İsrail, Beşşar Esed rejiminin devrilmesini ve yeni rejimin kurulmasını takip eden aylarda Suriye üzerindeki ağır gölgesini yoğunlaştırdı. İsrail'in Şam'a yönelik hamleleri arasında, ülke genelinde ordu ve silahlı kuvvetlerin kalan altyapısını yok etmeyi amaçlayan geniş çaplı hava saldırıları da yer alıyordu. Daha sonra, işgalini Suriye topraklarının derinliklerine doğru genişletti ve 1974'ten beri yürürlükte olan, Golan cephesinde Kuvvetleri Ayrıştırma Anlaşmasıyla sonuçlanan ateşkes hattının gerisinde kalıcı bir askeri varlık oluşturdu. İsrail, tek taraflı olarak söz konusu anlaşmanın sona erdiğini ilan etti. Tüm bunlardan daha önemlisi, çeşitli düzeyde İsrailli yetkili ve tarafın, “İsrail'in güvenliği” sloganı altında İsrail’in Güney Suriye ve su kaynaklarına yönelik emellerini ortaya koyan siyasi bildiriler yayınlaması olabilir.
İsrail'in Suriye ve etrafında attığı adımlar, özellikle Şam hükümeti ile çoğunlukla Suriyeli Dürzilerin yaşadığı Süveyda şehrinde politikalarına muhalif olanlar arasında tırmanan krize müdahale etme girişimleriyle birlikte, İsrail politikası için eşi benzeri görülmemiş bir iklim yarattı. Şam hükümeti, kuzeydoğu ve güney Suriye üzerindeki egemenliğini yeniden tesis etme çabalarının bir parçası olarak, Süveyda üzerindeki kontrolünü güç kullanarak pekiştirmeye çalıştı.
Şam'da, İsrail kaynaklı gelişmeler konusunda kafa karışıklığının arttığı aşikar. Nitekim Şam bu gelişmelere yanıt olarak asgari diplomatik çerçeve dışında pratik bir yol bulamıyor. Zira eski rejimin ordusunun çöküşünden ve dağıtılmasından sonra bir ordusu yok. Sahip olduğu tek şey, yeni bir ordu için mütevazı kapasiteye sahip sınırlı bir çekirdek. Bu da çok sayıda iç güvenlik yüküyle meşgul; bunların en sonuncusu, Şam'ın sonuçlarını kontrol altına almaya çalıştığı Süveyda şehrinde meydana gelen çatışmalar ve ihlaller.
İsrail'in Suriye’ye yönelik müdahalelerinin yansımalarının ele alınması ihtiyacının ortasında, Suriye-İsrail ilişkilerinin normalleştirilmesi ve iki taraf arasında bir barış anlaşmasına varılması olasılığı giderek daha fazla konuşuluyor. Gerçekte ise bu öneriler şu anda ertelenmiş durumda, hatta uzak bir ihtimal, çünkü ne koşullar uygun ne de İsrail tarafı bunu istiyor. İsrail, Şam'daki Cumhurbaşkanı Şara rejiminin istikrarsız olduğuna hâlâ inanıyor ve bu nedenle onunla gelecekte etkileri olabilecek anlaşmalar yapmak istemiyor. Daha da önemlisi, özellikle de dünyada bilinen sınırları olmayıp, “geçici sınırları” olan tek ülke olduğu için gelecekte Suriye'ye yönelik politikalarını gözden geçirmesini engelleyebilecek taahhütler ile kendini bağlamak istemiyor.
İsrail'in Suriye ile barış, uzlaşma veya normalleşme anlaşmalarına varmama konusundaki mevcut arzusunun, ateşkes hattının her iki tarafı arasındaki ilişkileri yeniden yapılandıracak, İsrail'e Suriye'deki son müdahalelerinden ve beraberinde gelen yeni gerçekliklerden mümkün olan en fazla kazanımı sağlayacak güvenlik anlaşmalarına varmayı engellemediğine şüphe yok.
Güvenlik anlaşmalarına varmanın ABD için önemli olduğunun altını çizmeye gerek yok çünkü bunlar, sınırlı ve basit olsalar bile, İsrail-Suriye çatışmalarını ve anlaşmazlıklarını sınırlandıracak. Şam açısından bakıldığında, güvenlik anlaşmalarına varılması arzu edilir bir durum, çünkü İsrail müdahalelerinin ve güç gösterilerinin olumsuzluklarına asgari düzeyde bir sınırlama getirecek ve Suriye hükümetine, kalan Suriye toprakları üzerindeki kontrol çabalarını tamamlamak, ordu ve silahlı kuvvetleri güçlendirmek, Suriyelilerin temel ihtiyaçlarını karşılamak için ekonomik faaliyetleri başlatmak gibi daha acil konulara odaklanma fırsatı sunacak.
Ancak, Suriye ile İsrail arasında imzalanacak güvenlik anlaşmaları dengeli olmalı ve Suriyelilerin aleyhine sonuçlanmamalı. İsrail'in gerek Suriye topraklarında gerek hava sahasındaki sınır ihlallerinin sonuçlarını pekiştirmemeli. Bu ihlaller çok yönlü bir saldırganlık teşkil ediyor ve kendisini sınırlandırması gereken uluslararası hukuku ihlal ediyor. Buna ilave olarak güvenlik anlaşmaları, İsrail'in 1967'den beri işgal ettiği Suriye Golan Tepeleri'nin hukuki yapısını da değiştirmemeli.
Şüphesiz, İsrail ve Suriye arasında güvenlik anlaşmalarına varmak kolay olmayacak. Bu süreçte yer aldığını ilan eden ve İsrail'in kibriyle, güvenlik garantileri bahanesiyle ateşkes hattı ve ötesinde yarattığı yeni gerçekliklerle mücadelede yardım etmesi beklenen Amerikan varlığı ve himayesi de bunu teyit ediyor olabilir. Washington'ın Suriye haklarının ihlal edilmesini ve Suriyeli müzakere heyetinin sunduğu belgelerin temelini oluşturan yasadışı ihlallerin devam etmesini engelleyen bir tutum benimsemesi de bekleniyor.
Beklenen tarihin açıklanmasından, bir ay sonra güvenlik anlaşmasının fiilen imzalanmasına kadar, Suriyelilerin İsraillilerle ilk müzakerelerini yürütmek için kısa bir süreleri olacak. Bu süre, belgeler toplayıp koordine etmeyi, İsrail tarafıyla zorlu geçecek müzakereleri yönetmeyi ve en önemlisi, İsrail saldırganlığı karşısında daha dengeli bir Amerikan pozisyonu elde etmek için çabalamayı içeriyor. Tüm bunlar, İsraillilerle gelecekteki müzakerelerde ihtiyaç duyulacak sonuçlardır.