Remzi İzzeddin Remzi
Mısırlı büyükelçi ve BM eski yetkilisi
TT

Ukrayna savaşını bitirmek üzere Çin arabuluculuğu için uygun bir fırsat

Geçen yılın mart ayında bu gazete için bir makale yazmıştım. Makalede Çin’in, Ukrayna meselesinde siyasi bir çözüm için arabuluculuk yapacak nüfuza sahip tek ülke olabileceğini, ancak bu arabuluculuğu devam eden bir savaşın vazgeçilmez müttefik Rusya’yı zayıflatacağını düşünürse yapacağını ifade ettim. Zira böyle bir zayıflık Rusya’nın, ABD egemenliğine son veren çok kutuplu bir uluslararası sistemin kurulmasına etkin bir katkı sunmasına izin vermeyecektir.

O zaman Pekin’in, Moskova’nın siyasi çözümü mümkün kılacak tavizler vermeye hazır olduğunu hissetmedikçe kayda değer tehlikelerle dolu böyle bir sürece başlamayacağını ve Moskova’nın hazır olması için de Pekin’in itmesi gerekebileceğini düşünüyordum. Hâlâ aynı görüşteyim.

Aslında söylemeye gerek bile yok ama Pekin’in böyle bir adım atması, Batı’nın, özellikle de ABD’nin çözüme doğru olumlu bir harekette bulunmaya ne kadar istekli olduğuna dair değerlendirmesine bağlı olacak.

Şimdi ise sahadaki gelişmeler Moskova veya Kiev’de bir esnekliğin varlığına işaret etmese de uluslararası koşullar, Çin’in arabuluculuk yapma fırsatları için daha olgun görünüyor.

Birçok Batılı ülke, Ukrayna’ya daha önceden sundukları askerî desteğin aynı düzeyde devam etmesi durumundan bıkmaya başladı.

Bu savaşın bitişine dair belirgin bir vizyon yokken, önümüzdeki sonbaharda ABD başkanlık seçimlerinin belirleyici aşaması başlamadan önce Amerikan kamuoyu, Kiev’e süresiz desteğin devam etmesinin faydasına daha şüpheli yaklaşacaktır. ABD yönetimi, Ukrayna meselesinde siyasi bir çözüme yönelik daha esnek bir tavır almak için yıl sonuna kadar mevcut zaman aralığından faydalanmazsa Washington, bundan sonra tutumunu değiştiremeyecek. Bırakın başkanlık makamını dolduran bir adayı, hiçbir ABD başkanlık adayı, Kiev’e siyasi çözüm taleplerinin tavanını düşürmesi yolunda baskı yaptığı gerekçesiyle kendini saldırıya maruz bırakamaz.

Orta Avrupa ülkelerindeki kamuoyunda da bir dönüşüm başladığına dair emareler var. Zira ekonomik durum, hâlâ kriz halinde ve yakın gelecekte herhangi bir iyileşme belirtisi söz konusu değil. Ayrıca ABD’nin Ukrayna’daki savaşın meyvelerini topladığı bir durumda Avrupa’nın bedel ödediğine dair giderek artan bir his de mevcut.

Ukrayna’nın bu baharda beklenen karşı saldırısı, Moskova’yı müzakereye sevk eden yeni bir gerçeklik dayatmayı başaramazsa Batı’nın askerî desteği aynı düzeyde sürdürmeye devam etmesini haklı çıkarmak zor olacaktır.

Üstelik hem ABD’nin hem de Avrupa’nın savaşın patlak vermesinden bu yana Ukrayna’ya aynı hızda silah tedarik etme kabiliyeti konusunda bir sorun belirmeye başladığı görülüyor. Atlantik’in her iki yakasındaki askerî sanayiler, mevcut vaatleri yerine getirmekte zorlanıyor. Peki, savaş uzun bir süre devam eder de Britanyalılar bir savaşa girmek için yeterli cephaneleri olmadığını sızdırmaya başlayacak duruma gelirse ne olur?

Buna ek olarak Çin’in, arabuluculuk istikametinde pratik adımlar atmaya başladığına dair işaretler var. Geçtiğimiz şubat ayında Çin, Ukrayna meselesinde “bir barış planı” ortaya attıktan sonra bunu, 26 Nisan’da Başkan Şi Cinping ile Volodimir Zelensky arasında uzun zamandır beklenen bir telefon konuşması izledi. Çin medyasına göre bu görüşme, Zelensky’den gelen bir adımla gerçekleşti ve Çin Devlet Başkanı bu görüşmede siyasi bir çözüm bulma yolunda mesai yürütmek üzere Ukrayna ve diğer ülkelere bir elçi göndereceğini belirtti. Daha sonra Çin, Brezilya gibi gelişmekte olan ülkelerle temaslarında aktif olmaya başladı. Amacı ise Pekin’in uzun bir süredir tercih ettiği bir seçenek doğrultusunda arabuluculuk çabalarını yürütecek bir ülkeler grubu oluşturmaktı.

