İsrail istihbaratı -ABD’nin yardımıyla- yeniden ayağa kalktı. Hamas’ın 7 Ekim’de başlattığı saldırının ardından Şin Bet, Mossad ve İsrail askeri istihbaratının, İsrail ordusunun savaşı akıllı ve hızlı bir şekilde sürdürmesine yardımcı olduğu ortaya çıktı.
Sadece son birkaç haftadaki İsrail istihbarat faaliyetlerine şöyle bir göz attığımızda, Binyamin Netanyahu’nun geçen hafta Gazze’de ortaya çıktığını ve Mossad Başkanı David Barnea’nın rehinelerin serbest bırakılmasına ilişkin müzakerelere odaklanarak bölgeyi (şu anda Katar’da) ziyaret ettiğini gördük. Kendisi şu anda İsrail hükümetinin ana oyuncusu konumunda. Zira rehine meselesi olağanüstü bir öneme sahip. Şin Bet’in Başkanı Ronen Bar da geçen hafta Mısır’daydı (o da şu anda ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) Direktörü William Burns ve Mısır istihbaratının başıyla birlikte Katar’da). Bu canlanmayla birlikte, çeşitli haberlere göre 7 Ekim operasyonundan sorumlu Hamas üyelerinin izini sürmek üzere bir Şin Bet ekibi oluşturuldu. Bu süreç yıllar alabilir ve Hamas’la bağlantısı olan herkes -herhangi bir yerdeki siyasi liderlik de dahil olmak üzere- artık hedef haline geldi demek.
Hamas içindeki üst düzey ve önemli hedeflerin sistematik bir şekilde öldürülmesi de dahil olmak üzere İsrail istihbaratının Gazze’deki İsrail ordusuna verdiği destek arttı ve binlerce Hamas aktivistinin öldürüldüğü haberleri geldi. Gazze’den atılan roket sayısında da önemli ölçüde azalma kaydedildi. İsrail ordusu ayrıca Hamas’ın Gazze’nin kuzeyindeki kalelerini de ele geçirdi.
Kısacası İsrail ordusu, istihbaratın desteğiyle beklenenden çok daha iyi bir iş çıkarıyor ve bu, bazı faktörleri ortaya koyuyor.
Eski İsrail istihbarat yetkilileri, İsrail ulusal güvenlik camiasında büyük bir kararlılık olduğunun altını çizdi. Hamas’ı yok etmek için yapılan Gazze operasyonu onlar için varoluşsal bir savaş. Bu bağlamda aynı anda iki şey doğru olabiliyor; ulusal güvenlik camiasının çoğu da dahil olmak üzere İsraillilerin Başbakan Binyamin Netanyahu’dan nefret ettikleri doğru olmakla birlikte, Hamas’ın yok edilmesinin mutlak gerekliliği konusunda da hemfikir oldukları doğru.
Bir ABD güvenlik yetkilisinin bana verdiği bilgilere göre ABD istihbaratı da oyuna geri döndü. İsrail’in 7 Ekim’den sonraki ‘toparlanmasına’ benzer şekilde, ABD istihbaratı harekete geçirildi. İstihbarat topluluğu aslında İsrail için Hamas’ı hedef almayı bırakmıştı. Çünkü Şin Bet'in Hamas’ı gözetlediğini düşünüyorlardı. Ne var ki, İsrail başarısız oldu ve istihbarat camiası kör edildiğini fark etti. Ancak ABD’nin sahada bilgi ve haber toplamak üzere geri döndüğü söyleniyor.
Hamas’ın Şifa Hastanesi’ni komuta ve kontrol üssü olarak kullandığını belirten The Wall Street Journal’a göre ABD’nin sinyaller hakkında istihbarat topladığı da söyleniyor. ABD, açık açık İsraillilere biraz nefes alma fırsatı vermek amacıyla tasarlanan sinyallerin ve bulguların gizliliğini kaldırdı.
ABD güvenlik servislerinin İsrail ordusuna verdiği desteğin, rehineleri geri almak amacıyla Gazze üzerinde uçuş görevleri yürüten MQ-9 insansız hava araçlarını (İHA) da kapsadığı söyleniyor. Basında çıkan haberlere göre, ABD istihbaratının İsrail’e yoğun bir katkısı oldu. Aynı şekilde CIA Direktörü William Burns rehine müzakerelerine odaklanmak da dahil olmak üzere çeşitli sebeplerle bölgeye gitti.
Ancak kaynağımın da söylediği gibi, İsrail, rehineleri geri almak için verilen bu arayı ateşkes olarak değil, yalnızca geçici bir duraklama olarak değerlendireceği için bu stratejiden çok taktiksel bir nitelik taşıyor. Çünkü istihbarat dünyasının en büyük stratejik kaygısı bölgesel gerilimin tırmanma ihtimali.
Hal böyle olunca istihbarat dünyasının tüm gözleri İsrail’in Lübnan ile olan kuzey sınırına odaklanmış durumda. İsrail ordusu ile Hizbullah arasında tansiyon yükseldi. Basında çıkan haberler, ABD yönetiminin İsrail’in Hizbullah’la savaşmak isteyebileceğine dair endişelerinin olduğunu gösteriyor. İsrailli bakan Benny Gantz’ın böyle bir tutumu olduğu söyleniyor. Bu yüzden ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin birkaç gün önce yaptığı telefon görüşmesinde Gantz’ı bu konuda uyardı.
Endişe verici olan, İsrail ve Hizbullah’ın izlediği bir tırmanma merdiveninin olması ve ikisinin de bu merdiveni tırmanmaya devam etmesi. Pentagon’un kaygılı olduğuna hiç şüphe yok.
İki uçak gemisi grubu, 16 uçak filosu ve 150’den fazla seyir ve Tomahawk füzesine sahip bir ABD nükleer denizaltısı sahada konuşlandırıldı. Görünüşe göre bunun amacı, Hizbullah’ı ve aslında İran’ı kuzeyde başka bir cephe açmaktan caydırmak.
Eğer durum kötüleşirse, ABD muhtemelen Hizbullah hedeflerinin vurulmasına dahil olacaktır. Dolayısıyla ABD ve İsrail istihbarat teşkilatları açısından asıl zorluk, Hizbullah’ın aslında her geçen gün değişebilecek planlarını ve niyetlerini anlamak. Hizbullah’ın pozisyonu sürekli izlenmesi gereken dinamik bir durumu teşkil ediyor.
ABD’ye gelince, kaynağım şöyle diyor:
“ABD’nin İran ile Lübnan, Suriye ve Irak’taki vekilleri aracılığıyla alevlenen savaşı da oldukça önemli. ABD’nin caydırıcılık çabaları şu ana kadar işe yaramadı. ABD ordusu birkaç gün önce iki bölgeyi vurdu, ki bu da yapılması gereken doğru şeydi. Ancak bunu kontrol altına alamayacağız gibi görünüyor. İran dinlemiyor. Basında çıkan haberlere göre Pentagon hayal kırıklığı yaşıyor. Bu yüzden, ABD istihbarat topluluğu İran’ın kararlarını bir araya getirmeye ve vekilleriyle ilgili olarak ne yapacaklarına odaklanacak.”