Faysal Muhammed Salih
Sudan eski Enformasyon Bakanı
TT

Sudan'da siyasi çözümün geleceği

İnsanlar Sudan'da devam eden savaş ateşini söndürmekle, ateşkesi sağlamanın yollarını aramakla, acil öncelikler olarak sağlık ve hizmet kurumlarının güvenliğini temin etmekle, insani yardımların ulaşımını kolaylaştırmakla meşgul olsalar da zaman zaman ürkek bir şekilde gündeme getirilen acil bir soru da var: Sudan krizine siyasi bir çözüm ufku var mı?

Soru soyut haliyle kalsaydı, cevap “evet” olurdu, çünkü kriz özünde siyasi bir kriz ve çözümü de siyasi olmalı. Ancak soyutlamadan uzaklaşıp soruyu Sudan gerçeği,  karmaşıklığı ve çeşitli güç dengeleri bağlamına oturttuktan sonra sorduğumuzda, kendisine otomatik olarak cevap vermek mümkün değil ve cevaplar arayan kişi, konunun inceleme ve analiz, ardından da cevabı birden fazla olasılık içine yerleştirmek gerektirdiğini keşfedecektir.

Soru mantıklı görünüyor çünkü görünen o ki, geçen nisan ayında Sudan geçiş dönemini yeni koşullarla sürdürmek için nihai bir anlaşmaya varmaktan bir adım uzaktaydı. Anlaşmanın en önemli özelliği, ordunun kışlaya dönmesi, tamamen sivil oluşumlu bir egemenlik konseyi ve kabinenin oluşturulmasını öngörmesiydi. Ancak 15 Nisan'da çatışmaların patlak vermesi bunu dondurdu ve akıbetini belirsizleştirdi.

Ağustos 2019'daki resmi başlangıcından beri Sudan'daki geçiş dönemi büyük zorluklar ve sorunlarla karşı karşıya kaldı. Bunların ana odak noktası, sivil ve askeri olmak üzere iki ortak arasındaki görüşler ve pozisyonlardaki çelişkilerdi. 2021 yılının ortasında anlaşmazlıklar doruğa ulaştı ve 25 Ekim 2021'de askeri müttefikler, ordu komutanı General Abdulfettah el-Burhan ve Hızlı Destek Kuvvetleri Komutanı General Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti) önderliğinde bir askeri darbe ile sonuçlandı. Anayasal belge donduruldu, alternatif anayasal kararnameler çıkarıldı ve tüm devlet kurumları feshedildi.

Darbeciler bölgesel ve uluslararası bir tanınma elde edemediler, aksine şiddetli halk direnişi ve tam bir tecritle kuşatıldılar ve hükümet kuramadılar.

Bu baskıların etkisiyle ordu, sivillerle müzakere masasına oturmayı kabul etti. Müzakere, bölgesel ve uluslararası destek buldu. Suudi Arabistan Krallığı ve BAE gibi bölge ülkeleri ile Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği ve Sudan’daki Birleşmiş Milletler Misyonu (UNITAMS) gibi uluslararası taraflardan destek aldı.

Diyalog ve müzakere bir süre devam etti ve 5 Aralık 2022'de çerçeve anlaşmanın imzalanmasıyla sonuçlandı. Anlaşma sivil cephe için askeri bileşenin Egemenlik Konseyi ile yürütme aygıtı oluşumlarından ayrılmayı kabul etmesinin temsil ettiği büyük bir zafer teşkil etti. Aynı zamanda anlaşma, birleşik bir ordunun varlığını, tüm silahlı grupların dağıtılmasını ve orduya entegre edilmesini şart koşuyordu. Çerçeve anlaşma, Egemenlik Konseyi Başkanı General Abdulfettah Burhan ve yardımcısı General Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti) tarafından imzalandı. Anlaşmaya Özgürlük ve Değişim Bildirisi Güçleri’nin çok sayıda partisinin yanı sıra, siyasi ve sendikal güçler de katıldı.

Anlaşmanın imzalanmasını takip eden süreçte Burhan ve Hamideti arasındaki ilişki gerginleşti. Aralarında ve temsilcileri aracılığıyla sözlü atışmalar başladı. Atışmalar, çerçeve anlaşma ve ülkede yaşanan siyasi süreçle ilgili yorumlara evrildi. Hamideti, ordu ve liderini rahatsız etmek için de olsa, anlaşmaya ve kendisine eşlik eden anayasa taslağına tam desteğini ifade etmeye, değişim süreci ve demokratik geçiş konusundaki coşkusunu göstermeye başladı. Buna karşılık Burhan, anlaşma ve siyasi süreçle ilgili çekincelerini dile getirmeye başladı. Silahlı kuvvetlerin siyasal İslamcı gruplara yakın temsilcilerinden, anlaşmanın tamamen reddedildiğini gösteren çelişkili sinyaller geldi.

Sonuç olarak, General Burhan ve Silahlı Kuvvetler Komutanlığı'ndaki yoldaşlarının çerçeve anlaşmayı sürdürmek istemedikleri aşikâr hale geldi. Bu, ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri arasındaki gerilimin artmasıyla aynı zamana denk geldi. Silahlı Kuvvetler temsilcileri, Hızlı Destek Kuvvetleri’nin temsilcileriyle anlaşamadıkları için güvenlik ve askeri reform çalıştayının tavsiyelerinin açıklanacağı oturumdan çekildiler. Birkaç gün sonra ise 15 Nisan'da çatışmalar başladı.

Savaş kızıştıkça, odak noktası ateşkese ve insani yardımların ulaşımını kolaylaştırmaya kaydı. Bu işler başarıldığında, tartışmalar savaşan güçlerin durumu ve nasıl ayrılacakları şeklinde devam edecek. Sonra Hızlı Destek Kuvvetleri’nin geleceği, ardından her ne kadar geç bir tarihte olacaksa da sivil güçlerin katılımıyla siyasi sürecin geleceği tartışılabilecek.

Ancak savaşın, çatışma halindeki iki gücü ülkenin siyasi geleceğini kontrol eden bir konuma taşıdığı, buna karşılık sivil siyasi güçlerin şansının azaldığı, 15 Nisan öncesinde olduğu gibi geleceği kontrol etmelerinin artık mümkün olmadığı açık. Bu nedenle görünen o ki, savaşın sona ermesinden sonra yaşanacak siyasi süreçte artık çerçeve anlaşma tek siyasi referans olmayacak, aksine, koşullar birçok yeni olasılığa kapı aralayacak.

Dolayısıyla bir siyasi anlaşma ufku tamamen kapanmadı, ancak savaştan sonraki yeni güç dengelerine dayalı yeni hesaplara göre gecikerek gelecek ve bu, savaş öncesinden kesinlikle farklı olacak.