün Amerikan toplumuna bakanlar, Demokratların, Trump'ı 2024 başkanlık seçimi yarışı arenasının dışına itme konusundaki tehlikeli ısrarlarıyla, çağdaş bir Amerikan Pandora'nın kutusunu açtığı sonucuna varabilir. Kutudaki kötülükler, özellikle Kasım 2024'teki başkanlık seçimlerine hazırlık yılı boyunca Amerikalılar arasında yayılmaya devam edecek.
Demokratların Senato Çoğunluk Lideri Chuck Schumer, Trump'ın adil bir şekilde yargılanacağını, Amerikan adalet sisteminde yasal süreçlerde herhangi bir dış etkiye veya sindirmeye yer olmadığını savundu.
Bu açıklamaya, Teksas Başsavcısı Ken Paxton gibi ABD’li yargı yetkililerinden anında cevap geldi. Paxton  "Amerikan demokratik solu, adalet sistemini Trump'ın peşine düşmek için silahlandırdı” dedi ve bir sınır olmadığını, bunu muhafazakar değerlere sahip herkesin peşine düşmek için kullanacaklarını belirtti.
Başsavcı Paxton, açıklamasının sonunda, "Trump'ın yanındayım ve cumhuriyetimizi yok etmek isteyenlerle her zaman mücadele edeceğim" dedi.
Son açıklama, hiç şüphesiz, ABD'nin içinde yakında bir yargılama ve intikam döngüsünün yaşanacağı, Amerikan yargısının hukuki ve anayasal bir dayanak olmaktan çıkacağı, taraflılıklara tanık olacağı ve böylece Amerikan adaletinde dengenin bozulacağı anlamına geliyor.
Daha açık bir ifadeyle, yakında kırmızı renkli eyaletlerde Cumhuriyetçi savcıların eski Demokrat başkanlar haklarında Trump örneğinde olduğu gibi saçma olmayıp, gerçek olabilecek suçlar içeren iddianamelerle dava açmalarına tanık olabiliriz.
Bu satırlarda eski başkan Trump'ı mı savunuyoruz?
Elbette Trump'ın temiz, hata nedir bilmeyen, günahsız bir başkan olduğu iddia edilemez. Başkan olarak değil şahsi olarak gerçekten birçok davranış kusuru var.
Demokratların daha Beyaz Saray'daki ilk gününden itibaren onu hedefe koymaları, bununla ilgili söylediklerini, bir cadı avına maruz kaldığı söylemini kesin bir şekilde doğruluyor. Zira 2016 başkanlık seçimi kampanyasında Ruslarla çalışmakla da suçlandı, ancak aleyhinde hiçbir kanıt sunulamadı veya bir delil bulunamadı.
Eski başkan Trump'a yönelik suçlamalar okunduğunda, herhangi bir tarafsız gözlemci, bunların zayıf olduğu sonucuna varacaktır ki Çarşamba günü, yani iddianamenin okunduğu duruşmadan sonra yayınlanan sayısında The Wall Street Journal gazetesi de aynı nitelemeyi kullandı.
Trump’a yönelik suçlamaların özü, iş kayıtlarını tahrif etmek etrafında dönüyor ve bu New York'ta kabahat addediliyor. İddianamede ulusal güvenliği veya ülkenin çıkarlarını ve menfaatlerini ilgilendiren suçlamalar yer almıyor. Bu, birçok Amerikan medya aracında kınamaya yakın şu sorgulamaya yol açtı; "Bu dava Trump dışında herhangi bir sanık aleyhine açılır mıydı?" Bu soruya hayır dışında bir cevap verilemez.
Amerikalılar, Başsavcı Alvin Bragg'ın Trump'a yönelttiği suçlamalar ile Hillary Clinton veya Joe Biden'a yöneltilmesi gereken suçlamaları karşılaştırdıklarında, kaçınılmaz olarak içindeki kötülük araçlarını salmak için Pandora'nın kutusunu açmaya yönelecek, intikam amacıyla her ikisine birlikte daha ağır suçlamalar yöneltmek için en yakın Cumhuriyetçi savcıya gideceklerdir.
