Osman Mirgani
Şarku'l Avsat'ın eski editörü
TT

Hartum’daki ‘zırhlı araçlar’ savaşından sonra ne olacak?

Sudanlılar bu hafta, Hartum’un güneyindeki Zırhlı Kolordu bölgesinde ordu güçleri ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasında yaşanan şiddetli çatışmaların haberlerini takip etmekle meşguldü. HDK, Sudan ordusunun en önemli silahlarından birini kontrol altına almak amacıyla peş peşe saldırılar düzenledi. Bu yüzden üç gün boyunca insanlar Zırhlı Kolordu çevresinde meydana gelen savaşların ayrıntılarına boğuldular. HDK’nın yayınladığı bir videodan beri birbirine zıt açıklamaların ve iddiaların ortasında bir belirsizlik hâkim. HDK’nin saldırının başında yayınladığı videoda güçlerinin Zırhlı Kolordu duvarları içinde olduğunu görülüyordu. Buna karşılık ordu yaptığı açıklamada, karargâha yapılan peş peşe saldırıların püskürtüldüğünü ve bölgede tamamen kontrolün sağlandığını öne sürdü.

Bazıları, bu karargâha yapılan saldırıyı ülkede dönen savaşta belirleyici bir dönüm noktası ve savaşın sonunu hızlandırabilecek bir etken olarak değerlendirdi. 132 gündür devam eden bu savaştan hiç şüphesiz halk bıkmış durumda. Her geçen gün, insani acıların daha da artması ve başkentteki yıkımın daha da büyümesi demek. Bu bağlamda, zırhlı birliklerin vurucu ateş gücünden faydalanarak kışlalarından çıkıp savaşlara katılmaları yönünde sesler yükselmeye başladı.

Zırhlı araçlar için verilen savaşın önemini vurgularken, buna savaşların genel gidişatı ve ordu ile HDK’nin izlediği taktikler çerçevesinde bakmak mühimdir. Aynı zamanda şehir savaşının karmaşıklıklarını da göz önünde bulundurmalıyız; çünkü bu tür savaşlar askeri açıdan en zorlu türlerden biridir.

Şehir savaşları birçok nedenden dolayı en zor olanıdır. Örneğin nüfusun yoğun olduğu bölgelerde yaşanması, olası çok sayıda can kaybı verilmesi ve sivillerin yaralanması demektir. Ayrıca binaların çok sayıda olması ve iç içe olması nedeniyle savunma tarafına daha iyi bir hamle alanı sağlarlar. Bu, saldıran tarafın eylemlerini karmaşıklaştırırken karşı taraf için saklanmayı ve manevra yapmayı kolaylaştırır. Aynı şekilde sınırlı görme sorununa da değinmek gerek. Pek çok bina ve diğer yapılar görüşü engelleyerek askerlerin karşı tarafın kuvvetlerini görmesini ve dolayısıyla hedef almasını zorlaştırır. Ordunun görüşüne göre örneğin ağır zırhlı araçların yerleşim bölgelerinde hareket etmesi zordur. Çünkü küçük gruplar halinde evler ve sokaklar arasında hareket eden güçleri kovalamak zorunda kalırlar. Bu durum bombalama operasyonlarını zorlaştırır ve sivil kayıp olasılığını artırır. Ayrıca zırhlı araçlar karşı taraf için daha kolay bir hedef olur.

HDK, bileşenleri ve silahlarının etkisiyle, çevikliği ve küçük oluşumlar halinde savaşmayı esas alır. Bu da onlara vur-kaç yönteminde yardımcı olur. Bu bakımdan mahallelere ve vatandaşların evlerine girerek buraları hastane ve askeri kışla gibi hizmet tesislerine dönüştürmeleri olayı daha da karmaşıklaştırıyor.

Diğer yandan ordu, yapısı, savaş doktrini, teçhizatı ve silah donanımı nedeniyle şehir içi vur-kaç savaşlarına alışık değildir. Bu durum ordunun operasyonlarının yavaşlamasına sebep oldu ancak sivil kayıpların sayısını da büyük ölçüde azalttı. Bu önemli bir durum. Zira şehir savaşları, diğer savaşlardan da anlaşılacağı üzere genellikle çok yıkıcı olur. Örneğin Rus kuvvetleri ile Çeçen ‘ayrılıkçılar’ arasında gerçekleşen Grozni Muharebesi (1994-1995), 2. Dünya Savaşı’ndan sonraki en ağır bombardımana sahne olmuştu. Bunun sonucunda binlerce askerin yanı sıra yaklaşık 27 bin sivil de öldürülmüş ve kentte büyük bir hasar meydana gelmişti.

