Nedim Kuteyş
Lübnanlı gazeteci
TT

Wagner Grubu yalnız değil

Wagner Grubu'nun Moskova'daki hamisine karşı isyanına sahne olan bir buçuk günün sırlarından pek çoğu meçhul kalacak. Bununla birlikte bu yeni olayı takip ederken elimizde var olan birkaç doğrulanmış şey, Rus Wagner Grubu gibi askeri oluşumların küresel güvenlik ve uluslararası ilişkilerin dinamiklerini etkileyen merkezi bir olgu haline geldiğini gösteriyor. Aynı şey, devletlerin ve hükümetlerin resmi kurumlarından değişen derecelerde bağımsız olan İran Devrim Muhafızları, Besic ve ilgili diğer milis gruplar, Sudan'daki Hızlı Destek Kuvvetleri veya Irak'taki Haşdi Şabi gibi oluşumlar için de geçerli. Ayrıca bu oluşumlar, rakiplerinden önce destekçileri için temsil ettikleri zorluklar açısından bir dönüşüm aşamasına girdiler.

Wagner’den önce Hızlı Destek Kuvvetleri’nin Sudan ordusuna karşı başlattığı darbe girişimi hâlâ devam ediyor. Sudan’daki darbe girişimi, Wagner lideri Yevgeni Prigojin’i Moskova'ya karşı meydan okumasının çıtasını askeri liderliği hedef almaktan Rusya'ya yeni bir başkan müjdeleme seviyesine yükseltmeye iten birçok benzer hesapların sonucuydu. Bundan önce de eski İran dışişleri bakanı Muhammed Cevad Zarif, Devrim Muhafızları’nın İran devletinin askeri, güvenlik, siyasi ve diplomatik kararlarıyla ilişkisine dair nadir açıklamalarda bulunmuştu. Paralel bir ordu olarak Devrim Muhafızları’nın kararının, nasıl da Dışişleri Bakanlığı ve diğerlerinin kararını sahadaki hesaplara tabi kıldığını belirtmişti. Son bütçe rakamlarının ve Başbakan Muhammed Şiya es-Sudani hükümeti gölgesinde üyelerinin yararlandığı uzun vadeli ayrıcalıkların gösterdiği gibi, Irak'ta da Haşdi Şabi ülkedeki ana askeri güç olmayı başardı. Mukteda es-Sadr'ın siyasi süreçten çekilmesinin ardından Sudani hükümeti, Haşdi Şabi milisleri tarafından kararlı bir şekilde desteklenen ilk hükümet.

Lübnan'da Hizbullah milisleriyle bir arada yaşama iki aşamalı bir darbeyle sonuçlandı. 2005'te Refik Hariri'nin öldürülmesiyle başlayan süreç, 2008'de siyasi sistemin dengelerine karşı silahlı darbe ve yeni yönetim kurallarının tesis edilmesiyle devam etti. Hizbullah böyle davranarak, paralel ve paralı orduların sponsorları veya onlarla uyumlu taraflar aleyhine de olsa nüfuzlarını genişletme ve rakiplerini uzaklaştırma çabalarından sapmamış oldu.

Bu oluşumlar aslında benzerdir. Finansman kaynakları genellikle devletin sponsorluğu, suç faaliyetleri ve özel çıkarların bir kombinasyonudur. Nitekim Rus Wagner Grubu yalnızca Kremlin'den örtülü destek görmekle kalmadı, aynı zamanda gerek Rusya gerekse faaliyet gösterdiği alanlarında çeşitli maden çıkarma projelerinden de kâr elde ediyor. İran ödeneklerine ek olarak Hizbullah milisleri, çok büyük bir kara para aklama ve uyuşturucu kaçakçılığı operasyonları ağı yürütüyor. Öte yandan Sudan'daki Hızlı Destek Kuvvetleri de altın madenlerine hakim olması nedeniyle, asker toplama, sadakatleri satın alma ve nüfuzunu genişletme konusunda belirleyici bir güce sahip oldu.

