Eski Suriye Devlet Başkanı Yardımcısı Abdulhalim Haddam’ın günlükleri 9: Suudi Arabistan, İsrail-Suriye füze ​​krizinin çözümünde önemli rol oynadı

Eski ABD Başkanı Ronald Reagan, merhum Suudi Dışişleri Bakanı Prens Suud el-Faysal ve merhum Suriye Dışişleri Bakanı Abdulhalim Haddam 1982'de Washington'daki Beyaz Saray'da iken (Şarku’l Avsat)
Eski ABD Başkanı Ronald Reagan, merhum Suudi Dışişleri Bakanı Prens Suud el-Faysal ve merhum Suriye Dışişleri Bakanı Abdulhalim Haddam 1982'de Washington'daki Beyaz Saray'da iken (Şarku’l Avsat)
TT

Eski Suriye Devlet Başkanı Yardımcısı Abdulhalim Haddam’ın günlükleri 9: Suudi Arabistan, İsrail-Suriye füze ​​krizinin çözümünde önemli rol oynadı

Eski ABD Başkanı Ronald Reagan, merhum Suudi Dışişleri Bakanı Prens Suud el-Faysal ve merhum Suriye Dışişleri Bakanı Abdulhalim Haddam 1982'de Washington'daki Beyaz Saray'da iken (Şarku’l Avsat)
Eski ABD Başkanı Ronald Reagan, merhum Suudi Dışişleri Bakanı Prens Suud el-Faysal ve merhum Suriye Dışişleri Bakanı Abdulhalim Haddam 1982'de Washington'daki Beyaz Saray'da iken (Şarku’l Avsat)

İsrail 1981 yazında, Bekaa Vadisi’nde Suriye’ye ait iki helikopteri düşürdü. Lübnan, Zahle ve Sannine'de Samir Caca’nın liderliğini yaptığı (Maruni Falanjist) ‘Lübnan Kuvvetleri’ne karşı bir savaş görevindeydiler. Suriye, Bekaa Vadisi'ne ‘SAM’ uçaksavar füzeleri sokarak karşılık verdi.
İsrail Başbakanı Menahem Begin, Suriye füzeleri geri çekmediği takdirde Şam'ı bu füzeleri ‘özel araçlarla’ çıkarmakla tehdit ederek yanıt verdi. Suriye, İsrail'in talebine uymayı reddettiği için askeri gerginlik arttı. Savaşın eşiğine geldi.
Bu kriz, 1960'ların başında ABD ve Sovyetler Birliği arasında Nikita Kruşçev ile John Kennedy arasında yaşanan ve Kruşçev'in füzelerini geri çekmesiyle sonuçlanan ‘Küba Füze Krizi’ne benziyordu.
Tarihsel bağlama ek olarak, bu krizin Irak nükleer reaktörünün İsrail tarafından bombalanmasıyla çakışması meseleleri daha karmaşık hale getirdi. Hatta bu krizin İsrail'in ertesi yıl Lübnan'ı işgal etmesine zemin hazırladığını iddia edenler var.
Suriye’nin eski Devlet Başkanı Yardımcısı Abdulhalim Haddam, Şarku’l Avsat tarafından yayınlanan anılarının 9’uncu bölümünde bu diplomatik savaşın sahadaki gerilime paralel olan bazı boyutları anlatıyor:
Füze krizi, Arapların ciddi bölünmeler, gerileme ve kayıtsızlık durumuna tanık olduğu ve ulusu İsrail ve başkalarının tehdit ettiği ana tehlikelerle meşgul olmadıkları bir dönemde meydana geldi (…). Bu noktada, Arapların durumu iç açıcı olmamasına rağmen Arapların bu tutumunun ABD’ye baskı uygulamada olumlu bir rol oynadığına dikkat çekmek istiyorum. Başta Suudi Arabistan Krallığı olmak üzere Kuveyt, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve diğerleri ABD yönetimi ile karşı karşıya geldi. Kral Halid bin Abdulaziz, Başkan Ronald Reagan'a Suriye'ye saldırıda İsrail'i desteklememesi konusunda uyarıda bulunan birkaç mektup gönderdi. Kral, söz konusu mektuplarda Suudi Arabistan ve tüm Arapların Suriye ile yan yana duracağına dikkat çekti.
Suudi Arabistan Krallığı'nın Veliaht Prensi Fahd bin Abdulaziz, bir basın toplantısında füzeler konusunda ​​şunları söyledi: Maalesef ki Arap ulusunun mevcut tutumu İsrail’i Filistinliler ve Lübnanlılara karşı askeri operasyonları tırmandırmaya iten ana neden oldu. Arap milleti, 1978'de Bağdat Zirvesi'nde elde edilen asgari dayanışma düzeyini kaybetti ve bu çok tehlikeli. Bir süredir Suudi Arabistan olarak biz konunun ciddiyetine dair uyarılarda bulunmakla birlikte Arapların iç durumunu düzenlemesinin gerekliliği üzerinde duruyoruz. Arapların durumu kötüleştiği ölçüde, İsrail, saldırganlığını ve kibrini arttırdı. Birkaç gün önce, Begin, Celile’de Filistin'i yıkmaktan bahsetti. Bugün Filistinlileri, yalnızca Fedailer oldukları için değil, Filistinli oldukları için de öldürüyor. Bu, Arapların devam etmesine izin vermemesi gereken bir soykırım savaşıdır. Ulusal görevimiz en kısa zamanda Arap tutumunu birleştirmek ve Siyonist tehdidini durdurmak için pratik adımlar atmaktır. Dün Kudüs, bugün güney Lübnan ve yarın Golan. Durum, kapsamlı bir ulusal Arap mücadelesini gerektiriyor.
Her halükârda, Filistin varlığının bir yükü olmasaydı, Begin aklını bu şekilde kaybetmezdi. Suudi Arabistan olarak biz, Filistin ve Lübnan halklarının İsrail savaş makinesi karşısındaki kahramanca kararlılığını selamlıyor ve İsrail'e karşı kararlı ve cesur duruşunda kardeş Suriye'yi destekliyoruz. Şam’ın, bu aşamada “kardeş Hafız Esed” liderliğinde üstlendiği büyük sorumluluk hepimizin teyit ve desteğini gerektiriyor. Suriye'nin bugünkü konumu, Arap dayanışmasının olmamasına rağmen İsrail'in iradesini kendisine dikte etmesine izin vermeyecek Arap ulusunun iradesini ifade ediyor.
Eğer İsrail Suriye'ye saldırırsa, tüm Araplar Suriye’nin yanında savaşacak. İçtenlikle bir sonraki Arap Dışişleri Bakanları Konferansı’nın Arap ulusunun karşı karşıya olduğu büyük zorluk seviyesinde gerçekleştirilmesini umuyoruz. Böylece Arapların gidişatını düzeltmeyi başarır ve 1978 yılında Bağdat zirvesinde gösterilen dayanışmayı yeniden sağlayabiliriz.”
Prens Fahd, bu röportajı 1981 yılının Mayıs ayı ortalarında Suudi Arabistan Haber Ajansı’na vermişti. Burada füze krizi sırasında en aktif temas gerçekleştiren Arap ülkesinin Suudi Arabistan olduğunun da altını çizmek gerekir. Devlet Başkanı Hafız Esed ile Kral Halid arasında birçok mektuplaşma gerçekleştirildi.
Bu mektuplar arasında Hafız Esed’in, Kral Halid’e kardeşi Albay Rıfat Esed ile gönderdiği bir mektup bulunuyor. Söz konusu mektupta şu ifadelere yer verilmişti:
1-ABD Büyükelçisi Philip Habib ile son görüşmelerini size bildirmek için beni gönderen Cumhurbaşkanı Hafız Esed'in en içten selamlarını size sunmaktan mutluluk duyuyorum. Suriye’nin gurur duyduğu, kararlı duruşunuz ve yetkililerinizin Arap haklarını destekleme konusunda yaptığı açıklamalar için teşekkürlerimi sunuyorum.
2- Devlet Başkanı Esed, Suudi Arabistan’ın olayları yakından takip edebilmesi ve resmin net ve tam bir şekilde görülmesi için gelişmeleri sizlere adım adım bildirmeye önem veriyor.
Daha önce kardeş Abdulaziz et-Tuveyciri aracılığıyla gönderilen mesajlarla Devlet Başkanı Esed ve Philip Habib arasında gerçekleştirilen iki toplantıda konuşulanları öğrendiniz. Sayın Habib, üçüncü ziyaretini 19 Mayıs 1981 tarihinde gerçekleştirdi. Dostane bir üslupla görevinde başarılı olması dileklerimizi dile getirdik. Muvaffakiyet dileyip hiçbir yardımdan kaçınmayacağımızı ifade ettik.
3-Habib’in son ziyaretindeki talepleri aşağıdaki gibiydi:

