Yasir Abdulaziz
TT

Sosyal medya, Türkiye'den Sudan'a etkisini artırıyor

28 Mayıs'ta ikinci tura gidilecek olan Türkiye cumhurbaşkanlığı seçimleriyle meşguliyetin ortasında, pek çok çağrışım taşıyan ve sonuçları çeşitli ve etkili uluslararası jeopolitik çıkarlarla kesişen bu olaya, bölgesel ve uluslararası medyanın büyük ilgisi göze çarpıyor.

İlk turda ülkenin yeni cumhurbaşkanını belirlemede başarısız olan seçimlerin, yerel Türk medyasının çeşitli biçimlerde ve şekillerde yer verdiği haberlerin ana konusu ve en öne çıkan manşeti olması elbette doğaldı. Ancak rekabetin doğası ve beklenen yansımaları, bu seçimleri dış medyada bölgesel ve uluslararası bir mesele haline getirdi.

Bu nedenle yerel, bölgesel ve uluslararası medya bu önemli olaya ışık tutmaya yönelik çok sayıda haber, analiz ve yorumla doldu. Söz konusu durum, medyanın bu seçimleri nasıl ele aldığını ve bu yaklaşımın eğilimlerinin etkilerini, bu araçların ‘geleneksel medya’ veya ‘yeni medya’ sistemine ait olup olmadığını analiz etmeye çalışan medya alanındaki yorumcuların ve araştırmacıların ilgilendiği bir konuydu.

Bu vesileyle üç ana faktör çıkarmak mümkün:

Birincisi, seçimlere medya açısından ilgi yurt içinde ve yurt dışında hemen hemen eşitti.

İkincisi, girişimlerin çoğu, ‘geleneksel’ muadillerinin rollerine ilgi eksikliğinin aksine, ‘sosyal medyanın’ rollerine odaklanmıştı.

Üçüncüsü, rakip adayların yani mevcut Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve muhalefet adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun iletişim stratejilerinin çoğu, çeşitli siyasi süreçlere eşlik eden iletişim çabalarında ‘geleneksel’ medyaya belirleyici roller veren eski eğilim pahasına, ‘sosyal medyanın’ dünyasında yoğunlaştı.

Seçim süreçlerine eşlik eden çeşitli medya rolleri, seçimlerin gidişatı ve sonuçları üzerinde her zaman belirleyici bir etkiye sahip olmuştur. Bu, söz konusu etkiyi test etmeye ve kapsamını belirlemeye çalışan birçok güvenilir çalışma ile kanıtlanmıştır. Ancak Türkiye’deki seçimler, seçim süreçlerine eşlik eden medya rekabeti alanının, ‘sosyal medyanın’ etkisini güçlendirme karşılığında ‘geleneksel’ medyanın rolünü giderek azalttığı sonucunu açıkça ortaya koydu.

Bu nedenle Türkiye’deki cumhurbaşkanlığı seçimi, iki rakip adayın yeni medyaya güçlü bir şekilde odaklanmasıyla karakterize edildi. Zira her iki isim de buna erişmek için büyük çaba ve kaynak ayırdı. Şu ana kadarki en başarılı analizlere göre, iki aday ve destekçileri sosyal medyayı yönlendirmede eşitti. Ayrıca pozitif ve profesyonel, yanıltıcı ve taciz edici teknikleri kullanma konusunda da tamamen eşittiler.

Nefesini tutarak seçim çatışmasının çözümlenmesini bekleyen Türkiye'den, düzenli ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında beş haftadır süren kanlı mücadelede adeta nefesini tutan Sudan'a dönelim. Sahada çatışan iki taraf arasında medya savaşları da çıkıyor. Yerel ve uluslararası medya, çatışmanın gidişatını haber yapmak için ısrarlı girişimlerde bulunuyor.

Başkent Hartum’daki resmi Radyo ve Televizyon Kurumu binası üzerinde yahut kurumun diğer eyaletlerdeki ofislerinde düzenli ordunun mu yoksa HDK’nin mi kontrolü sağladığına dair çelişkili haberler mevcut. Dolayısıyla birçok kişi, devam eden çatışmalardaki gelişmeleri öğrenmeye çalışırken bu ‘geleneksel’ kamu medya kuruluşunun internet sitelerine, yayınlarına veya ekranlarına hiç göz atmadı.

Bu nedenle Radyo ve Televizyon Kurumu binasını kontrol edenin ordu mu yoksa HDK mi olduğu sorusunun cevabı, sadece bu binanın sembolizmi ve etki alanlarının belirlenmesi ile ilgili bir haber olarak kaldı. Savaşla ilgili mesajların doğasında hiçbir şeyi değiştirmedi ve taraflardan birinin iletişimsel egemenliğini geliştirmedi.

Buna dayanarak, Sudan-Sudan çatışmasının her iki tarafı, mesaj iletmek için ‘sosyal medya’ kullanımlarını yoğunlaştırdı. Bu, iki tarafın popüler platformlardaki resmi hesapları ve bu platformların kullanım kalıplarına uygun biçimde özel olarak üretilen videolar aracılığıyla gerçekleşti.

Türkiye seçimlerinin başlığının Sudan-Sudan çatışmasının başlığına fazlasıyla benzediği söylenebilir. Seçim ve çatışma alanlarında ‘yarışmacılar’ için sosyal medyanın ana hedef haline geldiğini doğrulayan ve ayrıca iletişim mücadelesinin seyri hakkındaki araştırmacılar için önemli göstergeler sağlama konusunda en yetenekli alan haline geldiğini teyit eden başlık budur.

Bu özverili dönüşüme ilişkin açıklamayı tamamlamak için, yeni medyanın ‘geleneksel’ muadillerine göre sızma ve kurcalamaya karşı daha savunmasız olduğunu söylemek doğru olur. Ancak bu durum, onun etkisini hiçbir zaman azaltmaz ve etki alanını daraltmaz.