Meşal Sudeyri
TT

Mutluluklar ve kederler dünyası

Kuveytli doktor Fawzia el-Diria, içine nasıl gireceğinizi, girdiğinizde ise nasıl çıkacağınızı bilemediğiniz bağımsız bir dünya gibidir. Kendisinin herkese sunduğu ve kabul edip etmemelerini önemsemediği şok edici demeyelim de cesur kimi görüşleri vardır. Şu halk atasözü, sanki onun için söylenmiş gibidir:
”Gökten inene yeryüzü ev sahipliği yapar.”
Kendisi hatırlamamın nedeni; merhum Ghazi el- Gosaibi’nin al-Watan gazetesi tarafından yeniden yayınlanan ve Doktor Fawzia el-Diria’dan bahsettiği makalesiydi.
Bu makalede Ghazi şöyle diyordu:
Öpücük ve etkileri hakkında en azından ‘teorik’ olarak bilgi sahibi olduğumu zannediyordum. Ama bir kitabı okuduğumda bu konudaki bilgimin sıfırın da altında olduğunu anladım. Kitabın adı ‘Öpücük’tü. Yazarı ise amacının Arap kütüphanesini öpücük ile ilgili bir kitap ile zenginleştirmek olduğunu düşündüğüm -Allah niyetleri en iyi bilendir- araştırmacı ve doktor Fawzia al-Diria’ydı.
Bilimsel ve kesin bilgiler ve istatistikler içeren bu kitabın içine rakamların sıkıcılığını hafifletmek için şiir ve mısralar da serpiştirilmiş. Bunların yanısıra birçok ilginç bilgiye de yer verilmiş.
Hiç elektrikli öpücük diye bir şey duydunuz mu aziz okuyucularım. Duymadınız mı? Öyleyse bilin ki; elektrikli öpücük, bir Amerikan icatıdır. Buna göre ilk önce vücut, elektrik yükleri ile şarj ediliyor. Dudaklara bir şey temas ettiğinde ise bu elektrik yükleri deşarj ediliyor. Allah’ım sen bizi böyle şeylerden koru!
Peki sulu öpücüğü duydunuz mu? Hayır mı? Doğrusu ben de duymadım. Bu öpücük; Hawaii’de oldukça yaygın olduğu için kendisine Hawaii öpücücüğü de deniliyormuş ve şu şekilde yapılıyormuş:;
Derin bir nefes alıp dudaklarınızı akan suya yapıştırıyor ve nefesiniz kesilene kadar bu şekilde kalıyor muşsunuz. Ghazi el-Gosaibi, yazısında bunlar gibi başka öpücüklerden de bahsediyor, ama burası onlardan bahsetmenin yeri değil.
***
1978 yılında İngiltere’de itfaiyeciler greve gittiğinden acil durumlara müdahale etmek için ordunun bazı birlikleri görevlendirilmiş. Bu sırada yaşlı bir kadın kendilerine telefon etmiş. Kadın, ağlayarak onlara adresini vermiş ve ağacın tepesinde mahsur kalan kedisini kurtarmalarını istemiş.
Görevli askerler bir saatten kısa bir süre içinde verilen adrese ulaşıp kediyi kurtarmış. Yaşlı kadın o kadar sevinmiş ki onlara sarılıp öpmeye başlamış. Evine davet edip onlara çay ve sandviç ikram etmekte ısrar etmiş.
Çaylarını bitirip yaşlı kadın ile karşılıklı olarak teşekkürlerini ve selamlarını ilettikten sonra araçlarına binmişler. Ancak hareket eder etmez, tekerleklerin altında saklanmış olan kediyi ezmişler ve yaşlı kadının sevinci, büyük bir yasa dönüşmüş. İşte dünya böyledir. Mutluluk ile keder hep birliktedir.