  • Her türlü askeri tırmanışın durdurulması,
  • Psikolojik gerilimi arttırdığı için sözlü açıklamaların şiddetinin düşürülmesi,
  • Eski duruma dönüş (yani füzelerin çekilmesi ve Caydırıcı Güçlerin Sannin ve Zahle’den çekilmesi) ve bunun karşılığında İsrail’in bize saldırmaması
  • Bu anlaşmanın, kuvvetlerimizin Zahle ve Sannine'den çekilmesi faaliyetleri ile eş zamanlı ve bağlantılı olması koşuluyla, Lübnan'daki ulusal anlaşmanın yeniden canlandırılması için çalışmaya devam edilmesi,
  • Filistinlilerin Lübnan sınırındaki eylemlerinin azaltılması

4-Devlet Başkanı’nın Habib’in taleplerine verdiği yanıtlar şöyleydi:

  • Askeri tırmanışın durdurulmasıyla ilgili olarak, bunu kabul ediyoruz. Eylemlerimizin tamamen savunma amaçlı ve asgari düzeyde olmasına ek olarak, aldığımız önlemlerin İsrail'in yaptıklarına yanıt olduğunu unutmayın. Öte yandan İsrail’in eylemleri saldırgan nitelikte. Begin, 30 Nisan'da İsrail hava kuvvetlerine Suriye füze alanlarını bombalama emri verdiğini açıklamıştı. İsrail'in, füzeler getirilmeden önce iki helikopteri hedef alması, eylemlerinin saldırgan nitelikte olduğunu gösteriyor. Ayrıca yine füzeler getirilmeden önce İsrail ordusu içinde önlemler alındı. Keşif uçağı Lübnan hava sahasını ihlal etmeyi ve Lübnan'da faaliyet gösteren kuvvetlerimizin üzerinden uçmayı durdurmadı.
  • Açıklamalarımız, birbiri ardına sıralanan İsrail tehditlerine rağmen ılımlıydı. Doğası gereği savunma amaçlı olarak da tanımlanabilir. Örneğin Begin, Filistinlileri ezeceğini açıklarken, biz İsraillileri ezeceğimiz söylemedik.
  • Eski duruma dönüş konusuna gelince, bu konu daha önceki iki görüşmede ayrıntılı bir şekilde ele alındığı için Sayın Habib ile bu konuyu konuşmak istemedik. 
  • Uzlaşının sağlanmasının gerekliliği konusunda hemfikiriz ve bunun için çabalıyoruz. Ancak, İsrail'in Lübnan'ın içişlerine müdahalesinin durumu karmaşıklaştırdığını anlamalıyız. Bu durum mutabakatı sağlamanın önündeki engel ve zorlukları arttırıyor.   İsrail ile Lübnanlı bir parti arasında bir ilişkinin kurulması, diğer Lübnanlı partilerin bu ilgili tarafla diyaloğu reddetmesine yol açacağından, İsrail onu desteklediği için tarafların en güçlüsü haline geldiği korkusuna girecek ve uzlaşmayı sabote etmeye teşvik edecek.
  • Filistinlilerin eylemlerine gelince, Lübnan'ın talebi üzerine Tunus Zirvesi’nde bu konuda bir karar kabul edildi ve Filistinliler buna bağlılık gösteriyor. Ancak, kamplarının sürekli bombalanması onları tepki vermeye zorluyor. İsrail'in Filistinlilerin Lübnan topraklarından bir fedai operasyonu gerçekleştirmesini beklemeden, işgal altındaki topraklarda gerçekleşen herhangi bir operasyona kim tarafından yapıldığına bakılmaksızın yanıt vermek için kamplarını bombaladığını unutmayın.

