Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian’ın ziyareti arifesinde, Fransız diplomasisi derin bir mesaj vermeyi amaçladı. Mesajın içeriği, Fransa’nın Lübnan’ı bırakmayacağı, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Lübnan’ı kayıp bir dava olarak görmediği, Lübnan’dan vazgeçmenin başkalarına alan açmak anlamına geldiği, Lübnan krizi herkesi ilgilendirdiği ve boyutları bölgeyle sınırlı olmayıp daha uzaklara uzandığı için Paris’in ABD ve Körfez ülkeleriyle Lübnan ile ilgili görüşmeler yürüttüğü şeklindeydi.
Le Drian Beyrut’a ulaşmadan önce Paris’in kendisinin bir dizi mesaj taşıdığını kasıtlı olarak açıkladığı aşikardı. Mesajların ilki, ziyaretin Washington ve Körfez başkentleri ile yapılan istişarelerden sonra gerçekleştiğiydi. İkincisi, Lübnan halkı ve talepleri ile dayanışma, yetkililere karşı ise kararlılık mesajları taşıdığıydı. Üçüncü mesaj, Lübnan hükümetinin kuruluşunun üzerinden 6 ay geçmiş olmasına rağmen hiçbir reform gerçekleştirmediğiydi. Dördüncüsü, Maruni Patriği Bişara er-Rai’nin gündeme getirdiği, Cumhurbaşkanı Mişel Av ile müttefikleri Şii Hizbullah ve Emel Hareketi dışında bütün Lübnanlı güçler tarafından coşkuyla desteklenen tarafsızlık çağrısını Paris’in de desteklediğiydi. Beşincisi, Lübnan ile ilgilenen ülkelerin “tarafsızlık olmadan egemenlik olmayacağı” konusunda hemfikir olduklarıydı.
Bütün bunların arka planında, Le Drian’ın ziyaretinin, özellikle Lübnan’ın Uluslararası Para Fonu (IMF) ile müzakerelerinin zorluklarla karşılaştığı bir zamanda gerçekleştiği için önemli ve belirleyici olduğu açık ve nettir. Müzakerelerin bu duruma gelmesinin nedeni, hükümet, Merkez Bankası ve Bankalar Birliği arasında IMF’ye sunulacak ve müzakere edilecek belirli bir rakam üzerinde mutabakata ulaşılamamasıdır. Bu ihtilafın sürmesi durumunda, müzakereler olumsuz bir biçimde etkilenecektir.
Cumhurbaşkanı Avn kendisine Lübnan’ın “reform ve yolsuzlukla mücadele sürecinde Fransa’nın yardımını” almayı umduğunu ilettiğinde Fransa Dışişleri Bakanı daha ziyaretinin başında ilk şokunu yaşadı. Zira bu Fransa’nın değil tamamen Lübnan’ın sorumluluğudur. Aslında Fransa, Lübnanlıların kendilerinin itiraf ettikleri gibi varlıklarını tehdit etmeye başlayan ekonomik kriz ile yüzleşmesine yardımcı olacak yardımların önünü açmak için “Paris1” konferansından “CEDRE” konferansına hala Lübnan’ın ciddi ve gerçek bir reform sürecine girişmesini bekliyor.
“Bize reform sürecinde yardım edin”, ama hangi süreçte, Le Drian’ın buna verdiği yanıt açık ve netti: “ Yolsuzlukla mücadele edeceğinizi söylüyorsunuz, peki bunu neden yapmıyorsunuz?” Daha sonra Cumhurbaşkanı Avn’a doğrudan şu soruları sordu: Yargı atamaları hangi noktaya ulaştı? Yargının bağımsızlığı ne durumda, kendisi yolsuzlukla mücadelede en önemli organ mı? Ya elektrik sorunu hangi noktada? Kamu borcunuzun yarısına mal olan bu sektörün düzenlenmesi için 2002 yılında kabul edilen ama uygulanmayan bir yasa olduğunu biliyoruz, elektrik düzenleme kurumunun şu anda ne durumda? Bütün yetkilerini enerji bakanına devreden düzenlemeden sonra yasal işlevlerinin sona erdirildiği söyleniyor, bu doğru mu?
