Hüda Huseyni
Lübnanlı gazeteci-yazar ve siyasi analist
TT

İran, Afgan göçmenleri deport etmek için ABD yaptırımlarını kullanıyor

Birleşmiş Milletlerin(BM) raporuna göre İran’da yaşama ve çalışma vaatleri karşılığında Şii örgütleriyle Suriye’de savaşmaları için Fatimiler Tugayı’na yerleştirilmelerinin ardından İran’a göç eden Afganların 730 bini ülkelerine geri dönüyor. Birçokları, İran’daki ekonomik olanakların az olmasından dolayı kaçtı. İran, bunun büyük ölçüde ABD’nin yaptırımları geri getirmesinden kaynaklandığını söylüyor. Nitekim bu yaptırımlar, 2015 yılındaki nükleer anlaşmanın bir parçası olarak yürürlükten kaldırılmıştı.
Ülkelerine dönen Afganların daha iyi şartlarla karşılaşacakları tahmin edilmiyor. Afganistan, bir kısmına İran’ın da katkıda bulunduğu güvenlik sorunuyla ve şiddetli kuraklıkla yüzleşiyor. İran’a yönelik Afgan göçü, karışık bir geçmişe sahip. Şu anki geri dönüş göçü, uluslararası toplum için de bir endişe kaynağı teşkil etmesi gerekiyor.
Afganistan’dan İran’a yönelik toplu göç, 1979 yılındaki Sovyet işgali zamanına kadar dayanmaktadır. O tarihten bu yana İran, Afgan göçmenlere karşı misafirperverlik ve düşmanlık yapmak arasında gidip geliyor. 1979-1989 yılları arasında yaklaşık 2,6 milyon Afgan, o dönemde mültecilere karşı açık kapı politikası izleyen İran’a giriş yaptı. İran, erken dönemde Afganistan’dan gelen göç dalgasını “göçmen topluluğu” ya da “istemsiz dini göçmen” olarak adlandırdı. Afgan göçmenler, Humeyni devrimi zamanında İran’a geldi. Onlar dinsiz işgal güçlerinden kaçıyordu. Tahran, süresiz olarak İran’da kalmaları noktasında Afgan göçmenlere izin verdi. Afgan göçmenler, ücretsiz olarak ortaöğretim ve lise düzeyinde eğitim alabiliyor ve sağlık hizmetlerinden yararlanabiliyorlardı. Ancak çalışma piyasasındaki varlıkları düşük ücretli el işçiliğiyle sınırlı kalmıştı.
Fakat 1990’ların ortasında İran ekonomisindeki yavaşlama ve daha sonra meydana gelen siyasi baskı neticesinde hükümet, Afganlara sağladığı desteği geri çekerek çift taraflı göç politikası(Sert kurallara göre olsa da yeni Afgan mültecileri kabul etme ve aynı zamanda onları ülkelerine geri dönmeye teşvik etme politikası) izlemeye başladı.
1992’de Afganistan’da iç savaşın çıkmasından ve 1996’da Kabil’in Taliban’ın eline geçmesinden dolayı ikinci göç dalgası meydana geldi. İran’a sığınmak isteyen ikinci Afgan dalgası, göçmen değil mülteci olarak isimlendirildi.  Dolayısıyla Afganlar, göçmenlerin sahip olduğu ayrıcalıklı durumdan yararlanamıyordu. Kendilerine sadece bir yıl geçerli olmak kaydıyla geçici kimlik kartları verildi.
İran hükümeti, gönüllü geri dönüş işlemleri için Afganistan ve BM Mülteciler Ajansı’yla işbirliği yapmaya başladı. Aynı zamanda İran, yasadışı yollarla gelen çok sayıda göçmeni deport etti. Ayrıca Tahran, çalışma olanaklarını sınırlandırarak göçmenler dâhil Afganlara tanınan hizmetlerin sayısını düşürdü. Gönüllü geri gönderme ve deport kampanyası neticesinde yaklaşık 800 bin Afgan, 1990’larda ülkelerine dönüş yaptı. Taliban’ın 2001 yılında yıkılmasının ardından İran, geri gönderme işlemlerine yönelik girişimlerine hız verdi. 2002 ve 2004 yılları arasında 750 bin Afgan ülkeyi terk etti.
Şu anki toplu Afgan göçü ise, kötü ekonomik şartlardan ve İran’da Afganistan karşıtı duyguların artmasından kaynaklanmaktadır. İranlılar, kültürel kimliğe karşı güçlü bir duygu besliyor. Çoğunlukla bu duygu, kendi medeniyetlerinin üstün olduğuna inanmaya kadar gidiyor.