5-Sayın Habib’in son talepleri ve verdiğimiz yanıtlar bu şekildeydi. ABD’nin tutum ve bakış açısında gelişme yönünde bir dalgalanma olduğu dikkat çekicidir. Bu tutum açık uyarılarla başladı. Sonra tutumumuzu ve savunma ihtiyacımız anlıyormuş gibi göründüler. Şimdi, İsrail'in taleplerinin benimsenmesi ve onaylanması yönünde bir dönüş görüyoruz. ABD’nin tutumundaki gelişmenin son analizi, içeriğin aynı kaldığını yani önceki durumu geri sağlama vurgusunun sürdüğünü, ancak isteme şekli ve üslubun değiştiğini gösteriyor.
6- İsrail’in bu talepleri kabul edildiği takdirde, Arapları aşağılamayı hedeflediğinin farkındayız. Ayrıca talepleri Lübnan’la sınırlı kalmayacak ve gelecekte Arapların ülkelerine, göklerine ve iradelerine her yerde saldırmayı sağlayacak tehlikeli bir suç yaratmayı hedefliyor. Tüm bunlar buna işaret ediyor. Begin, bu ayın 21'inde bir ABD televizyonuna yaptığı açıklamada, Lübnan'daki füzeler konusundan sınırı aşıp Suriye topraklarında bulunan füzelerin bile geri çekilmesi talebinde bulunarak durumu çoktan tırmandırmaya başladı.
7- Tüm bunlarla ilgili olarak bizler kendi tutumumuzda kararlıyız. Savaş istemiyoruz, bunun için de çalışmıyoruz. Ama biz Arapları aşağılayan herhangi bir şeyi kabul etmeyi kesinlikle reddediyoruz. Bu nedenle sizin de daima çağrısında bulunduğunuz ortak Arap eylemi, özellikle de bu tür kritik ve hassas koşullarda çok büyük bir önem taşıyor.
Siz ve Krallığın desteği, Arap ulusunun hakları lehine bir pozisyon geliştirmede belirleyici bir faktördür. ABD üzerinde baskı uygulamanız, bu hakların zarar görmemesi için çok gereklidir. İsrail’in yalnızca ABD silahları ile saldırı gerçekleştirdiği çok net bir şekilde biliniyor. Bu da ancak ABD’nin göz yumması sonucunda saldırı gerçekleştirebildiği anlamına geliyor.
8-Devlet Başkanı’nın bu ortak Arap eylemine verdiği öneme dayanarak Dışişleri Bakanı Abdulhalim Haddam’a verdiği talimatlar, şu an Tunus’ta gerçekleştirilen Arap Dışişleri Bakanları toplantısına, Lübnan’da ulusal uzlaşmanın sağlanmasına yardımcı olmak için Dörtlü Komite’yi canlandırmak ve bu kardeş Arap ülkesini başına gelen beladan kurtarmak için teklif sunulmasını içeriyor. Bu önerinin sunulması tüm Arapların bu değerli ülkenin akıbetine verdiği önemi gösteriyor.
9-Devlet Başkanı Hafız Esed’in selam ve teşekkürlerini iletiyorum. Sayın Esed’e iletilmesini istediğiniz her türlü görüş ve fikri şimdiden memnuniyetle karşılayacağını bildiririm.”
Bu etkinlik çerçevesinde, 22 Mayıs 1981'de olağanüstü bir oturumda Tunus'ta Dışişleri Bakanları düzeyinde Arap Birliği Konseyi'nin acil bir oturumunun yapılması için çalıştık. Söz konusu toplantıda durumu ve gelişmelerini, Habib ile yaptığımız görüşmeleri ve çeşitli temaslarımızı sundum. Herkes Suriye'nin pozisyonunu destekleyen konuşmalar yaptı. Konsey, görüşmelerin sonunda sunduğumuz kararları onayladı. Karar metni şöyleydi:
“Arap Birliği Konseyi, Cezayir hükümetinin talebi üzerine bölgedeki tehlikeli durumu ele almak üzere 22 Mayıs 1981 tarihinde Tunus’taki merkezinde dışişleri bakanları düzeyinde olağanüstü bir oturum düzenledi.
Konsey, İsrail'in Arap ulusuna yönelik saldırganlığının artması, kardeş Lübnan’ın içişlerine karışması, Lübnan şehir ve köylerinin ayrıca Filistin kamplarının acımasızca bombalaması, Lübnan halkına karşı yapılan soykırım savaşı, Arap Caydırıcı Güçleri’ne saldırması, Suriye’yi tehdidi, Lübnan’a hükmetmek ve ulusal birliğini parçalamak amacıyla İsrail güvenlik teorisinin ilanı ve ardından hegemonyasını Arap ulusuna dayatmasının ardından, yüksek bir ulusal sorumluluk ruhuyla bölgedeki tehlikeli durumu ele aldı. Konsey şu sonuca varmıştır:
1-İsrail'in Lübnan'ın egemenliğine ve bağımsızlığına saldırma ve Filistinli gurupları hedef alması hakkını aldığı İsrail güvenlik teorisi, Arap Caydırıcı Güçleri’ne yapılan saldırı, İsrail düşmanının saldırgan doğasının ve Lübnan ve Arap ulusuna yönelik yayılmacı hedeflerinin bir ifadesidir. Aynı zamanda uluslararası durumda dünya barışını ve güvenliğini tehdit eden tehlikeli bir emsal teşkil etmektedir.
2-Lübnan şehirlerinin, köylerinin ve Filistin kamplarının acımasızca bombalanması, Arap ulusuna teslim olma durumu dayatmayı ve Filistin sorununun tasfiyesine hazırlık olarak, Filistin direnişini tasfiye etmeyi amaçlıyor.
3-Bir Lübnan ekibini koruma bahanesiyle Caydırıcı Güçlere saldırmak, İsrail'in Lübnan'ın ulusal birliğine saldırmayı, onu, mezhepçi devletlere ayırma ve ulusal uzlaşma sürecini bozma hedeflerini ve planlarını ortaya koyuyor.
4-Arap bölgesi üzerinde hegemonya ve hakimiyet kurmak amacıyla Caydırıcı Güçlere yönelik saldırı, Suriye'yi kışkırtma ve uyarılarda bulunma, Suriye ve Arap milletiyle askeri durumu tırmandırmayı amaçlıyor.
5- Düşman İsrail’in bu politikaya devam etmesi, askeri çatışmanın kaçınılmazlığını teyit ediyor. Çünkü bu politikanın, karşısında herhangi bir geri adım, yenilgi ve teslimiyet anlamına gelir. Arap ulusu, bunu tüm yetenekleri ile reddiyor.
6- ABD'nin İsrail'e siyasi, askeri ve mali yönden koşulsuz desteği, onu, Arap ulusuna karşı saldırgan politikalarını sürdürmeye teşvik ediyor.
Yukarıda belirtilenlerin ışığında, Konsey aşağıdaki kararları aldı:
1-İsrail güvenlik teorisine eldeki tüm araçlarla direnmek ve İsrail'in bu teoriyi uygulamasına tüm yollarla karşı çıkmasında Suriye'yi desteklemek. Konsey, İsrail'in saldırganlık ve provokasyonlarına yanıt verme konusunda Suriye'nin yanında olduğunu teyit ediyor.
2-Mevcut veriler ve İsrail'in bariz eylem ve hazırlıklarının ışığında, Arap ülkeleri Suriye'ye saldırıları püskürtmek için gerekli desteği sağlayacak. Arap Birliği Tüzüğü ve Ortak Arap Savunma Antlaşması uyarınca, askeri güçlerinin katılımı da dahil olmak üzere tüm yeteneklerini savaşın emrine sunacaktır.
