Nebil Amr
Filistinli siyasetçi ve yazar
TT

Netanyahu’nun son mesajları

Gazze’de genişleyerek bölgesel bir yangının eşiğine gelen savaşın üçüncü ayı bitmişken, Sayın Netanyahu daha önce hiç olmadığı bir yerde duruyor.

İçeriden bakıldığında, halk ve parti çoğunluğu Netanyahu’nun başlarından gitmesi için fırsat kolluyor.

ABD açısından bakıldığında, gözü kapalı bir şekilde Netanyahu’nun peşinden gitme kotasını 7 Ekim ile dolduran Biden yönetimi, bunca yıkım, ölüm ve çözümsüzlükten sonra Netanyahu ile devam edemiyor. Siyonistliği ile övünen Biden’ın eski bir sloganı yükseltmekten başka seçeneği kalmadı; İsrail’i kendisinden kurtarın.

Uluslararası düzeyde bakıldığında, savaşın durdurulması ve siyasi yola yani Filistin devletinin kabul edilmesine doğru gidilmesi yönünde bir görüş birliği şekillendikten bu yana -ki kati surette ilk kez böyle bir görüş birliği oluşuyor- bunun İsrail’in kendi içinde bile etkisinin önemi görülüyor.

Bölgesel olarak bakıldığında, normalleşme olarak adlandırılan bir süreçle diplomatik ilişkiler kuran ülkelere dikkatle bakalım. Burada şunu görüyoruz ki, İsrail ile ilişki kuran ilk Müslüman ülke olan Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü (NATO) üyesi Türkiye, İbrani devletini sapkınlıkla, başbakanını ise faşizm ve ırkçılıkla suçluyor. Arap barışının ilk öncüsü Mısır ise Refah’ta silahlarıyla duruyor. Bu bir savaş belirtisi değilse bile kesinlikle istikrarsızlığın ve barıştaki dengesizliğin bir göstergesidir. Nitekim onlarca tank Refah’a konuşlanmakla kalmadı, aynı zamanda Mısır Dışişleri Bakanı İsrail’e gönderdikleri en tehlikeli mesajı da iletti; Refah’taki sıcak uyarı hattında askerî harekâtın yapılması, barış anlaşmasının uygulanmasını askıya alacak. Bu daha önce görülmemiş, hatta iması bile yapılmamış bir uyarı. Diplomatik ilişki içerisindeki ikinci ülke olan Ürdün’e gelince, ‘bürokratik’ barış artık istikrarlı değil ve hem yönetim hem halk düzeyinde ülke kaynıyor. Bir savaş beklemiyor olsak bile, mevcut durum istikrarlı barış kavramını değiştirdi ve onun yerini kaygılar, korkular ve sürekli teyakkuz hali aldı. Bu düşmanlığı, nefreti, kini ve bunun sonucunda nasıl gelişeceği bilinmeyen davranışları üretecektir.

Gazze ve bölgede kaynayan kazanın altına yeni odun atan Netanyahu, mesajlarını önce destekçilerine, sonra muhaliflerine, üçüncü olarak müttefiklerine ve her zaman Araplara göndermeye devam ediyor.

Destekçilerine verdiği mesaj şu; Filistin devletinin doğuşunu engellemek için kader ondan başka kimseyi göndermeyecek ve ondan başka hiç kimse, tüm İsrail’i radikalizmin en uç noktalarına sürükleyip devleti geleneksel demokrasi, laiklik ve medeniyet iddiasına göre değil, ‘Haredim’in ölçütüne göre uyarlayacak niteliklere sahip olmayacak.

Bu mesajı sadece İbranice ve İngilizcesiyle iletmekle kalmıyor, aynı zamanda müttefiklerinin bunu yaymasına ve fiilen uygulamasına da izin veriyor. Bu müttefiklerinden en önemlileri de Ben-Gvir ve Smotrich. Bunu yaparken yaptığının üstünü kapatmak için iki adamla bazı noktalarda anlaşmazlık yaşadığını göstermeye çalışıyor.

Sütannesi ABD’ye gönderdiği mesaj ise şu; bu kapının arkasında duran müttefikim Trump ve işte o dönemdeki Obama yönetimine rağmen beni ayakta alkışlayan, Beyaz Saray’a dönmeye hazırlanan Kongre’deki destekçiler. Bu insanlar ‘İsrail’i kendisinden kurtarın’ sloganını öne sürmeyecekler, Ukrayna ile ve Ukrayna olmadan koşulsuz desteği sürdürecekler.

Aslına bakılırsa Netanyahu’nun mesajları, karşı çıktığı yollarda etkisiz olmasa da çok az işe yarayacak gibi görünüyor. Zira destekçilerine verdiği mesaj onun için bir garantiden ziyade bir kısıtlama niteliğinde. Zaten onu pek çok oyla bekleyen Gantz’ın ve zayıf oylar ve koltuklarla muhaliflerinin arkasına koyan anketler de bunu söylüyor.

Sütanne ABD’ye gönderilen mesaja gelince, Biden’ın ya da Trump’ın Beyaz Saray'da olması Netanyahu’nun kaderini hiçbir şekilde değiştirmeyecek. İsrail’deki üstün çoğunluk silahından yoksun kaldığında Washington’da, hatta Kongre ve Amerikan-İsrail Halkla İlişkiler Komitesi’nde (AIPAC) tamamen çıplak kalacak.

En önemlisi, Netanyahu’nun Araplara verdiği mesajlar. Suudi Arabistan’ın uygun yerde uygun yerlere noktayı koyması ve Mısır ile Ürdün’ün uyarıcı tutumları bu mesajları ekarte etti.

Netanyahu’nun üslubu, mesajları ve davranışları çok net bir ifadeyi içeriyor. Araplara “Benimle barışmaya dikkat edin” diyor.

Netanyahu’nun bulunduğu yerden çıkış yok. Kayıp sayacı çalışmaya devam ederken onun ilerlemeye devam etmekten ve bir riskten diğerine girmekten başka seçeneği yok.