Öte yandan görünüşe bakılırsa Rusya, sahadaki durumu kendi lehine iyileştirmeye artık güç yetiremediği bir zamanda Çin’in siyasi bir çözüm bulma konusundaki rolünden memnuniyetini gösteriyor. Bu durum, Çin Devlet Başkanı’nın Moskova ziyaretinin ardından yapılan açıklamaya da yansıdı. Halbuki öncesinde Moskova’nın Çin’in barış planına yönelik ilk tepkisi umursamazdı. Açıklamada “Çin’in Ukrayna’daki krizin çözümünde hem siyasi hem diplomatik alanda olumlu bir rol oynama istekliliğinin Rusya tarafından memnuniyetle karşılandığına” işaret edildi. Ayrıca “Çin’in Ukrayna krizinin siyasi çözümü konusundaki tutumunda ortaya konan yapıcı önerilerden” duyulan memnuniyet de dile getirildi. Bu esnada Rusya’nın yakın gelecekte, başta askerî alanda olmak üzere endüstriyel üretimini sürdürmek için istenen yeterli ve kaliteli mikroçipi elde edemediği zaman yaptırımların etkisini hissetmeye başlaması bekleniyor.

Son olarak hem ABD hem de Ukrayna’nın tutumlarında da bir değişikliğe şahit oluyoruz.

Başkan Zelensky, Devlet Başkanı Cinping ile yaptığı telefon konuşmasından sonra Çin’in arabuluculuğundan memnun görünüyordu.

Görünüşe bakılırsa daha önce Çin’in barış planına karşı olumsuz bir tavır takınan ABD de artık Çin’in arabuluculuğuna karşı çıkmıyor. Nitekim 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü kutlaması sırasında ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken şu açıklamayı yaptı: “Prensip olarak ister Çin ister başka ülkeler olsun, büyük bir etkiye sahip ve adil ve kalıcı bir barış için çalışmaya hazır bir ülke varsa bunda ters bir şey yok. Biz bunu memnuniyetle karşılarız. Çin’in bu çabada bir rol oynaması kesinlikle mümkün. Bu oldukça faydalı da olabilir.”

Blinken ayrıca, Çin’in barış planında bazı “olumlu” unsurlar olduğuna da işaret ederek bu planın, “tüm ülkelerin egemenliğine, bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne saygı” içerdiğine dikkat çekti. Kastettiği şey; Rus güçlerinin çekilmesi, “stratejik risklerin azaltılması”, “nükleer silah kullanılmaması” konusunda anlaşmaya varılması, “durumu aşamalı olarak sakinleştirip nihayetinde kapsamlı bir ateşkese varmak için” adımlar atılması idi.

Bu noktada kayda değer olan şey şu ki bu tutum, ABD’nin özellikle geçen şubat ayındaki Çin menşeli balon hadisesinden sonra giderek daha rekabetçi bir ilişki içerisinde Çin’le işbirliği alanlarını belirlemeye odaklanması bağlamında benimseniyor.

Bu noktada Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde Blinken ile bir röportaj yapan ünlü The Washington Post muhabiri David Ignatius’un 4 Mayıs’ta yazdığı bir makaleye dikkat çekmekte fayda var. Ignatius bu makalede ABD yönetimi yetkililerinin “Çin’in barış planı çabalarını merak ettiklerine” ve Çin’in arabuluculuk yapmasının “siyasi bir çözüme vardıktan sonra Rusya’nın tekrar savaşmayacağının tek garantisi olduğuna” inandıklarına işaret ediyor.  

Tüm bunlar Çin’in arabuluculuk rolünü etkinleştirmeye başlamış olabileceğinin göstergeleridir.

ABD’deki seçim kampanyası kritik aşamaya girmeden önce Ukrayna’da bir çözüm için sunulan bu fırsat değerlendirilmezse Ukrayna’da muhtemelen şu Kore senaryosu devreye girecek: dondurulmuş temas hatları, silahtan arındırılmış bir bölge ve siyasi bir süreci olmayan salt bir ateşkes. Ve ne Moskova ne de Kiev, hedeflerini asgari düzeyde bile gerçekleştiremeyecek. Ayrıca Avrupa güvenliği meselesi de dahil olmak üzere Rusya ile Batı arasındaki ilişkinin biçimi de uzak geleceğe ertelenecek ve uluslararası sistem belirsiz bir geleceğe doğru ilerlemeye devam edecek.