3-Konsey, Lübnan'ın, toprakları üzerindeki birliğini, bağımsızlığını ve egemenliğini desteklemeye ve meşru merkezi hükümeti desteklemeye karar verdi. Arap hükümetleri, İsrail'in, Lübnan'ın egemenliğine ve topraklarının kutsallığına yönelik saldırganlığına karşı çıkması ve İsrail'in Lübnan'ın içişlerine müdahalesine karşı durması için Lübnan hükümetinin talep ettiği her türlü desteği sağlamaya hazır olduklarını vurgular.
4- Konsey, Lübnan'da acil ateşkes çağrısı yapıyor ve Lübnanlı partileri ulusal uzlaşıya varmaya çağırıyor.
Konsey, Lübnan Cumhurbaşkanı Elias Sarkis ve Lübnan hükümetinin, Suriye hükümeti ile işbirliği içinde Cumhurbaşkanı tarafından ilan edilen ve Lübnan hükümeti tarafından onaylanan ilkelere uygun olarak ulusal uzlaşmayı sağlamak için giriştiği çabalara desteğini teyit etmektedir. Herhangi bir Lübnanlı ekibi, ulusal uzlaşının önüne engeller koymak ve uzlaşma sürecini bozmak için İsrail kartını kullanmak konusunda uyarır.
Arap ülkelerinin toplu ve ayrı ayrı Lübnan'ın birliğini savunma ve mezhepçi oluşumlar oluşturmak amacıyla Lübnan'ı bölme ve bölme girişimlerine direnme kararlılığını teyit etmektedir.
5-Konsey, Riyad ve Kahire zirvelerinin kararlarının uygulanması gerektiğini vurgular. İhtiyaç duyulduğunda dışişleri bakanları düzeyinde toplanmak şartıyla bu kararlarda öngörülen izleme komitesini faaliyete geçirir.
6-Konsey, Filistin Kurtuluş Örgütü'nü (FKÖ) sorumluluklarını sürdürmesi ve düşman İsrail’in kendisine ve Filistin halkına karşı yürüttüğü imha savaşıyla yüzleşmesini sağlamak için her şekilde desteklemeye karar verdi. Konsey, İsrail saldırıları karşısında FKÖ’nün yanında olduğunu teyit ediyor.
7-Konsey, Filistin Kurtuluş Örgütü’nün Arap kardeşlere, başta Kudüs-ü Şerif olmak üzere işgal altındaki Filistin topraklarının kurtuluşuna katılmaları için gönüllü olma kapısını açma çağrısını destekliyor.
8-Konsey, Siyonist askeri tırmanışın ve bunun sonucunda meydana gelen can ve mal kaybının sonuçlarıyla yüzleşmek için Lübnan'a ve Güney Lübnan'daki Filistin halkına mali destek sağlamaya ilişkin Tunus zirvesi kararının derhal uygulanacağını teyit ediyor.
9-Konsey, ABD’yi İsrail'e her türlü destek ve yardımı durdurmaya çağırıyor. Çünkü bu destek Arap milletine, onuruna ve geleceğine, bölgedeki güvenlik ve barışa bir saldırı teşkil ediyor. Bu nedenle, devam eden destek, Arap ulusu ile Amerika Birleşik Devletleri arasında ciddi bir çatışmaya yol açacaktır.
10-Konsey, dünya kamuoyunu saldırgan ve kışkırtıcı İsrail politikasını kınamaya ve saldırganlığa karşı direnişlerinde Arapları desteklemeye çağırıyor. Arap ülkelerinin Camp David anlaşmalarına ve İsrail-Mısır anlaşmasına karşı devam eden direnişini vurgular.
11-Konsey, Filistin halkının işgal altındaki vatanda mücadelesini ve tek ve meşru temsilcisi olan FKÖ etrafında toplanılmasını selamlıyor.
12-Konsey, Siyonistlerin topraklarımızı işgal etmesi ve bunun tüm Arap kaderine yönelik tehdidi karşısında, Arap dayanışmasını güçlendirmenin ve geliştirmenin ve yan anlaşmazlıkların üstesinden gelmenin önemini vurguluyor.
13- Birlik Genel Sekreteri, durumdaki gelişmeleri takip etmek ve Arap hükümetlerini alınan uygun tedbirler konusunda bilgilendirmekle görevlidir.”
Kuşkusuz bu karar metni siyasi olarak iyi ve güçlü bir metindi. Düşmanla yüzleşmek için Arapların yapması gerekenleri içeriyordu (...) Arap kamuoyunu harekete geçirmek, ana konuyu zihninde taze tutmak ve uluslararası kamuoyuyla ilgili dış mülahazalar da dahil olmak üzere bu tür bir siyasi belge bizim için büyük önem arz ediyordu. Çünkü her zaman bir Arap belgesine bağlılık göstermeyi, davamız ve konumumuz için en geniş küresel desteği elde etmek için bu belgeyi sunmayı önemseriz.
Tüm bunlara ek olarak, böyle bir karar almak, Arap durumunun genel koşulları ve bu durumun çeşitli yönleri iyileştiğinde, herhangi bir aşamada üzerinde durulabilecek iyi bir zemin teşkil eder.
Son olarak, bölgeyi bizimle İsrail arasındaki savaşın eşiğine getiren füze krizi böyle başladı. Bu kriz, gelişmelerle işte bu şekilde doruğa ulaştı. Sonra kısa bir süre için ortadan kayboldu.
Ancak, bu krizde, İsrail'le barışın ne denli tehlikeli olduğunu şüphe ve tartışmaya yer bırakmadan açıkça gösterdik. Barış durumunda yalnızca hakim imkanlara ve kararlılığa sahip olmak dışında bir durumu kabul etmiyor. İsrail'in, Tevrat tahriflerine ve mitlerine dayanarak, kendisini dünyanın tüm ulusları üzerinde farklı kılan bu varlığın doğasının tehlikesini fark ettik. Üstün olduğu düşüncesi, bize göre sanrı ve hurafelerden ibaret olsa da İsrail’e göre her alanda uygulamaya koyduğu canlı bir inançtır.
İsrail’in sınırları olmayan ve egemen olma, kontrol etme ve genişleme arzusu olan bir ülke olduğu anlaşıldı. Daha önce farkına varmadığımız bir şey daha keşfettik: Askeri bir savaştan daha zor bir savaşı sürdürme ve savaşma yeteneğimizin farkına vardık.
Her türlü psikolojik savaşın, baskının ve tehdidin üzerimize uygulandığı bir savaş ve hepsini reddedip bu baskıların üstesinden geldik. Bunun sonucunda bu savaştan daha güçlü, daha yetenekli ve gururlu çıktık. Birkaç gün boyunca yaşadığımız kaygıya gelince, bu keskin ve meşru bir endişeydi, çünkü bizim ilişkilerimizdeki hata, ülkeyi yöneten insanlar olarak bizimle ilgili değil, vatan ve geleceği ile ilgiliydi. Füze krizi, harika dersler çıkardığımız önemli bir aşamaydı. Bu sayede pratik uygulamaya dayalı kavramlar geliştirdik ve siyasi çizgimizi takip etmede büyük rol oynayan sonuçlara ulaştık.
Bu krizde Arap ilişkilerini en iyi şekilde kullandık. Baskı aracı olma girişimleri yapıldıktan sonra, bunu ABD üzerinde bir baskı aracı haline getirdik. “Sovyet kartını” iyi kullandık ve bu kartı kullanarak ABD'yi zor bir durumda bıraktık.
Eski Suriye Devlet Başkanı Yardımcısı Abdulhalim Haddam’ın günlükleri 1: ‘Esed, Irak muhalefetine sahte vaatlerde bulunmayı önerirken Hatemi bir Kürt devletine karşı uyarı yaptı’