Bu oluşumların bağımsızlığı yalnızca finansman konusuyla sınırlı değil, buna ilaveten, sponsorlarından bağımsızmış gibi görünmeleri (bu, Devrim Muhafızları ve Haşdi Şabi için sınırlı durumlar dışında geçerli değil), ilgili başkentlerin onlarla bağlantılarını inkar etmelerine, böylece, eylemlerinin meyvelerini toplarken bile bu eylemleri reddetmelerine yardımcı oluyor.

Devletler tarafından desteklenen milisler ve paralı askerlerle başa çıkmak için güçlü yasal mekanizmaların büyük eksikliğinin gölgesinde bu gerçeklik, uluslararası hukuka büyük bir meydan okuma oluşturuyor. Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin, eski Sudan devlet başkanı Ömer Hasan el-Beşir gibi kişileri devlet destekli milisler tarafından işlenen suçlardan dolayı yargılama girişimlerine rağmen, sorumluluğun açıkça kanıtlanması, yargı, uygulama ve siyasi irade sorunları nedeniyle genellikle zor. Başbakan Refik Hariri suikastı davasında Mahkeme’nin suçluları sınırlı yargılaması bunu gösterdi.

Ancak burada paradoks, bu bağımsızlığın ve hükümetlerin kendilerini paralel ordular ve milislerden uzak tutmasının, Wagner ve Hızlı Destek Kuvvetleri gibi grupları kapasitelerini ve hırslarını abartmaya iten şey olduğu gerçeğinde yatıyor. Bu da Rusya ve Sudan'da gördüğümüz gibi ciddi çelişkilere yol açıyor.

Hükümetlerin milislere ve paralel ordulara bel bağlamasının daha karanlık olan yönü ise bunların genellikle demografik ve sosyal yapılar üzerinde yıkıcı ve uzun vadeli bir etkiye sahip olmalarıdır. Onların arkasında olan hükümetler, çoğunlukla bu milisler ve paralel ordular tarafından işlenen suçların hukuki sonuçlarının yükünden muaftır. Dahası devletlerin genellikle kaçındığı suçlara işlemeye onları kışkırtan bizzat hükümetlerdir. Bu bağlamda Sudan'daki Cancavid milislerinin veya Suriye'de Hizbullah milislerinin ya da Irak'ın Sünni şehirlerinde İran yanlısı milislerin kanlı sicili veya daha yakın zamanda, Wagner’in Ukrayna'nın Bahmut şehrindeki eylemleri bu kapsamdadır.

Buna ek olarak, teknoloji, İHA’lar gibi gelişmiş silahların maliyetlerini düşürerek paralel ve paralı orduların gücünü ve etkinliğini artırdı. İzleme ve takip teknolojilerinin bolluğu ve özel casus sistemlerin inşası, bu kuvvetlere daha önce yalnızca devletlerin ve hükümetlerin sahip olduğu yıkıcı güçler sundu. Keza elektronik savaş ve seferberlik faaliyetlerine dahil olmaları, onlara savaş alanına girmeden düşmanlarına zarar vermenin yeni gizli yollarını sağladı. Tüm bunlar, bahsi geçen oluşumların etkinliğini ve dolayısıyla destekçileriniin nüfuz ve karar alma güçlerinden daha fazlasını koparma arzularını büyüttü.

Bu nedenle paralel ve paralı ordular olgusu, çağdaş jeopolitik sahnede karmaşık bir meydan okumayı temsil ediyor. Şimdiye kadar, doğası gereği reaktif olan karşı önlemlerin, Kasım Süleymani suikastı gibi aşırı gösterişle karakterize edildiğinde bile büyük ölçüde etkisiz olduğu açık ve net.

Bu olguyla yüzleşmek, bu grupların oluşturduğu riskleri yönetmek ve azaltmak için yasal reformları, hesap verebilirlik mekanizmalarını ve çok yönlü stratejileri içeren entegre bir küresel çaba gerektiriyor.

Ülkelerin diplomatik, ekonomik ve askeri önlemleri içeren kapsamlı stratejiler geliştirmenin yanı sıra, yönetişim başarısızlıkları ve ekonomik eşitsizlik gibi temel nedenleri çözmeye ihtiyaçları var. Küçük oyuncuların etkinliğini arttırmaya katkıda bulunan ve onlara dev ordulara ve büyük ülkelere karşı çıkma gücü veren ileri teknolojilerin kullanımını da yasallaştırmak gerekiyor.