İş sözleşmesinin ilk tarafı olarak bu değerli gazete bana yazılı olmayıp neredeyse mutlak olan bir anlaşma çizdi. Benden bir şey istemeyin, bana bir şeyi dayatmayın ve dil hatalarım dışında yazıma müdahale etmeyin. Oldu da uygunsuz bir şey içeren bir yazı gönderirsem, yönetim sildiğini, ekleme yaptığını veya dikte ettiğini hanesine kaydetmemek için tümünü yayınlamaz.
Bu, 35 yılda üç dört kez oldu. Ben bir makalenin yayınlanmadığını görsem, ebedi bir hakikati kabul ederek arayıp soruşturmam: Ben yüzlerce ve belki de binlerce sahibi olan bir gazetenin yazarıyım. Bu gazetenin bir yayıncısı, genel yayın yönetmeni ve kural ve ilkeleri var.
Aylar önce Boris Johnson hakkında bir makale gönderdim ve yayınlanmadı. 35 yıldır ilk kez yazı işleri sekreterliğini arayıp nedenini sordum. Yazının Johnson’a yönelik uygun olmayacak şekilde çok sert olduğu şeklinde cevap verdiler. Açıklama için teşekkür ettim ve tartışmadım. Ancak yazıyı tekrar okudum ve aslında benim tarzıma ve gazetenin yazın kurallarına ters olduğunu gördüm. Ancak bu adam hakkındaki fikrimi değiştirmedim ve gelecekte de değiştireceğimi sanmıyorum.
Bay Johnson, İngiltere gibi bir ülkenin liderliğinde uzun süre kalamayacak türden bir adam. Enerjisi az ve idaresi zayıf. Bu yüzden kibirli biri. Her zaman kendisini yeni Churchill olarak gördü. Çünkü eski Churchill'in kendisi de basından siyasete girmişti. Rolünü tamamlamak için sadece bir dünya savaşı çıkması kalmıştı.
Bizim gibi yabancı bir gözlemciye hiçbir şey Johnson'ın ‘kumaşının’ Downing Street 10 kumaşı olduğunu düşündüremezdi. Brezilya'da Michel Temer'den tutun Macaristan'daki Viktor Orban ve Fransa'daki radikallerin ilerleyişine kadar iktidara gelen popülistlerin oluşturduğu uzun kuyrukta Johnson başka biriymiş gibi görünüyordu. Johnson iç ve dış krizleri ele alırken acınası bir şekilde tökezledi. İki parti arasındaki veya her iki parti içindeki en önemli ve en eski demokratik meclis olan Avam Kamarası'nda çok zayıf bir şekilde duruyordu. En güzeli kaybedenin kendini, düzeni, gelenekleri aşağılamaya maruz bırakmadan hemen geri çekilmesidir.
Johnson tüm kurallara ve geleneklere bir tezat teşkil ediyordu. Downing Street'e vasıfsız bir misafir olarak geldi ve hiçbir sınavı geçemedi. Tüm istifalardan sonra tıpkı üçüncü dünyada kendi lehine olan her şeyi kabul eden ve diğer tüm metinleri, normları ve anayasaları reddeden herhangi bir politikacı gibi koltuğunu bırakmayı reddetmeye devam etti. Johnson sanki ömür boyu başbakan olacakmış gibi davrandı. İşte ‘yayınlanamaz’ makaleyi yazarken düşündüklerim bunlardı.