Eski Suriye Devlet Başkanı Yardımcısı Abdulhalim Haddam’ın günlükleri 2: ‘Esed fikrini değiştirdi, Lahud’a verdiği süreyi uzattı. Suriye uluslararası iradeyle çarpıştı’

Eski Suriye Devlet Başkanı Yardımcısı Abdulhalim Haddam’ın günlükleri 3: ‘Hariri, Canbolat’ın teklifi üzerine bizimle bir araya geldi. Hafız Esed kendisini sınadı’

Eski Suriye Devlet Başkanı Yardımcısı Abdulhalim Haddam’ın günlükleri 4: ‘Güçlerimiz Hizbullah’ın kışlasına saldırdı’

Eski Suriye Dışişleri Bakanı Haddam’ın günlükleri 5: Bush, Avn’ın ‘engel’ olduğunu bildirdiği bir mektup gönderdi… Esed bunu isyanı sonlandırmak için bir ‘yeşil ışık’ olarak nitelendirdi

Eski Suriye Devlet Başkanı Yardımcısı Abdulhalim Haddam’ın günlükleri 6: Saddam ile Rafsancani arasında gizli barış mektuplaşmaları

Eski Suriye Devlet Başkanı Yardımcısı Abdulhalim Haddam’ın günlükleri 7… Rafsancani’den Saddam'a: ‘Arap milliyetçiliğinden bahsediyorsunuz ama Kuveyt’in işgal edilmesine karşı çıkmamızı eleştiriyorsunuz’

Eski Suriye Devlet Başkanı Yardımcısı Abdulhalim Haddam’ın günlükleri 8: Arafat Filistin, Lübnan ve Suriye’ye komplo kurdu



Fırat Kalkanı bölgesinde 5 PKK/YPG'li terörist etkisiz hale getirildi

Fırat Kalkanı bölgesinde 5 PKK/YPG'li terörist etkisiz hale getirildi
TT

Fırat Kalkanı bölgesinde 5 PKK/YPG'li terörist etkisiz hale getirildi

Fırat Kalkanı bölgesinde 5 PKK/YPG'li terörist etkisiz hale getirildi

Bakanlıktan yapılan açıklamada, "Gücünü asil milletimizden alan kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, Suriye'nin kuzeyindeki PKK/YPG'li teröristlere karşı operasyonlarına devam ediyor. Fırat Kalkanı bölgesinde tespit edilen 5 PKK/YPG'li terörist etkisiz hale getirildi. Her nerede olursa olsun terör örgütleriyle mücadelemiz en son terörist etkisiz hale getirilinceye kadar devam edecek." ifadeleri kullanıldı.


AB ülkelerinden posta veya hızlı kargoyla gelen eşyada maktu vergi güncellendi

AB ülkelerinden posta veya hızlı kargoyla gelen eşyada maktu vergi güncellendi
TT

AB ülkelerinden posta veya hızlı kargoyla gelen eşyada maktu vergi güncellendi

AB ülkelerinden posta veya hızlı kargoyla gelen eşyada maktu vergi güncellendi

Konuya ilişkin "4458 Sayılı Gümrük Kanunu'nun Bazı Maddelerinin Uygulanması Hakkında Karar'da Değişiklik Yapılmasına Dair Cumhurbaşkanı Kararı" Resmi Gazete'de yayımlandı.

