Önümüzdeki hafta DEAŞ örgütünün lideri Ebu Bekir el-Bağdadi’nin Musul kentindeki tarihi El-Nuri Camii’nde hilafet ilan etmesinin 5’inci yıldönümü olacak. Bağdadi, dini bir meşruiyet kazanmak için 8 asırlık caminin minberinden konuşma yaptı. DEAŞ’ın zulmüne uğrayan, karanlık fikirlerinden sıkıntı çeken ve örgütün varlığını bitirmek için yürütülen şiddetli savaşın sonuçlarından etkilenen Irak ve Suriye’deki şehir ve kasabaların üzerinden 5 yıl geçti. Bağdadi, El-Nuri Camii’nde ortaya çıktığı zaman birçok Iraklı, özellikle de Musul halkı, Bağdadi dönenimin uzun sürmeyeceğini düşünüyordu. Fakat halkın Bağdadi’nin neden olacağı tahribatın boyutunu hayal etmesi zordu.
DEAŞ’ın askeri bakımdan hezimete uğrayacağı baştan beri kesindi. Çünkü 69 ülke, DEAŞ’ı hezimete uğratmak amacıyla uluslararası bir koalisyon oluşturdu. Ancak hazırlıklara, uluslararası konferanslara ve düşünce kurumlarındaki araştırmalara rağmen DEAŞ sonrası sürece hazırlık konusunda istenilen sonuçlara ulaşılamadı. Musul, Rakka ve Felluce gibi şehirler, şu 3 felaketi yaşamaya devam ediyor: Yeniden imar sorunu, DEAŞ’ın yayılıp bu bölgelere hâkim olmasına müsaade eden tarafların ve sorumluların yargılanması için somut bir programın başlatılmaması ve DEAŞ’ın yıkmaya çalıştığı toplumların yapısını yeniden düzenlemeye yönelik somut girişimlerin bulunmaması.
Aslında Bağdadi’nin uğursuz konuşmasının 5’inci yıldönümünün hiçbir önemi yok. Fakat bu konuşmanın 5’inci yıldönümü, terör örgütünün suçunu ve o dönemin yol açtığı felaketi düzeltmenin gerekli olduğunu hatırlattığı için önem arz etmektedir. DEAŞ’lı savaşçıların çocuklarından 12 Fransız yetimin dün Fransa’ya ve iki yetim çocuğun da Hollanda’ya teslim edildiği duyuruldu. Yüzlerce yetim ve dul, bu uluslararası terör örgütüne karşı işlem yapmak için herhangi bir mekanizmaya ya da kanunlara sahip olmayan Batılı ülkelerden çözüm beklemeye devam ediyor. Belki de DEAŞ’lı yetimler meselesi, DEAŞ’lı savaşçılarla ilgili en önemli insani bir mesele sayılıyor. Fakat Iraklılar, Suriyeliler ve diğer halklar hakkında suç işleyen savaşçıların nasıl yargılanacağı gibi başka meseleler de bulunuyor. Bağdat’ın kendi topraklarında suç işleyen DEAŞ’lı tutukluları Irak kanunlarına göre yargılama kararı yerinde bir karardır. Ancak DEAŞ’lı katillerin geçtiği ülkeler de sorumluluk üstlenmesi gerekiyor. Aynı şekilde bu ülkeler, DEAŞ’lı katillerin Irak ve Suriye’ye geçmelerine izin verenlerin ortaya çıkartılıp yargılanması konusunda da sorumluluk üstlenmelidir.
Yargılamalar, yetimler ve diğer krizler üzerinden DEAŞ olgusunun uluslararası sonuçları gün yüzüne çıkıyor. Fakat aslında öncelikli zarar görenler, DEAŞ’lı savaşçıların işgal ettiği şehirlerdeki halktır ki onlar henüz haklarını elde edemedi. Bu şehirleri yeniden imar etmek için büyük fonlar tahsis edildi. Ancak bu fonların çoğu verilmedi. Yeniden imar için harcanan fonlar hakkında uluslararası kuruluşlardan doğru istatistik elde etmeye çalışmak doğru sonuçlara ulaştırmaz.
Bağdadi’nin hayatta olması artık önemli değil. Yayınladığı kayıtlar, Irak ya da Suriye’deki olayların gidişatını artık etkilemiyor. Bağdadi’nin geçersiz hilafet toprağındaki girişimi başarısız oldu. Aynı şekilde Bağdadi’nin öldürülmesi de herhangi bir şey değiştirmeyecek. Fakat DEAŞ’ın zararları, Irak ve Suriye’de hissedilmeye devam ediyor. Bu zararların asla unutulmaması gerekiyor. DEAŞ’ın Musul’da veba hastalığı gibi yayılmasından ve şehrin DEAŞ’tan kurtarılmasından yaklaşık 2 yıl sonra Birleşmiş Millerler (BM) Mayın Temizleme Servisi (UNMAS), Irak’ın ikinci en büyük şehrinin mayınlardan temizlenmesinin 10 yıl sürebileceğini söylüyor. Irak’taki UNMAS yetkilisi Pehr Lodhammer, birkaç hafta önce “Amerika’nın Sesi” radyosuna yaptığı açıklamada, tüm patlayıcılar temizlenmeden önce göçmenlerin Musul’daki eski şehre geri dönmesinin imkânsız olduğunu dile getirdi. BM, DEAŞ’ın on binlerce patlayıcıyı geride bıraktığını tahmin ediyor. Sadece geçen yıl, mayın ve bomba gibi 17 bin patlayıcı etkisiz hale getirildi. DEAŞ örgütünün Irak içerisinde artık toprakları kontrol etmemesine rağmen bu patlayıcılar ve zararları, örgütün yol açtığı zararın boyutunu gözler önüne seriyor.
Özelde Musul halkının genelde ise Irak ve Suriye halkının DEAŞ’a karşı çıkması nedeniyle DEAŞ’lı savaşçılar, kaçmadan önce El-Nuri Camii ve eğik minaresine yönelik bir saldırı düzenledi. Bu saldırı, Musul’daki soylu Arap medeniyetinin kimliğini mahvetmeye yönelik hedefler arasındaydı. Aynı şekilde DEAŞ, Tedmur’daki tarihi eserleri ve Bağdadi’nin konuşmasından 5 asır sonra da ayakta kalacak medeniyetin tarihi eserlerini tahrip etti.
Belki de fotoğrafçı Ali el-Barudî, 5 yıl önce Facebook sayfasında şu açıklamayı yaparak, Musul’da yaşananları ve gençlerin yaşama azmini en iyi şekilde özetlediyordu:
“Bu, teslimiyet ve ümitsizlik mesajı olmadığı gibi bir vasiyet de değildir. Onların ölümü sevdiği kadar ben de yaşamayı seviyorum. Allah emanetini alana kadar yaşayacağım.”
Bugün Ali, hala Musul’da yaşıyor ve Musul’daki güzel şeylerin fotoğrafını çekiyor. Ali ve benzerleri, DEAŞ’a karşı en iyi silahtır.
TT
Bağdadi’nin Musul hutbesinin 5’inci yıldönümü
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة