Memun Fendi
TT

Sudan ve yanlış anlama felaketi (2)

Üçgenin üçüncü kenarı olan sivil güçlerden şu ana kadar hiç bahsetmedik. Bu sivil güçlerin, Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi hükümetinin sona ermesinden sonra Mısır’da Adli Mansur hükümetine benzer bir geçiş hükümetini temsil etmesi gerekiyordu. Mısır’da ordunun, kendi sivillerini ya da kendine uygun sivilleri seçtiği gibi Hamduk hükümetini temsil eden sivillerin çoğu da hem Hamideti hem de el-Burhan’ın havasına uygundu. Sivil unsur bu yüzden her zaman meşruiyetten yoksun oldu. Her ne kadar Sudan’daki siviller, Mısır örneğine kıyasla daha örgütlü olsalar da her iki örneği de zayıflık ve askerî kuruma bağımlılık gölgeledi. İkisi arasındaki fark şu ki Sudan halkının “İhvancı (Müslüman Kardeşler)” olarak yaftaladığı “el-Kizan”, ordunun ve dışişleri bakanlığından maliye bakanlığına ve istihbarata kadar farklı kurumların önemli bir parçasıdır. Bunların, dış güçlerle daha sıkı ve hızlı bir iletişimi var ve derin devlet mahiyetindeler. Mısır’da durum, İhvan döneminde bile böyle değildi. Bölgesel desteğe sahip olan yalnızca el-Kizan da değil. Nitekim Hamideti de hem bölgesel hem de uluslararası bir destekten faydalanıyor. Mesela Avrupa Birliği (AB) Hamideti’yi destekliyor. Fransa ve İtalya’nın tüm katkılarını takip eden biri, bu iki devletin Hamideti ile Hızlı Destek Kuvvetleri’ni (HDK) desteklemek için pek çok ileri teknoloji katkısında bulunduğunu anlar. AB aynı zamanda Sudanlıların, Mısır ve komşu ülkelere göç etmesine karşı çıkıyor, çünkü bu insan dalgalarının son durağının Avrupa kıyıları olacağını biliyor.

Bilmemiz gereken çok önemli bir diğer şey de şu ki; Darfur ve Nuba Dağları’ndaki birçok güç, bekleme oyunu oynuyor, zira el-Burhan veya Hamideti’nin, rakibinin işini bitirdiğinde onlara ihanet edip yüz çevireceğinin farkındalar. Bundan dolayı bu savaşta tarafsızlar. Bu insanlar, iflas veya çabuk zenginleşme örtüsü altındaki Afrika savaşlarına tarihî olarak alışık. Dünyanın bu bölümündeki seçkinler, eski sömürgeci yağma merkezlerinde yaşıyorlar ve Hartum da onlardan biri. Ne zaman iflas söz konusu olsa bunlar yeni bir saldırı ve yağma için ateş açarlar.

Bir de kimlik gözlüğü var. Hamideti kendisini İbn Halduncu bir bakış açısıyla takdim ediyor; o, Ruzeykat’tan ve el-Mehare kolundan salt bir Arap olmayıp, HDK ile temsil edilen güçlü asabiyete* sahip, bedevi dünyasına mensup bir adamdır. Buna göre Hartum’daki “hadari umran”, yani kentli toplum bağları gevşedi ve şimdi merkezin kontrolünü ele geçirmek için çevreden gelen genç asabiyet zamanıdır. Dikkat edin el-Burhan ve Hamideti adına konuşanların hepsi, Sudan ulusal devleti düşüncesinden önce Araplık düşüncesiyle övünüyor.

Sudan meselesine bakış açımızı bulandıran bu bilgi kirliliğinin gölgesinde bu kirliliğin ötesine geçen bir düşünme gerekli. Öyleyse çözüm tasavvurunun başlangıcı şöyle özetlenebilir: Hamideti ile HDK gücünün varlığı, ordu ve diğer kurumlardaki İhvan tehlikesini dengeleyen bir unsur olarak zorunludur ve Hamideti ile milislerini gözden çıkarmak bu dengeyi bozar. Burada Hamideti ile el-Burhan arasındaki bir güç dengesinden değil, bir zayıflık dengesinden bahsediyoruz. Bu zayıflık dengesi, sürdürülebilir bir sivil hükümetin doğuşuna yol açan araç olabilir. Ancak hükümetin doğuşu için bir ebeye ihtiyaç var ve şu ana kadar tek bir ebe göremedik. İhvan’ın zayıf bir sivil bileşenin gölgesinde devlet kurumlarına sızdığı bir durumda el-Burhan’ın tamamen kuşatılması, iktidar bu iki tarafın iddia ettiği gibi sivillere devredilse bile, bir yıl veya daha kısa bir süre sonra eli kulağında bir darbenin gerçekleşmesi anlamına geliyor.

O zaman, sürdürülebilir bir istikrara ulaşmak için sahadaki dengeleri koruyan ve üçgenin üç kenarı olan ordu, HDK ve sivil hareketin şüphelerini azaltan bir geçiş aşamasına gelene kadar Sudan’daki durumu geçici olarak kurtarabilecek sihirli karışım nedir?

HDK’nin elden geçirilip profesyonel şartlarla orduyla bütünleştirilmesi karşılığında, ordu ile bazı bakanlıkların İhvan’dan temizlenmesi faydalı olabilir. Ama bu bütünleşme, Hamideti’nin daha önce talep ettiği gibi olmayacak. Ayrıca Hamideti, Sudan dışında parasını korumaya dayalı bir anlaşmayı kral değil, kral seçici olmak şartıyla kabul ediyor. Yani sivil güçlerden istediğini aday gösterip perde arkasında tüm ipleri elinde tutmak ve el-Burhan’ın değiştirilme ihtimaline karşın Hamideti’nin ölene kadar baki olacağından emin olmak istiyor. Yine de Hamideti, kurşunu ısırıp sürdürülebilir bir anlaşmanın HDK şehirlerden çıkmadığı sürece mümkün olmadığı fikrini kabul etse iyi olur.  

* İbn Haldun’a göre asabiyet, en ilkel haliyle insanın doğasında bulunan zulüm ve düşmanlık eğilimlerine karşı yine aynı doğadan gelen akraba vd. yakınlara merhamet duygusundan doğan dayanışma eğilimidir.