Buna göre, posta veya hızlı kargo taşımacılığı yoluyla bir gerçek kişiye gelen, ticari miktar ve mahiyet arz etmeyen, kıymeti 150 avroyu geçmeyen eşya ile kıymeti 1500 avroyu geçmeyen ilaç cinsi eşyanın değeri üzerinden, AB ülkelerinden doğrudan gelmesi halinde uygulanacak tek ve maktu vergi oranı yüzde 20 olarak güncellendi. Bu oran yüzden 18 olarak uygulanıyordu.

Söz konusu hüküm 15 gün sonra yürürlüğe girecek.

Kararla, Milli savunma ve iç güvenlik kapsamında serbest dolaşıma sokulan eşyaya ilişkin olarak da düzenleme yapıldı. Sermayesinin yarısı veya daha fazlası doğrudan Türk Silahlı Kuvvetlerini güçlendirmek amacıyla kurulan vakıflara veya Savunma Sanayii Başkanlığına ait şirket ve müesseseler adına getirilen savunma amaçlı eşyaya, ithal edilecek eşya listesinin onaylanması şartıyla muafiyet tanındı.

Engelli vatandaşların sosyal hayata kazandırılmaları amacıyla tanınan muafen özel tertibatlı araç ithal etme hakkı çerçevesinde, çağın değişen teknolojik şartları ve vatandaş talepleri dikkate alınarak elektrikli motorlu araçlar da muafiyet kapsamına alındı.

Antrepo işlemlerine düzenleme

Bu arada, Ticaret Bakanlığının "Gümrük Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik"i de Resmi Gazete'de yayımlandı.

Yönetmelikle, antrepo içinde ve dışında yapılacak elleçleme iznine ilişkin başvuru süreci düzenlenerek, elleçleme başvurusunun sonuçlandırılmasına ilişkin esaslar açıklığa kavuşturuldu.

Yönetmelikle, antrepo işleticilerince verilen götürü teminat tutarları ve gümrük laboratuvarlarında yapılan tahlillerden alınan ücretler de güncellendi.

Öte yandan, Bakanlığın iki ayrı Gümrük Genel Tebliği de Resmi Gazete'de yayımlandı. Tebliğler, Avrupa Birliği Komisyonu tarafından alınan bazı eşyanın sınıflandırılmasına ilişkin kararlar doğrultusunda düzenlendi.


Türk doktorlar kritik durumdaki Afgan çocuk hastalara umut oluyor

Türk doktorlar kritik durumdaki Afgan çocuk hastalara umut oluyor
TT

Türk doktorlar kritik durumdaki Afgan çocuk hastalara umut oluyor

Türk doktorlar kritik durumdaki Afgan çocuk hastalara umut oluyor

Yeryüzü Doktorları Derneğinin koordinasyonuyla Türkiye'nin farklı şehirlerinden Afganistan'a gelen 12 kişilik gönüllü sağlık ekibi, başkent Kabil'deki Atatürk Çocuk Hastanesinde tedavi ve ameliyatlarına başladı.

Ekip, daha önce Filistin ve Somali gibi imkansızlıklarla mücadele eden ülkelerde gönüllü olarak tedavi ve ameliyatları gerçekleştiren sağlık personelinden oluşuyor.

Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) Kabil Ofisi de ihtiyaç duyulan tıbbi malzemeleri ekibe temin etti.

Ağır vakalara odaklanılıyor

Çocuk Cerrahisi ve Çocuk Ürolojisi uzmanları Prof. Dr. Ali İhsan Dokucu ve Op. Dr. Muhammed İkbal Yetiş'in de aralarında bulunduğu ekip, 10 gün boyunca tedavi ve ameliyatlarını sürdürecek.

Türk doktorlar, Afganistan'da daha önce ameliyat edilen, tedavi süreci uzayan ancak imkansızlıklar nedeniyle netice alınamayan kritik durumdaki hastalara odaklanıyor.

Ekibin günde 3-4 ameliyat ve onlarca muayene yapması bekleniyor.

Tedavi ve ameliyat sürecinde Afgan doktorlar da vakaları izliyor ve ekibin tecrübelerinden faydalanıyor.

Ameliyat vakaları Türk ekibin Afganistan'a gelmesinden önce tespit edildi. Bazı aileler çocuklarını tedavi umuduyla Nimruz ve Faryab gibi Kabil'e uzak bölgelerden getirdi.

Öte yandan, söz konusu vakaların farklı hastalıklarının olup olmadığı da detaylı inceleniyor.

10 yıldır Afganistan'a gelme hayali bulunuyor

Prof. Dokucu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, daha önce de Gazze, Ramallah ve Somali'de gönüllü tedavi ve ameliyatlar yaptıklarını belirtti.

Dokucu, 10 yıldır Afganistan'a gelme hayalinin olduğunu dile getirdi.

Afganistan'ın dünyanın en çok çocuk ölümünün yaşandığı ülkelerden biri olduğunu, kötü sosyal şartların da vakaları ağırlaştırdığını vurgulayan Dokucu, "Dolayısıyla bu dezavantajlı çocuklara yardım edebilme amacıyla buradayız. Bugün 5 ameliyat yaptık. Hepsi de çok iyi geçti. Yarından itibaren daha kompleks vakalar alacağız.” dedi.

Dokucu, Afgan sağlık ekibinin de gayet başarılı olduğunu belirterek "Biz hem kendi tecrübelerimizi hem de arkadaşların bilgi ve deneyimlerini paylaşıyoruz. Burada da gayet güzel işler yapıldığını gördük. Şartların zor olmasına rağmen çok iyi işler yapmışlar, yapmaya da devam ediyorlar." diye konuştu.

Çocuk Cerrahisi Uzmanı Afgan Doktor Yelda Ubeydi, tedavi ve ameliyatlar için Türk ekibe teşekkür etti.

Ubeydi, "Afganistan'ı ziyaret etmeleri bizim için çok değerli. Tecrübelerinden faydalanmak istiyoruz. Bugün birkaç zorlu vakamız vardı. Bunlar Afganistan için zor ameliyatlardı. İnşallah güzel sonuçlar alacağız." değerlendirmesinde bulundu.

