Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, Hizbullah’a ait bir silah kamyonunun el-Kahale’de devrilmesinin ardından bölgede yaşananlardan sorumlu tuttuğu bir Lübnan televizyon kanalına saldırı başlattı. Söz konusu olayda kamyona eşlik edenlerin bölgedeki gençlere ateş açması sonucu çatışma çıkmıştı.
Lübnan MTV kanalını kasteden Nasrallah, “Bu meşhur, kötü niyetli kanalın yaptıkları olmasaydı, yaşananlar gerçekleşmeyecekti. Bir bütün olarak ülkenin karşı karşıya kalabileceği potansiyel risklerin ve sonuçların birincil sorumlusu, bu medya kuruluşunun yaptığı şeydir. Bu durum, haber yapmak ve bir bakış açısını ifade etmekle ilgili değil. Her halükârda yargı bu konuyu ele almalı. Zira burada saldırıya ve öldürmeye tahrik var. Biz yargının kararını bekleyeceğiz” açıklamasında bulundu.
Lübnan'da ve tüm Ortadoğu’da durumun ulaştığı alay ve aşağılama düzeyine bir bakın! Nasrallah çıkmış, şu an medya ve yargı dersi veriyor. Oysa her zaman onun liderliği altındaki Hizbullah, ‘haber yıkama’ dediğim süreci başlatan ilk taraftı.
‘Direniş’ kavramını tahrif eden ve bölgede (ve hatta Güney Amerika’da) uyuşturucu kaçakçılığının kapılarını açan Hizbullah lideri Nasrallah medyaya ders veriyor. Ve şimdi de Suudi Arabistan ‘baklava’ kutularında iki milyondan fazla Captagon hapının kaçakçılığını engellediğini açıklıyor.
Elbette ‘baklava’nın herkesin bildiği ve açıklamaya gerek duymadığı bir coğrafi kapsamı vardır. Lübnan'daki durum gıda maddelerinin sömürülmesi noktasına kadar ulaştı.
Nasrallah'ın konuşmasındaki ironi bununla da kalmadı. Lübnan MTV kanalına yönelik saldırısında “Yargı bu konuyla ilgilenmeli” diyor. Burada sorulması gereken soru şu: Nasrallah hangi yargıdan bahsediyor?
Partisinin sabah akşam çiğnediği yargıdan mı? Ya da Beyrut Limanı patlaması olayında savaştığı yargıdan mı? Yoksa Nasrallah, Lübnanlı siyasetçilere, gazetecilere ve aydınlara, özellikle de merhum Refik Hariri'ye karşı gerçekleştirilende olduğu gibi tüm suikastlarda iş birliği yapmadığı yargıdan mı bahsediyor?
Bu yüzden ‘ironi’ diyorum, komik bir ironi. Bu adam devlet kavramını ortadan kaldırırken, toplumsal dokusunu yırtarken, iç ve dış güvenliğini tehlikeye atarken, Suriye’de kan akıtırken, Lübnan'da İran'la ticaret yaparken, şimdi çıkıp medya ve yargı dersi veriyor!
Bu nedenle saygıdeğer okuyucu, bu öfkeli bir yazı değil, Lübnan için bir kalp kırıklığı yazısı. Silahlı mezhepçilik vatanseverliğe ve sivil devlete galip geldiğinde, Lübnan'a ve bölgedeki diğer acı çeken ülkelere yazık olacak. Çünkü aklı başında hiç kimse, hele sahte sloganlardan ve bunun tecrübesinden bıkmış bir bölgede, bu şekilde yanan ülkelere yardım etmek için zaman, para ve emek harcamayı kabul etmez.