Memun Fendi
TT

Kurtarıcı: Doğu ve Batı arasında

Kriz içindeki toplumlar her zaman çözüm ararlar. Doğu'nun kadim ülkelerinde insanlar bir krizle karşılaştıklarında gözler ve kalpler kurtarıcıya çevrilir.
Haziran 1967 yenilgisinden sonra Cemal Abdunnasır’ın durumunda olduğu gibi, bir kişi yenildiğinde, tüm siyasi, sosyal ve kültürel sistem onunla birlikte mağlup olur.
Modern batı ülkelerinde ise insanlar kriz zamanlarında reforme edilmesi gereken kurumların verimliliğine bakarlar. Kurumları reforme etmek, bireyleri reforme etmekten çok daha kolaydır. Batı'daki kurumlar, yüz yüze karşılaşmaya bağlı güvenin değil, modern güvenin konusudur. Örneğin duyduğumuz güven arabayı ya da uçağı kimin yaptığını bilmesek bile, durmamız gerektiğinde frenlerin çalışacağına ya da uçağın kalkış anında kalkacağına duyduğumuz tam güvendir.
Üretici ile aramızdaki mesafe büyük olsa ve üreticiyi tanıyıp görmesek de üretici kuruma ya da markaya güveniriz. Endüstrilerde olduğu gibi, aynı şey siyaset, toplum ve kültür için de geçerlidir. Kurumlar verimli çalışıyorsa, o zaman arabayı kimin kullandığını veya kurumu kimin yönettiğini bilmemize gerek olmaz. İnsanlar, önemli olmalarına rağmen asıl unsur değillerdir.
Elbette bu, ileriye doğru gitmek için net bir vizyon çerçevesinde ilham veren liderler olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Buradaki vizyon iki unsurdan oluşur: Birincisi vizyonun değişim veya dönüşüm kapsamıdır (scope). İkinci unsur, değişim hızı (speed) açısından hareketle ilgilidir. Yani lokomotif trenin geri kalanından ayrılmayacak şekilde toplumu hangi hızda değiştirmek istediğinizle ilgilidir.
Bu iki unsur, sosyal ve politik dönüşüm sürecinde kapsam ve her toplum için uygun değişim hızı açısından önemlidir.
Ocak Devrimi sırasında Mısırlılar eski Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek'in (Allah rahmet eylesin) koltuğundan inmesi için pankartlar açmışlardı. Mısırlılar o zamanlar problemlerinin araba değil, sürücü olduğunu düşünüyorlardı. Daha sonra ise gafletlerinden uyanıp sorunun, çevreyi kirleten egzozu ve yavaş hareket etmesiyle arabanın kendisi olduğunu anladılar. Tıpkı Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi’nin dediği gibi kendisine devletimsi bir oluşum veya eski bir araç miras kalmıştı.
Daha sonra yavaş yavaş Mısırlılar, sorunun yalnızca araçta ve çevreyi kirleten egzozunda olmayıp daha büyük ve daha kapsamlı olduğunu fark ettiler. Sorun aynı zamanda sokakların, kaldırımların ve trafik kanunlarının yapısında yatıyordu. Yani yapılması gereken arabayı tamir etmek veya şoförü değiştirmek değil, tüm trafik sistemini yeniden düzenlemektir. Sorun bireyler değil, düzeltilmesi gereken bütün bir sistemdir (sistematik bir problem).
Trafik kuralları düzeltilmezse ve sürücüler eğitilmezse, son model araba da getirseniz kaza yapma olasılığı devam eder.
Dolayısıyla sosyal, kültürel ve siyasi dönüşüm ile ilgili yaptığımız konuşmalarda eksik olan pek çok şey var. Konuşmalarımız kısa kesilmiş konuşmalardır. Bu da reform sürecini mümkün kılmıyor.
Birçoğumuz sorunlarımızın çözümünü insanlarda sanırız. Modern ülkelerde bu denli bir bireye bağlılık söz konusu değildir. Örneğin ABD sistemi gibi sağlam bir sistem, sürücü ister Donald Trump ister Joe Biden olsun, hedefinden pek sapmaz. Çünkü esas olan şey birey değil, siyasal sistem ve kurumlarıdır.
Arap ülkelerinde, Afrika'da ve diğer gelişmekte olan ülkelerde en büyük zorluk, kurtarıcı bireye olan bağlılık alanından çıkıp sisteme, kurumlara ve sistemin saat gibi dakik bir şekilde işlemesi için konulan yasalara bağlılığa yönelmektir. Kişiler gelip geçicidir. Bireylerden değil, bireylerin varlığını veya yokluğunu devletin varlığını tehdit edemeyecek bir mesele haline getiren kurumsal ilişkilerden oluşan iktidar sistemi kalıcıdır.
Şu anda bölgemizin karşı karşıya olduğu başlıca görev, ulusal meşruiyete sahip işleyen kurumlar inşa etmeye odaklanmak olmalıdır. Zira bu olmadan ülkeler gelişmez.
Ulusal lider, iktidarı sırasında kendisinden sonra gelenlere yol ortasında bozulan bir makine değil, çalışan bir makine teslim etmek için geçiş aşamasını denetleyen kişidir. Burada kişinin ülkesine ne kadar bağlı olduğu ölçülür. Bağlılık, senden sonra gelene aldığından daha güzel bir devlet teslim etmektir.
Tüm bölgemizin yapması gereken şey, birbiriyle çalışan, iletişim kuran ve koordinasyon sağlayan kurumlar oluşturmaktır. Aksi halde krizleri yeniden üretip hep bir kurtarıcı arayacağız.
İngiltere'de yeni bir Arap elçinin “Geçirdiğim bu ay boyunca, üç başbakan gördüğüm için sanki ay değil de yıl geçmiş gibi hissediyorum” dediğini duydum. Evet, bir ayda üç başbakan değişti ve sistem bir milim sarsılmadı. Bunun sebebi kurumların kalıcı, bireylerin ise geçici olmasıdır.