Atatürk Çocuk Hastanesi Müdürü Dr. Nurullah Mansur da Türk ekibe teşekkür ederek şu ifadeleri kullandı:

“Bu ekibin burada olmasının birkaç faydası var. Tedavi için yurt dışına gitmesi gereken kompleks vakalardı ve şu an burada ameliyat oluyorlar. Bunun yanında diğer faydası da şu, Atatürk Hastanesinin personeli eğitim almış oluyor. Bu işbirliğinin devam etmesini arzu ediyoruz. İlk ve son olmasın, devamı da gelsin.”


Irak Başbakanı Sudani: "Erdoğan'ın ziyareti 'gelir geçer türden bir ziyaret' olmayacak"

Irak Başbakanı Sudani: "Erdoğan'ın ziyareti 'gelir geçer türden bir ziyaret' olmayacak"
TT

Irak Başbakanı Sudani: "Erdoğan'ın ziyareti 'gelir geçer türden bir ziyaret' olmayacak"

Irak Başbakanı Sudani: "Erdoğan'ın ziyareti 'gelir geçer türden bir ziyaret' olmayacak"

Irak haber ajansı INA'ya göre, ABD'de temaslarını sürdüren Sudani, yaptığı açıklamalarda Erdoğan'ın Irak'a gerçekleştireceği ziyarete değindi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Irak'ı 22 Nisan'da ziyaret edeceğini kaydeden Sudani, "Türkiye Başkanı'nın Irak ziyareti gelir geçer türden bir ziyaret olmayacak. İki ülke arasında ilk defa meseleleri ertelemek yerine bunlara ilişkin çözüm iradesi mevcut." dedi.

Irak topraklarının Türkiye'ye karşı saldırı sahası olmasına izin vermeyeceklerini ifade eden Sudani, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile su meselesine karşı da çözümü değerlendireceklerini vurguladı.

Irak Başbakanı Sudani'nin, 13 Nisan tarihinde temaslarda bulunmak üzere gittiği ABD'deki temasları sürüyor.


Meksika'da 2 belediye başkan adayı öldürüldü

Meksika'da 2 belediye başkan adayı öldürüldü
TT

Meksika'da 2 belediye başkan adayı öldürüldü

Meksika'da 2 belediye başkan adayı öldürüldü

Ulusal basında çıkan haberlere göre ülkenin kuzeyindeki Tamaulipas eyaletine bağlı Ciudad Mante kentinin belediye başkan adayı Noe Ramos Ferretiz, seçim çalışmaları sırasında bıçaklı saldırıya uğradı.

Saldırıda, Ramos Ferretiz hayatını kaybetti.

Ramos Ferretiz, muhalefetteki Ulusal Eylem Partisi (PAN) ve Kurumsal Devrim Partisi (PRI) koalisyonu adına yeniden Ciudad Mante kentinin belediye başkanı olarak seçilmek için yarışıyordu.

- San Jose Independencia belediye başkan adayı Garcia ölü bulundu

Meksika'nın güneyinde bulunan Oaxaca eyaletindeki San Jose Independencia kentinin belediye başkan adayı Alberto Garcia, kayıp ihbarından bir gün sonra ölü bulundu.

Eyalet savcıları yaptıkları açıklamada, Garcia'nın kent yakınlarında dövülerek öldürülmüş halde bulunduğunu duyurdu.

- Meksika'da siyasetçilere yönelik artan şiddet eylemleri

Ramos Ferretiz ve Garcia'nın ölümü, 2 Haziran'da düzenlenecek genel ve yerel seçimler öncesinde Meksika'da siyasetçilere yönelik artan şiddet eylemlerini tekrar gündeme getirdi.

Her seçim döneminde siyasetçilere yönelik şiddette artışın gözlemlendiği Meksika'da, 2006'dan bu yana 80'den fazla belediye başkanı, organize suç çeteleri tarafından öldürüldü.

Ülkedeki çeteler, seçim dönemlerinde adayları tehdit ediyor ve siyasetçileri kendileriyle işbirliği yapmaya zorlamak için şiddeti araç olarak kullanıyor.


Rusya: Ukrayna 50 İHA ile Rusya’ya saldırı düzenledi

(Arşiv-AFP)
(Arşiv-AFP)
TT

Rusya: Ukrayna 50 İHA ile Rusya’ya saldırı düzenledi

(Arşiv-AFP)
(Arşiv-AFP)

 Rusya Savunma Bakanlığı, Ukrayna’nın bir gecede 50 insansız hava aracıyla (İHA) Rusya topraklarına saldırı düzenlediğini bildirdi.

Bakanlıktan saldırılara ilişkin yapılan açıklamada, “Geçtiğimiz gece Kiev rejiminin Rusya Federasyonu topraklarındaki hedeflere uçak tipi İHA kullanarak bir dizi terör saldırısı girişimi engellendi.” ifadesine yer verildi.

Rus hava savunma füze sistemlerinin toplam 50 İHA’yı imha ettiği kaydedilen açıklamada, bunlardan 26’sının Belgorod, 10’unun Bryansk, 8’inin Kursk, 2’sinin Tula bölgelerinde; Smolensk, Ryazan, Kaluga ve Moskova bölgelerinde ise birer İHA'nın düşürüldüğü belirtildi.


Tüketiciyi aldatan reklamlar dolayısıyla bu yıl 94,1 milyon lira ceza kesildi

Tüketiciyi aldatan reklamlar dolayısıyla bu yıl 94,1 milyon lira ceza kesildi
TT

Tüketiciyi aldatan reklamlar dolayısıyla bu yıl 94,1 milyon lira ceza kesildi

Tüketiciyi aldatan reklamlar dolayısıyla bu yıl 94,1 milyon lira ceza kesildi

Ticaret Bakanlığından yapılan açıklamada, tüketicileri aldatan, yanıltan, tecrübe ve bilgi eksikliklerini istismar eden reklamlar ile haksız ticari uygulamaların incelendiği bildirildi.

Kurulca nisan ayı toplantısında görüşülen 161 dosyadan 139'unun mevzuata aykırı bulunduğu belirtilen açıklamada, söz konusu reklam ve ticari uygulamalar hakkında durdurma cezası ile 28 milyon 884 bin 143 lira idari para cezası uygulanmasına karar verildiği aktarıldı.