Le Drian’ın “ Lübnan Titanik gibi batıyor ama siz bir şey yapmıyorsunuz” diyerek Avn’ın daha önce yapmış olduğu “Lübnan, Titanik gemisi gibidir. Kendisi batarken yolcuları eğlenmek ve dans etmekle meşgul” açıklamasına kasıtlı olarak atıfta mı bulunduğunu doğrusu bilmiyorum. Fransız diplomatik kaynaklarına göre, Temsilciler Meclisi Başkanı Nebih Berri, Başbakan Hassan Diyab, Dışişleri Bakanı Nasif Hitti ile görüşmeleri sırasında Fransa Dışişleri Bakanı, bağışçı ülkelerin Lübnan’ın yıllardır yerine getirilmeyen taahhütleri karşılığında bir kuruş bile yardım yapmalarının söz konusu olmadığını, Lübnan’ın gerçekten köklü reformlara girişmesi gerektiği, reform sürecinin Merkez Bankası hesaplarını denetlemek üzere bir şirketin görevlendirilmesiyle başladığını söylemenin yeterli olmadığını açıkça belirtti. Le Drian, gerçek reform kararlarının uygulanması, kamu harcamalarının dikkatle incelenmesi, yolsuzluk ve israfın durdurulması gerektiğini tüm Lübnanlı yetkililere kesin bir dille iletti.
Burada ilginç olan, Fransız Dışişleri Bakanı’nın, Lübnanlı yetkililere, bizzat kendisinin dost ve kardeş başkentlerin bakanları ile buluştuğu ve hepsinden de “Kendisini iflasa sürükleyen yolsuzlukla mücadele eden gerçek bir reform süreci görmeden Lübnan bizden bir dolar bile alamaz” sözlerini duyduğunu, dolayısıyla bu başkentlere heyetler göndermelerine gerek olmadığını söyleyecek kerteye gelmesiydi. Le Drian’a yaptığı görüşmelerde eşlik eden “Le Figaro” gazetesi ilk sayfasının tamamını kaplayan ve “Lübnan cehenneme sürükleniyor” başlığını taşıyan bir haber yayınladı. Alman Der Spiegel gazetesi ise, Fransa’nın bu yozlaşmış rejimi kurtarmak için milyarlarca dolar harcamaya hazır olmadığını, CEDRE Konferansı kararları hala geçerli olsa da bağışçı ülkelerin yardımdan önce somut reform adımları görmek istediklerini yazdı.
Ziyaret öncesinde Fransız diplomatik kaynakların, Le Drian’ın Lübnan’ın dostlarına, Lübnan’ı kayıp bir mesele saymamaları ve üzerini çarpıyla çizip kendisinden vazgeçmemeleri gerektiği, böyle yaparak başkalarının at koşturacağı bir sahaya dönüşmesini sağlayacaklarına dair bir mesaj taşıdığı açıklamasını yapmaları dikkat çekiciydi. Bu açıklama dolaylı olarak, şu anda gerçekten Lübnan’dan umudunu kesip üzerine bir çarpı atarak kendisinden vazgeçmeyi düşünen ülkeler olduğuna, ancak buna rağmen Lübnan’a açık çekler verilmemesi gerektiğine işaret ediyor. Burada asıl önemli soru şu: Lübnan, Fransız ve bağışçı ülkelere kendisine yardım olmaları için yardımcı oluyor mu?
Ziyaretinin sonunda Le Drian şu açıklamayı yapmaktan kaçınmadı: “Lübnan artık uçurumun kenarındadır. Bizi en çok şaşırtan ise bunun, bu ülkenin yetkili makamlarını ülkeyi kurtarmak için somut önlemler almaya çalışmaya itmemesidir.” Buradaki uçurum kenarı ifadesi, ülkenin içinde bulunduğu durumun, Lübnanlı yetkililerden ziyade Fransa’yı kaygılandırdığını gösteriyor. Nitekim Lübnan Dışişleri Bakanlığında gerçekleştirdiği görüşme sırasında Le Drian, daha olumsuz içerik ve imalara sahip sözler söyledi. Durumun kritik olduğunu, halk üzerinde sonuçları olacağını, ülkenin kaos ve şiddete kayabileceğini ima ederek şöyle konuştu: “Krizin Lübnan’daki toplumsal birlikteliği değiştirmesinden kaçınmak istiyoruz. Lübnanlılar düzenledikleri gösteriler ile değişim, şeffaflık ve yolsuzlukla mücadele isteklerini gösterdiler ama bu çağrı henüz yerine ulaşmadı.” Le Drian, krizin Lübnanlılar arasındaki toplumsal birlikteliği değiştirmesinden korku duyduklarını söyleyerek neyi kastediyordu? Bu umutsuz ülkede, bu önemli ve endişe verici söz, acaba hiçbir sorumlunun dikkatini çekti mi?