Aynı şekilde ABD’liler, Irak savaşının en zorlu savaşlarından biri olan Felluce Muharebesi’nde (2004) şehir savaşının acısını tattılar. ABD Ordusu, bunu 1968’deki Vietnam Hue Muharebesi’nden bu yana yaptığı en şiddetli şehir savaşı olarak değerlendirmişti.

Suriye’deki Halep de şehir savaşının dehşetine ve yol açtığı yıkıma tanıklık eden bir başka şehir. Eskiden ülkedeki ekonomik faaliyetlerin ana merkezi sayılan kentte 2012 yılında başlayan şiddetli çatışmalar, geniş çaplı bir enkaz yığını bıraktı. Birleşmiş Milletler (BM), Halep’teki çatışmalarda 100 binden fazla insanın öldürüldüğünü ve 1 milyondan fazla kişinin yerinden edildiğini tahmin ediyor. Şehrin yıkımı çok büyüktü. Hastaneler, okullar, eski binalar, temel tesisler, altyapı, fabrikalar ve vatandaşların evleri bundan nasibini aldı.

Bunlar sadece birkaç şehir. Bunlara Kandahar, Saraybosna ve diğerleri de eklenebilir.

Sudan örneğinde, savaşın ilk haftalarından bu yana yıkım çok büyüktü. Aynı zamanda şehir savaşının yapısıyla ilgili zorlaştırıcı faktörler de ortaya çıkıyordu. HDK başlangıçta başkentte bulunuyordu ve farklı farklı bölgelerdeki kışlalarda ve konutlarda konuşlanıyordu. Aynı zamanda ilk kurşunun atıldığı sırada savaşa en hazırlıklı olan taraf HDK’ydi. Maravi Havalimanı yakınlarına büyük kuvvetler göndermekten tutun, her türlü malzeme, teçhizat ve mühimmat ile donatılmış kışlalara konuşlanmaya ve stratejik yerlerde ev satın alıp kiralamaya kadar savaştan önceki tüm hareketleri, savaşa hazırlandığını gösteriyordu.

Öte yandan Genelkurmay Başkanlığı’na, Korgeneral Abdulfettah el-Burhan’ın karargâhına, Hartum Havalimanı’na ve hatta Cumhurbaşkanlığı Sarayı, Radyo ve Televizyon Kurumu, birkaç bakanlık ve askeri kurumlar ile hizmet tesisleri de dahil olmak üzere birçok hedefe saldırılmasıyla ordunun gafil avlandığı açıktı. Ancak başlangıçta aldığı büyük darbenin ardından ordu hızla dengesini yeniden kazanmayı başardı. Ardından taktik olarak, savaşın erken günlerinden itibaren HDK’nin büyük kışlalarını ve tedarik merkezlerini yok etmeye odaklandı. Daha sonra hava saldırılarıyla, topçu ateşiyle ve özel kuvvetler gibi hareket kabiliyeti yüksek birimlerle HDK’nin ağır teçhizatlarını ve cephanelerini hedef alarak uzun soluklu bir politika izledi. Bunun yanı sıra keşif uçuşları ve istihbarat güçleri aracılığıyla da sürekli takipte kaldı.

Ordunun izlediği bu stratejiyi açıklarken, Ekim Savaşı’nın önde gelen Mısırlı askeri liderlerinden biri olan merhum Korgeneral Sadettin eş-Şazeli’nin eski bir kaydını duydum: Bu tür savaşlarda önemli olan toprağı korumak değil, karşı tarafın güçlerini yok etmektir. Zira bunları yok etmek, toprakların daha sonra açık olacağı anlamına gelir.

Bu çerçevede, zırhlı araçlar savaşının, önemli olmasına rağmen mutlaka belirleyici bir savaş olmayacağını, daha ziyade, yavaş geçerek sabır ve üzerinde çalışılmış stratejiler gerektiren şehir savaşı taktiklerinde bir adım olacağını düşünüyorum.