Geçtiğimiz haftalarda Sudan'daki savaşa ilişkin yapılacak Cenevre müzakereleri, oradan buradan gelen işaretlere dayanan bilgi ve okumalar yoluyla buna katılımla ilgili beklentiler hakkında yazıp durduk. Geçen haftaki makaleyi basıma gönderdiğimizde, tüm göstergeler, çok sayıda aracı yoluyla yapılan temaslara göre savaşın her iki tarafının delegasyonlarının belirlenen tarihte müzakerelerde hazır olacağı yönündeydi. Birden fazla arabulucunun vurguladığı bir nokta vardı, o da Orgeneral Abdulfettah el-Burhan'ın liderliğini yaptığı siyasi-askeri ittifak içindeki bazı meseleleri çözmek için daha fazla zamana ihtiyacı vardı. Dahası müzakereleri himaye eden ülkelerden ona karşı sabırlı olmalarını ve formalite de olsa bazı tavizler sunarak ona yardım etmelerini istemişti. Ancak görünen o ki, kendisine verilen zaman kısaydı ya da ittifak içindeki baskı ve anlaşmazlıklar o kadar büyüktü ki, meseleleri kesin bir şekilde çözmesine imkân tanımadı. Müzakere sürecine hazırlık olarak arabulucuların Cidde'de hükümet-ordu delegasyonuyla görüşmeleri talebinde bulunması bunu açıkça gösteriyor. Arabulucular da bu talebi hemen kabul ettiler. Delegasyon Cidde'ye giderek ABD'nin Sudan Özel Temsilcisi Tom Perriello'nun katılımıyla arabuluculuk heyetiyle görüştü, ancak geri döndüğünde müzakerelere katılmama görüşünü açıkladı.
Şaşırtıcı olan, Cidde'deki hükümet delegasyonuna başkanlık eden Bakan Muhammed Beşir Ebu Nammu'nun sunduğu -medyaya sızdırılan ve yayınlanan- raporun, müzakereleri boykot etmeyi gerektirecek anlaşmazlıklara işaret etmemesi.
Raporda, hükümet heyetinin üç kırmızı çizgisini sunduğu belirtiliyor; BAE'nin ve IGAD'ın gözlemci olarak katılmaması. Mayıs 2023'te imzalanan Cidde Anlaşması'nın uygulanmasına başlanması. Buna ek olarak müzakere turunun Cidde'den Cenevre'ye kaydırılmasının nedeni ve müzakerelere başlamak için Sudan’da Ordu Günü olarak kutlanan 14 Ağustos'un seçilmesinin anlamı, ardından Hızlı Destek Kuvvetlerinin (HDK) gelecekteki siyasi ve askeri rolü, gerçekleştirdiği ihlallere ilişkin tutum hakkında da soruları vardı.
Rapor, IGAD'ın müzakerelere dahil edilmemesi yönündeki anlaşma da dahil olmak üzere bu noktaların çoğunda anlaşıldığına dair olumlu işaretler taşıyordu. BAE'nin dahil edilmemesi talebine ise BAE’nin dahil edilmesinin amacının savaşın tarafları üzerinde baskı kurabilecek, varılacak her türlü anlaşmayı garanti altına alabilecek ve savaş sonrasında Sudan'ın yeniden inşasına katkıda bulunabilecek uluslararası bir koalisyon oluşturmak olduğu yanıtı verildi. Amerikan tarafı neden 14 Ağustos’un seçildiği sorusuna ise tarihin Ordu Günü ile hiçbir ilgisinin olmadığını ve birkaç gün kaydırılabileceğini belirtti. Amerikalılar ayrıca HDK’nin ihlalleri konusundaki tutumlarını ve bunları kınadıklarını yinelediler. Platformun Cidde’den Cenevre'ye taşınması amacının dosyaya aktivizm kazandırmak, etkinleştirmek ve ona olan küresel ilgiyi artırmak olduğunu söylediler.
Cidde Anlaşması'nın uygulanmasına başlanması ile ilgili olarak ise Amerikalıların yanıtı, çatışmaların durdurulması konusunda anlaşmaya varılmasının hemen ardından ana konunun bu olacağı, anlaşmanın ayrıntılar ve uygulama, takip için mekanizmalar gerektirdiği ve bu ayrıntıların yalnızca müzakere masasında tartışılabileceği yönünde oldu. Geçen hafta bu anlaşma hakkında şunları yazmıştık: “Bu anlaşma, uygulanmayan ateşkes anlaşmasının bir parçasıydı. Aslında savaşın her iki tarafına da uymadıkları yükümlülükler yüklemişti. Bunun nedeni de anlaşmadan ziyade uygulanabilir bir anlaşma haline gelinceye kadar daha fazla müzakere turuna ihtiyaç duyan bir ilkeler deklarasyonuna daha yakın olmasıydı. Anlaşmada bu yükümlülüklerin nasıl uygulanacağı ve uygulama sürecini takip edecek ve denetleyecek mekanizma konusunda ayrıntılı bilgi vermiyordu.”
Mevcut durum, arabulucu ülkelerin ve gözlemcilerin Cenevre'de bir arada oturduğunu ve Cidde Anlaşması için çatışmaların durdurulmasını, ardından her iki tarafın askeri güçlerinin evler, hizmet tesisleri ve hastaneler de dahil olmak üzere sivil yapılardan geri çekilmesini içeren bir vizyon tasarlamaya çalıştıklarını söylüyor. Bunların gerçekleşmesi, Afrika güçleri aracılığıyla bir tür uluslararası denetleme gerektirebilir. Süreç aynı zamanda insani yardım dağıtım yollarının güvence altına alınmasını da içeriyor ve Egemenlik Konseyi'nin uluslararası yardımın geçişi için Çad ile Adre Sınır Kapısını açma kararı bu yönelimi açıkça gösteriyor.
Gerçek şu ki, Çad ve Orta Afrika ile sınır bölgelerinde Sudan ordusunun bir varlığı bulunmuyor. Çünkü bu bölgeler, HDK’nin kontrolü altında. Ancak bu karar, yardımların HDK tarafından kontrol edilen bölgelerden geçmesinin hükümetin iradesine karşı alınmış uluslararası bir karar değil, hükümet tarafının onayını taşıdığını gösteren olumlu bir sinyal olarak değerlendirilebilir. Bu kararın önemi, ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken ile Orgeneral Burhan arasındaki telefon görüşmesinin ardından gelmiş olmasında yatıyor.
Cenevre'de orduyu ve hükümeti temsil eden bir delegasyonun bulunduğu açıklanmamış olmasına rağmen, yani müzakereler tek ayaklı olsa da taraflar arasında bu turda ilerleme kaydedilmesinin önünü açabilecek açık çizgilerin olduğu ve bunun da gelecek turda iki taraf arasında doğrudan müzakerelerin kapısını açabileceği açık ve net.