Halid Kıştini
Iraklı gazeteci - yazar
TT

​Yaşını bilmeyenler

Her birimizin kendi yaşını bildiği varsayılıyor. Doğum zamanını bildiğinden dolayı yaşını bilmeyenler var. Ancak bugün biz, doğum zamanımızı net bir olguya dönüştürdük. Diğer ülkeler, doğum kayıtlarına önem vermeye ve bu kayıtları korumaya başladı. Onca yılın ardından doğum kayıtlarına sürpriz bir şekilde önem verilmesinin sebebi ise çocukları savaşa göndermek için duyulan ihtiyaçtır. Zira mezar taşlarına yazılacak şeyin bilinmesi için çocukların yaşlarının bilinmesi gerekiyor. Fakat geçmiş yıllarda durum farklıydı.
Geçmişte insanlar, doğum zamanlarını belirli bir olayla ilişkilendirerek yaşlarını belirliyorlardı. İnsanların bir kimse hakkında “…ın yıkılışında doğan çocuk” ya da “…ın yıkılışından iki yıl sonra dünyaya gelen çocuk” şeklinde ifadeler kullandıklarını duydum. Burada “yıkılış” ifadesiyle ahlaki çöküntüyü kastetmiyorlar. Nitekim ahlaki çöküntü, tüm yıllarda meydana gelen genel bir duruma dönüştü. Irak halkı, “yıkılış” ifadesiyle Bağdat’ın İngilizlerin eline geçişini kastediyor. 
Iraklıların yaşlarının İngiliz emperyalizminin başarılarıyla irtibatlandırılması zarif bir şey. Buna rağmen bu durum, Huveyce halkının başına gelenlerden daha basit kalmaktadır.  Öyle ki Huveyce halkı, çocuklarının doğum günlerini Divan el-Şeyh’te meydana gelen korkunç olayla ilişkilendirerek yaşlarını belirliyorlardı. Huveyce halkı, “Filan kimse filan olaydan bir sene ya da iki sene sonra dünya geldi” diyorlardı.
Beşeriyet, yaş konusunda uzlaşmaya varamadı. Grekler döneminde insanlar, kadının yaşını evlilik tarihinden itibaren belirliyordu. Zira evlilik öncesinde geçen günler, zaman kaybı olarak değerlendiriliyordu. Bu durum, bekâr kadınlar için bazı sorunlara yol açmış olmalı. Bekâr kadının yaşını nasıl hesaplıyorlardı? Bu da evliliklerini hayatlarının sonu olarak gören Avrupa’daki çağdaş kadınların hesaplarıyla çelişen bir durumdur.
Aynı şekilde yaşa yönelik bakış açıları farklılık gösteriyor. Bernard Shaw, emeklilik için uygun bir yer ararken aynı konuya atıfta bulundu. Shaw, İngiltere’yi araştırırken Saint Lawrance köyüne uğradı. İngiliz köylerinde birahane, kilise ve mezarlık dışında hiçbir şey yoktu. Shaw, ateist olmasına rağmen alkolik değildi. O da mezarlıkta dolaşmaya ve mezarlığı seyretmeye karar verdi. Bir mezar taşı dikkatini çekti. Mezar taşında şu ifadeler yer alıyordu: “Burada filan oğlu filan yatıyor. Filan yılda doğdu. Filan yılda gençliğinin baharında öldü.”
Bernard Shaw, doğum ve ölüm yılı arasındaki farkı hesapladı ve adamın 70 yaşında öldüğünü fark etti. Shaw, kendi kendine “Kişinin ömür boyu yaşamını garanti etmesi için 70 yaşını gençliğin baharı olarak gören köyde yaşaması uygun olacaktır” dedi. Arayıştan vazgeçerek köyden bir ev satın aldı ve ölene kadar burada yaşadı. Shaw, 94 yaşında hayatını kaybetti. Ağaçtan düşüp ayağını kırmasaydı belki de daha uzun yaşardı.
Benzer şekilde Arap vatandaşı Hasan Cuber, eşiyle birlikte Japonya’da bir köye seyahat etti. Hasan Cuber, köy halkıyla birlikte köyün tarihi mezarlığına gitti ve mermerden yapılmış mezar taşlarında şu ifadelerin yazılı olduğunu gördü: “Burada filan profesör yatıyor. Filan yılda iki yaşındayken öldü. Burada filan bakan yatıyor. 4 yaşında vefat etti.” Bu duruma şaşıran Cuber, köy halkına bunun nedenini sordu. Onlar da Cuber’e “Biz, burada insanın ömrünü geçirdiği iyi ve verimli yıllarla kıyaslıyoruz. İyi ve verimli geçirilmeyen tüm yıllar boşa geçirilmiş yıllardır ” açıklamasında bulundular. Hasan Cuber, biraz düşündü ve eşinin kulağına şunları fısıldadı: “Bak amcamın kızı! Allah emanetini aldığında mezar taşıma şöyle yazsınlar: Burada Hasan Cuber yatıyor. Annesinin karnından mezara konuldu.”