Açıklamada, Kurulun, yılın ilk 3,5 ayında ise 639 dosya hakkında görüş ve değerlendirmelerde bulunduğuna işaret edilerek, aldatıcı reklam veya haksız ticari uygulama olduğu tespit edilen 554 dosya hakkında durdurma cezasının yanı sıra 94 milyon 139 bin 110 lira idari para cezası uygulanmasına karar verildiği bildirildi.

Tüketicileri yanıltan indirimli satış reklamları incelendi

Son toplantının gündem konusunun tüketicileri yanıltan indirimli satış reklamları olduğu belirtilen açıklamada, çok sayıda üründe çeşitli oranlarda indirim yapılacağının ilan edildiği satış kampanyalarının, Türkiye'de de çokça tercih edilen bir pazarlama yöntemi olduğuna işaret edildi.

Açıklamada, çeşitli ürünlere uygun koşullarla ulaşabilmeye olanak sağlayan çevrim içi alışveriş kanallarının yaygınlaşmasıyla indirim kampanyalarının sıklaştığı, çeşitlendiği ve bununla çeşitli tüketici mağduriyetlerinin de arttığı ifade edildi.

Tüketicileri aldatan, yanıltan, gerçekte olduğundan daha fazla indirim yapılıyormuş algısı oluşturulan indirimli satış reklamları ve uygulamaları hakkında incelemelere devam edildiğine dikkat çekilen açıklamada, şunlar kaydedildi:

"Nisan ayı kurul gündeminde görüşülerek karara bağlanan dosyalarla birlikte yılın ilk dört ayında Reklam Kurulu tarafından 51 indirimli satış dosyası hakkında durdurma cezası ve 11 milyon 457 bin 805 lira idari para cezası uygulanmasına karar verildi."


ABD Senatosu, istihbarata "yetkisiz dinleme" imkanı veren tartışmalı tasarının uzatılmasını onayladı

ABD Senatosu, istihbarata "yetkisiz dinleme" imkanı veren tartışmalı tasarının uzatılmasını onayladı
TT

ABD Senatosu, istihbarata "yetkisiz dinleme" imkanı veren tartışmalı tasarının uzatılmasını onayladı

ABD Senatosu, istihbarata "yetkisiz dinleme" imkanı veren tartışmalı tasarının uzatılmasını onayladı

 ABD Senatosu, Amerikan istihbaratına "yetkisiz dinleme" imkanı veren Yabancı İstihbarat Gözetim Yasası'nın (FISA) 702'nci maddesinin uzatılmasına ilişkin tasarıyı kabul etti.

Temsilciler Meclisi'nde onaylanan FISA'nın 702'nci maddesinin 2 yıl daha uzatılması tasarısı, Senato'da oylandı.

Tasarı, 34 senatörün "hayır" oyuna karşı 60 senatörün "evet" oyuyla kabul edildi.

Söz konusu tasarının yasalaşması için Başkan Joe Biden'ın imzasına ihtiyaç varken, Beyaz Saray, Biden'ın tasarıyı vakit kaybetmeden imzalayacağını bildirdi.

Söz konusu tasarı, özellikle yabancı unsurların dinlenmesi esnasında bu kişilerle bağlantılı olduğu iddia edilen Amerikan vatandaşlarının da telefon ve yazışmalarının "yetkisiz şekilde" dinlenebilmesine ve takip edilmesine imkan tanıyan 702'nci maddenin, ABD istihbarat birimlerince ne şekilde uygulandığıyla ilgili tartışmalara neden oluyor.

Temsilciler Meclisi'ndeki ilk oylamada, tasarıya eklenen "sadece yetki alındığında dinleme yapılabilir" düzenlemesi, 212-212 şeklinde sonuçlanınca başarısız olmuş, ardından bu düzenleme çıkarılarak, "yetkisiz dinleme" şeklindeki orijinal haline dönen tasarı, 128 "hayır" oyuna karşılık 259 "evet" oyuyla kabul edilmişti.

Öte yandan bazı Kongre üyeleri ise FBI dahil istihbarat kurumlarının denetleme yetkilerini birçok kez "uygunsuz şekilde" kullandığını ve bu yetkiyi suistimal ettiğini belirterek, FISA'nın 702'nci maddesinin yeniden düzenlenmesi gerektiğini gündeme getirmişti.


TCMB ile Brezilya ve Kazakistan Merkez Bankaları arasında mutabakat zaptı imzalandı

TCMB ile Brezilya ve Kazakistan Merkez Bankaları arasında mutabakat zaptı imzalandı
TT

TCMB ile Brezilya ve Kazakistan Merkez Bankaları arasında mutabakat zaptı imzalandı

TCMB ile Brezilya ve Kazakistan Merkez Bankaları arasında mutabakat zaptı imzalandı

TCMB'den yapılan duyuruya göre, Brezilya Merkez Bankası ile imzalanan mutabakat zaptına, TCMB Başkanı Fatih Karahan ve Brezilya Merkez Bankası Başkanı Roberto Campos Neto tarafından ABD'nin başkenti Washington'da imza atıldı.

TCMB ile Kazakistan Cumhuriyeti Merkez Bankası arasındaki mutabakat zaptına da Fatih Karahan ve Kazakistan Cumhuriyeti Merkez Bankası Başkanı Timur Suleimenov tarafından Washington'da imza atıldı.

Anlaşmalar kapsamında, işbirliğinin güçlendirilmesi ve merkez bankacılığı alanında kurumsal çerçevede teknik çalışmalar yürütülmesi planlanıyor.


Oyuncu John Malkovich, 16 Eylül'de Zorlu PSM'de sahne alacak

Oyuncu John Malkovich, 16 Eylül'de Zorlu PSM'de sahne alacak
TT

Oyuncu John Malkovich, 16 Eylül'de Zorlu PSM'de sahne alacak

Oyuncu John Malkovich, 16 Eylül'de Zorlu PSM'de sahne alacak

Malkovich, performansıyla, gerçek hayattan alınmış hikayeleri müzik eşliğinde izleyicilerin beğenisine sunacak.

BWO Entertainment ve Dolmabahçe AŞ işbirliğiyle düzenlenen etkinlik, Türkçe altyazılı olarak İngilizce sahnelenecek.