 İkinci derece vatandaş olarak nitelendirilmelerinden dolayı Afganlar, eğitim alamıyor ve birçok işte çalışamıyor. Bunun için bazen onlar, afyon ve uyuşturucu kaçakçılığı gibi suç teşkil eden faaliyetlere girişiyorlar. Yine birçok Afgan, gayri resmi sektörlerde iş buluyor. Genellikle onlar, iki ülke sınırı arasında gidiş-geliş yapıyorlar ve maaşlarını Afganistan’daki ailelerine gönderiyorlar. Bunlar, değişen ekonomik şartlardan en çok etkilenen işçilerdir. Yine Afgan mülteciler, riyalin değer kaybetmesinden dolayı ülkelerine geri dönüyor. Şöyle ki finansal kriz, işsizlik ve enflasyon oranlarının yükselmesine neden oldu. Yani Afgan işçilerin aldığı ücretler, geçmişe göre değer kaybetti. Buna karşı koymak için Afgan işçiler özellikle kayıtlı olmayanlar, Afganistan’a dönmeye karar verdi. Diğerleri Avrupa’ya kaçmaya çalıştı. Ancak İran ve Türkiye sınırına ulaşır ulaşmaz yakalanıp Afganistan’a deport edildiler. Uluslararası Göç Örgütü’ne göre 2018 yılına kadar 277 bin 735 Afgan Afganistan’a deport edildi.
Bunun Afgan ekonomisine yönelik ağır sonuçları var. Yani para transferinin azalmasının yanı sıra şu an Afganistan’ın ülkelerine dönen ve burada yetersiz güvenlik şartlarıyla ve bu yıl tarım sektörünü sekteye uğratan büyük kuraklıkla yüzleşen çok sayıda işsiz genci sindirmesi gerekiyor. Tüm bu faktörler, sağlıklı bir devlet için bile çözülmesi zor bir sorun demektir. Tabi bu, kesinlikle Afganistan’a uygun bir durum değil.
Geçmişte Afganistan’a dönen Afgan göçmenler meselesinin İran’la ilişkileri üzerinde büyük bir etkisi yoktu. Bu son toplu geri dönüş, zayıf Kabil hükümetine baskı getirirken iki ülke arasındaki kapsamlı ilişkileri büyük ölçüde etkilemeyeceği tahmin ediliyor. Şöyle ki İran ve Afganistan, aralarındaki uzun sınırın yanı sıra ortak yönlere sahip iki ülke. Sonra İran-Afganistan ilişkileri, çok yönlü ve karışık bir yapıya sahip. Tarihi olarak bu ülkelerden birisinde meydana gelen bir olay, diğer ülkeyi etkiliyor. Zira Afganistan, yabancı işgaller ve iç istikrarsızlıklarla dolu çalkantılı tarihi nedeniyle zayıf tarafı teşkil ediyor.
İran, Afganistan’ın zayıf bir ortak olarak kalmasından yararlanıyor. Geçtiğimiz Pazartesi günü İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif, Bağdat hatıralarını yeniden hatırlamasından dolayı ne kadar mutlu olduğunu belirtti. Ardından Cevad Zarif, Washington’un değil, aksine Afgan ve Suriye halkının, kendi akıbetlerine ve geleceklerine karar vermeleri gerektiğini söyledi. Cevad Zarif, Amerikan vizyonunun (Afgan kökenli Amerikalı Zalmay Halilzad’ı kastediyor) buralara ulaşmasının mümkün olmadığını ve Afganistan’ın geleceğine kendisinin karar vereceğini dile getirdi.
İran, ABD’ye yakın bir Afgan hükümetinin kurulmasını kesinlikle istemiyor. Afganistan, bir kriz içerisinde bulunuyor. Afganistan, bir yandan İran yatırımlarına ihtiyaç duyarken diğer yandan da Tahran’ın kendi içişlerine karışmasından yakınıyor.
İran’dan gelen Afgan göçmen akını, büyük bir sorun oluşturabilir. İş arayan gençler, Afganistan’daki zayıf çalışma piyasasına uyum sağlayamazsa radikal gruplar, bu gençleri kendi saflarına çekecekler. Bu, hem İran’ın hem de uluslararası toplumun gelecekte karşı karşıya kalacağı güçlü bir olasılık.
Parçalanmış ülkelerine geri dönen Afganların karşılaşacakları tüm zorluklara rağmen onlar, kendilerini daha karanlık bir gelecekten kurtarmış olabilirler. Şöyle ki hâlihazırda İran yönetimi, özgürlük için mücadele eden kadınları, aylardır maaşlarını alamayan işçileri, öğretmenleri, grev yapan tır şoförlerini ve çevre işçilerini hapishaneye tıkıyor. İran, yakında 80 milyon kapasitelik bir hapishane inşa etmek zorunda kalabilir.