Öte yandan, Lübnanlı yetkililer acaba durumun kötüleşmesinden korkulduğu için gelişmeleri takip etmek ve gerektiğinde Avrupa ve ABD vatandaşlarını tahliye etmek için Kıbrıs adasından tahliye gemilerinin denize açıldığından bahseden haberleri incelemiş yada üzerinde düşünmüşler midir? Bu haberler, Le Drian’ın krizin Lübnan’ın toplumsal birliği üzerindeki etkilerinden endişe duyan açıklamalarına bir boyut katıp destekliyor. Buna karşılık Lübnanlı yetkililer hala inanılmaz bir inkar hali içerisindeler.
Nitekim, Hassan Diyab’ın Le Drian’ın ziyaretinin sona erip ülkeden ayrılmasından sonra salı günü Cumhurbaşkanı Avn’ın da katıldığı bakanlar kurulu oturumunda söyledikleri bunun kanıtıdır. Diyab, Le Drian’ın ziyaretinin hiçbir yenilik taşımadığını, hükümetin reform süreci hakkındaki bilgilerinin eksik olduğunu, Lübnan’a yapılacak yardımı reformlara bağlamasının uluslararası kararın Lübnan’a yardım etmemek yönünde olduğunu doğruladığını söylemişti. Bu sözlerin dolaylı olarak hükümetin mimarı Hizbullah’ın yönelimlerini ifade ettiği gizli değildir. Ancak yine de Fransa Dışişleri Bakanının bilgilerinin eksik olduğu sözü tam bir saptırmadır. Hükümetin reform süreci hakkındaki sözleri ise ondan büyük bir saptırmadır. Özellikle de Diyab’ın söz konusu bakanlık kurulu toplantısını, kaos, “zayıf yargı ve güvenlik denetiminden, mafyadan, her sektörde devlete karşı gelen çetelerden “ oluşan bir dizi şikayet ile bitirdiği göz önüne alındığında. Evet, tam tamına bunlardan şikayet etti. Bunun üzerine Savunma Bakanı Zeyna Akar, bu ilginç sözlere şu karşılığı verdi: Kimi kime şikayet ediyorsunuz? Gerek kararları alacak olanlar gerekse sorumlu olanlar biz değil miyiz?
Bu gerçekten de çok garip ve ilginç durum bizi, Le Drian’a Beyrut’a düzenlediği ziyaretlerinde ikinci kez eşlik eden Fransız milletvekili Gwendal Rouillard yazdıklarını alıntılamaya itiyor: “Lübnan ölüm tehlikesi ile karşı karşıya bulunuyor. Ancak, yozlaşmış ve manipülatif bir rejime de yardım yoktur. Kadın ve erkeklerin endişeli, tasalı, restoranlarının kapalı olduğu, sokaklarının karanlık, hayaletlerin dolaştığı bir ülke gördüm. Bu, Lübnan vatandaşları hakkında işlenmiş bir suçtur. Tehlikeli bir durumdur. Modern ve yatırım çeken bir ülke inşa etmek için bu inkar durumundan çıkmanın zamanı gelmiştir.
Ne var ki Lübnanlılar, endişe ve tasa aşamasından ümitsizlik hatta bazıları ihtiyaç nedeniyle intihar aşamasına geçtiler. Dost ülkeler Lübnan üzerine bir çarpı çizip ondan vazgeçmeye hazırlanırken Lübnan Başbakanı hala kibirli bir şekilde hayali reformlar denizinde yüzüyor. Le Figaro gazetesi, Lübnan’ın cehenneme sürüklendiği başlığını attığında kesinlikle abartmıyordu.
TT
Lübnan üzerindeki çarpı işareti
Daha fazla makale YAZARLAR
لم تشترك بعد
انشئ حساباً خاصاً بك لتحصل على أخبار مخصصة لك ولتتمتع بخاصية حفظ المقالات وتتلقى نشراتنا البريدية المتنوعة