Daha önce özel bir e-posta hesabı kullanması nedeniyle başkanlık kampanyasını Rusların siber saldırısına maruz bırakan Hillary'yi ele alalım, bu hatası, Moskovalıların başkanlık seçimleri sırasında Washington'un kalbine nüfuz etmelerini ve hatta durumun onun aleyhine dönmesini, ona Beyaz Saray'a ulaşma şansını kaybettirmelerini sağlamıştı. Bragg'ın Trump'a yönelik suçlamalarına hakim olan arzunun aksine, gerçek bir adalet arzusuyla hareket eden herhangi bir WASP (Beyaz Anglo-Sakson Protestan) Cumhuriyetçi savcının, Hillary'yi Demokrat aday Bernie Sanders'a komplo kurmak, onu başkanlık adaylığı yarışında saf dışı bırakmak için azim ve kararlılıkla çalışmak suçlamasıyla yargılaması çok kolay olacaktır.
Yakında Demokratlar, Başkan Biden'a karşı Beyaz Saray'ın içinde veya dışındaki görev dönemleriyle ilgili suçlamalarla karşı karşıya kalabilirler. Bu, şu anda Trump'ın yaşadıklarının aynısını yaşayabilecekleri anlamına geliyor.
Yine örneğin Hunter Biden’ın bilgisayarı hikayesi, bu dönemde Yunan mitolojisinin kutusundan intikam ruhunu çıkarmaya hazır, Hunter'ın Çinlilerle olan ilişkisi hikayesini etkinleştirmeye can atan Cumhuriyetçilerin aklında olan bir hikaye. Zira Çinlilerle ilişki fiilen Amerikan ulusal güvenliğine yönelik ölümcül bir tehdidi temsil ediyor.
Trump yakın zamanda bir hata yapıp daha önce John Kennedy'nin hayatına mal olan kırmızı çizgileri mi aştı?      
Trump Mart ayının ilk haftasında Muhafazakar Siyasi Eylem Konferansı'nın sonunda yaptığı konuşmayla büyük olasılıkla bunu yaptı yani kırmızı çizgileri aştı. Trump derin devletten kurtularak ABD'yi "iğrenç bir komünist kabusa" dönüşmekten kurtarma, ikinci kez ülkedeki en yüksek makama ulaşma şansı elde etmesi durumunda, mevcut ABD Başkanı Joe Biden'ın politikalarını aksi yönde değiştirme sözü verdi.
Trump'ın o konferanstaki sözleri kaçınılmaz olarak birçok kişinin ve perde arkasındaki Amerikan liderlerin uykusunu kaçırdı. Trump ayrıca "Benim tekrar Beyaz Saray'a geri dönmemi sağlarsanız, özgür bir ulus oluruz. Onların egemenliği sona erer… Artık özgür bir ülke değiliz. Özgür basınımız yok, özgür hiçbir şeyimiz yok" dedi.
Trump, artık bir Amerikan derin devletinin var olduğuna inandığını açıkça söyleyerek Kongre'yi FBI'ı soruşturmaya çağırdı. Görev süresinin sona ermesinden sonra 7 yıl boyunca büro çalışanlarından hiçbirinin sosyal medyada çalışmasına izin verilmemesini talep etti.
Aslında Trump’ın talep ettikleri ve etmeye devam ettikleri, Amerikan tektonik sisteminin yapısına yönelik bir tür kapsamlı darbeyi temsil ediyor ki bu, izin verilemeyecek bir depremdi. Dolayısıyla yargılama, ondan ebediyen kurtulmak içindi. İşlerin bu noktanın ötesine geçebileceğini, Amerikan sahnesine şiddet, kan ve şu ana kadar meçhul ellerin müdahalelerini geri döndürebileceğini söylersek gerçeğin dışına çıkmış olmayız.
Kutunun içinde kalan kötülükler, kesinlikle Trump taraftarlarından ve bir yandan yaklaşan daha büyük demografik korkuyu savuşturmak, diğer yandan sol ideolojik dönüşümlerin önünü kesmek için itaatsizlik ve isyana, federal hükümetle yüzleşmeye hazırlanan beyaz Anglo-Saksonlardan oluşan milyonlarca Amerikalıya uzanacak.
ABD'nin 9’uncu başkanı William Harrison'dan (1773-1841) Richard Nixon'a kadar Amerikan başkanları, gerçekleri gizlemeye ve yalan söylemeye başvurdular. Bu durum Amerikalıları hiçbir dürüst politikacı olmadığına inandırdı, ancak buna rağmen başkanlık makamı koruma altında ve saygınlığını korumuş olarak kaldı.
Bir özet yapabilir miyiz?
Trump kazanabilir ve tekrar Beyaz Saray sakini olabilir, ancak milyonlarca Amerikalının gözünde adaletin terazisi kesin bir şekilde bozulmuş olacak. Asıl felaket budur olayın kendisi değil.