Afrika kıtası darbelerle sarsılmaya devam ediyor. Nijer’deki darbenin üzerinden sadece birkaç ay geçmişken bu sefer de orta Afrika ülkesi Gabon’da ordu yönetime el koydu. Hem de ülkenin mevcut lideri Ali Bongo’nun oyların yüzde 64’ünden fazlasını alarak yeniden başkan seçildiğinin açıklanmasından saatler sonra.
Gabon 24 televizyon kanalında darbeyi duyuran subaylar, “ülkenin tüm savunma ve güvenlik güçlerini temsil ettiklerini” vurgulayarak seçim sonuçlarının iptal edildiğini, sınırların bir sonraki duyuruya kadar kapatıldığını ve devlet kurumlarının feshedildiğini açıkladı. Kendilerini “Kurumların Geçişi ve Restorasyonu Komitesi (CTRI)” olarak tanıtan askerlerin arasında başkanlık muhafızları bulunduğu da anlaşılıyor. Geçiş hükümeti başkanı olarak atanan General Brice Clothaire Oligui Nguema'nın cuntanın başındaki asıl isim olduğu belirtiliyor.
Darbenin ardından ev hapsinde tutulan Ali Bongo, sosyal medyada sızdırılan bir videoyla “dünyadaki dostlarına ses çıkarmaları için” çağrıda bulundu. Bu çağrının karşılık bulduğunu da söylemeliyiz. Zira Fransa’dan Çin’e, ABD’den Almanya’ya birbirinden farklı kutuplar darbeyi kınadı.
Bu kadar farklı çevrelerin Bongo’nun arkasında birleşmesi elbette tesadüf değil. Bongo ailesi 1967’den beri ülkeyi gerek başkan olarak gerekse de perde arkasından yönetiyor. Ali Bongo’nun babası, Omar Bongo Gabon’un ikinci devlet başkanı. Bir ülkeyi 55 yıldan uzun süre bir ailenin yönettiği senaryolarda pek tabii rant da “normalleşiyor”.
Forbes dergisine göre Ali Bongo dünyanın en zengin devlet başkanlarından biri. Fransız Liberation gazetesinin araştırması, Bongo ailesinin Paris’in en sosyetik muhitlerinde 28 taşınmaza sahip olduğunu ortaya koyuyor. Bölgede görev yapan Afrikalı gazeteciler, Başkan Bongo’nun 2 milyar avroluk bir serveti yönettiğini ifade ediyor.
Böyle devasa bir servetin kıtanın petrol zengini küçük ülkesinin kaynaklarından ve imtiyazlarından yararlanılmadan yapıldığını düşünmek saflık olur. Nitekim Gabon’da halkın darbe haberinin ardından sokaklara dökülerek bayraklarla kutlama yapması, bir anlamda “yolsuzluktan kurtulma” sevinci şeklinde okunabilir.
Ancak Libreville’deki değişimi kıtadaki diğer darbelerden azade düşünmek imkânsız. Son üç yılda Afrika’da gerçekleşen 8 darbeden biri hariç hepsinin eski Fransız sömürgelerinde gerçekleşti. 2020’nin ağustos ayında Mali’yle başlayan darbeler zinciri, 2021’de Çad ve Gine, 2022’de Burkina Faso, 2023’teyse Nijer ve Gabon’la devam etti.
Gabon dışında –henüz bu kadar ciddi yorumlar yapacak verilere sahip değiliz- gerçekleşen bütün darbelerde subayların genelde Batı özeldeyse Fransız karşıtı tavırları alenen ortada. Söz konusu Fransız karşıtlığı, iç politikada yolsuzluğa bulaşmış Batılı siyasilerle iyi geçinen liderlerden kendilerini ayrı kılmak ve bağımsızlıkçı karakterlerini vurgulayarak antiemperyalist nostaljik bir siyasi dil yaratmak amacıyla bilerek kullanılıyor. Yani Paris’in hedef alındığı her açıklamada darbeciler halka, “Biz eski yönetim gibi değiliz” mesajı veriyor.
Diğer askeri müdahalelerin aksine Gabon’da “henüz” Rus bayraklı darbe destekçisi gösteriler görmüyor, Batılı devletlerin yetkililerin ülkeyi saatler içerisinde terk etmesini isteyen ültimatomlarla karşılaşmıyoruz. Fakat buna rağmen Libreville’deki değişimin, Afrika kıtasındaki Fransız karşıtı yeni sömürgeci karşıtı dalganın bir parçası olduğunu söyleyebiliriz.