Bekir Uveyda
TT

Hıdır Adnan’ın eşi hakikati söyledi

Gerçekten Hıdır Adnan Muhammed Musa’nın eşi Rande Musa’nın birkaç kelimelik konuşması doğruydu. Muhtemelen, farklı milletlerden aklı başında insanlar, inançları ne olursa olsun, Rande’nin sözlerinin ciltler dolusu ağıt yazılarına ve 2 Mayıs’ta İsrail hapishanelerinde açlık grevinden hayatını kaybeden eşinin dayanıklılığını öven şiirlere bedel olduğu konusunda aynı fikirde olacaktır. Şarku’l Avsat’ın aktardığına göre Rande “Bizi kutlayanları kabul edeceğiz. Çünkü bu şehitlik bizim düğünümüz, gururumuz ve başımızın tacıdır” ifadelerini kullandı. Buna ek olarak merhumun eşinin işgalci İsrail’e hitaben “Çocuklarımızın yüzlerini iyi ezberleyin. Allah şahittir ki, onları ancak izzet ve onur üzerine yetiştirdik” şeklindeki sözleri tamamen yerindeydi. Aynı şekilde eşinin mensup olduğu İslami Cihad Hareketi’ne ve genel olarak direniş gruplarına şu seslenişinde de haklıydı: “Roketlerin atılması ve ardından Gazze’nin vurulmasını istemiyoruz... Bir damla kanın dökülmesini istemiyoruz.”

Esir Hıdır’ın eşinin, çocuklarının annesinin kocasının öldüğü ve şehadet şerbetini içtiği haberini almasının ardından, bu haftalardır süren açlık grevi sonucunda beklenen bir ölüm olsa bile o an kendisine hakim olabilme yetisi ne kadar muazzam, şaşırtıcı, dikkat çekici ve takdire şayan. Bunun üstüne bir de her ikisi de birbirinden önemli ve sayısız sıkıntıları beraberinde getirebilecek etkileri olması muhtemel iki zorluğa birden göğüs gerdi. Birincisi eşini hapseden ve ölümüne sebep olanlara hitap etmesiydi. Çocuklarının işgal gücü ile mücadele ederken hayatlarını kaybeden babalarının izlerinden gideceklerine dair uyarı yapmaktan çekinmedi. İkincisi -ve bence en zoru- öfkesine hakim olması, halkının çıkarlarını öncelemesi, merhum eşinin intikamını alma dürtüsünü bastırması ve kendisini kaybedip yaralı bir kalbin hüznüyle sarılı düşüncelerini haykırmasına izin vermemesiydi. Hıdır Adnan’ın refikası Rande Musa’nın “Roketlerin atılması ve ardından Gazze’nin vurulmasını istemiyoruz... Bir damla kanın dökülmesini istemiyoruz” nidası, tarih kitaplarına girecek bir akıl çağrısıdır. Her vicdan sahibi de bunu takdir edecektir.

Farklı kollarıyla birlikte tüm direniş grupların liderlerinin, Rande’nin çağrısı üzerinde düşünmeleri ve acılı bir annenin çığlığına dikkat etmeleri son derece önemlidir. Bu acılı annenin içindeki derin hüzün, kendi acısını bir tarafa bırakarak gerek Gazze Şeridi gerekse tüm Filistin topraklarında halkının güvenliğini diğer her şeyden önce tuttuğunu gösteren bir açıklama yapmasına engel olmadı. Yazıda diğer bir noktaya geçmeden önce unutmadan İslami Cihad Hareketi’nin hakkını da teslim etmek gerek. Zira İslami Cihad Hareketi’nin liderliği merhumun eşinin çağrısına yanıt vererek ölüm haberinden hemen sonra başlattığı füzeleri durdurdu. Tabi füzelere misilleme olarak İsrail Gazze’deki yerleşim bölgelerini bombalayarak yaşlı bir adamın ölümüne yol açtı. Hareket’in bu çağrıyı karşılıksız bırakmaması, Filistin gruplarının halk tabanının taleplerine yaklaşımlarının inceleneceği ve tarihi belgelerin gözden geçirileceği zamanlar için kaydedilmesi gereken bir tutum.

Diğer noktaya geçecek olursak, şu anda İsrailli politikacılar arasında şayet varsa aklı başında insanların, Filistinlilerin 75 yıl önce ellerinden alınan anavatanlarının bir kısmı üzerinde gerçek ve tam bağımsızlığa sahip bir devlete sahip olma haklarını tanımayan herhangi bir barışı kabul edecekleri kuruntusuna son vermeleri yerinde olacaktır. İşgalci İsrail, güç kullanarak bir Filistinliyi ecdadının topraklarından çıkarmayı başarsa da ne kadar büyük ve şiddetli olursa olsun hiçbir gücün Filistin’i nesilden nesile aidiyet duygularını koruyan halkının kalbinden söküp atamayacağı gerçeğini kabul etmedikçe ne bir adalet sağlanabilir ne de sürdürülebilir bir barış tesis edilebilir.

Yalnızca, İsrailoğulları kesimlerindeki ılımlılar değil de Siyonist yaklaşımdaki radikaller, kökleri Hz. Musa’ya (as) Tevrat’ın inip Yahudiliğin gelmesinden öncesine dayanan ve Filistin halkının bu topraklarda bulunduğunu, toprağını ekip biçtiğini ve vadilerinin kıyılarında, sahillerinde ve dağlarının eteklerinde köyler ve şehirler kurduğunu gösteren gerçekleri inkar etmeye son vermeleri gerektiği sonucuna vardıklarında ve bunu sözle değil de fiille yaptıklarında mücadele ve çatışmalar sona erebilir. Gardiyanlarının her türlü adaletsizliği yapmasının ardından kendisini ölene kadar aç bırakan Filistinli esirin mecburen başvurduğu ‘boş bağırsaklar’ savaşı da bu mücadelelerden biri.

Allah Hıdır Adnan’a merhamet eylesin, eşi Rande’ye ve çocuklarına sabır versin ve kalplerini birleştirsin.