Maha Muhammed Şerif
TT

Yalanlar İmparatorluğu

Mutlaka işaret edilmesi gereken bazı noktalar vardır. Bunlardan biri de politikacının, olayları kontrol eden nedensel ilişkilerin karmaşıklığını anlamak için çok çabaladığıdır. Bu anlamda bu karmaşıklıklara benzer bir örneği “Yalan İmparatorluğu” adlı bir Meksika televizyon dizisiyle vereceğiz. Bugün ABD ve Çin arasındaki tartışmada bu dizinin adı belki de sıkça tekrarlanıyor. Televizyonda yayınlanan ardışık bölümlerden oluşan dizinin her bölümünde belirli olaylar sunuluyor ve bir sonraki bölümde tamamlanıyor. Dizi bu şekilde ilerliyor. Hikaye, "Leonardo" adında mütevazı ve dürüst polis memuru ile zengin bir aileden gelen "Elissa" adında genç kadının etrafında dönüyor. İkisi birbirlerine aşık oluyorlar. Elissa'nın babası ile polis memurunun eski nişanlısı Julia'nın garip koşullar altında öldürülmesinin ardından, ikili, gerçeği keşfetmek için bu iki gizemli ölümü araştırıyorlar ve birlikte, hiç bilmedikleri bir yolsuzluk dünyasının güçlü sırlarını keşfediyorlar.

Televizyon dizisinin canlandırdığı dünyadaki yolsuzluk ne kadar kaotik ve çarpık, zira kendisinin hayatın kimi zaman trajik ve feci olabilecek tüm ikilemlerine bir cevap olduğunu görüyoruz. Öyle görünüyor ki, eski bir dizideki olaylar, Washington ile Pekin arasında hızlanan ve son derece önemli olaylarla yeterli ölçüde yeniden sahneye geri dönüyor. Siyasi deneyimin kendisi nedeniyle siyasi toplum kapalı kaldığından, siyasi yaşam, sürekli bir savaş ve çatışmadır. Özellikle de ilişkilerin kaderine dokunduğunda ve onları kontrol etme ve yönetme gücünü kaybettiğinde. ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Çin'i bilgileri manipüle etme çabalarına her yıl milyarlarca dolar yatırım yapmakla suçlayan bir raporuna yanıt olarak Çin Dışişleri Bakanlığı'nın ABD'yi gerçek bir "yalan imparatorluğu" olarak tanımlaması bunun bir örneği. Bu karşılıklı suçlamalar siyasi çekişmelerde etkili mi, yoksa sadece dış tehlikeye karşı etkili bir savunma mı?

Bütün bunlar, Çin'in Güney Çin Denizi'ndeki askeri varlığından, yarı iletken üretimi ve temiz enerji teknolojisine kadar Pekin ile Washington arasında birçok önemli konu üzerinde artan rekabetin ortasında yaşanıyor. Özellikle bazı gelişmekte olan ülkelerin artık Batı medyasını tehdit eden Çin içeriğine giderek daha fazla başvurmasıyla birlikte ABD tüm bunların nüfuzunu tehdit ettiğine inanıyor. Bunların, ekonomik ve politik koşulların dayattığı acil durumları organize etmeye yönelik mevcut politikanın konjonktürel kararları olduğunu söyleyebilir miyiz? Savaş retoriği, savaşan iki imparatorluk arasındaki barış dönemlerini gölgede bıraktığında bu dizi nasıl sona erebilir? Her şey birbiriyle çelişiyor, bölümler doğası gereği sarsıcı ve analiz edilmesi zor bir şeyin olaylarıyla dolu; Rusya ve Çin, ABD'nin Irak'ı işgalini yasa dışı deklare etmişlerdi. Fransa da Avustralya’nın kendisi ile imzaladığı denizaltı anlaşmasını bozup ABD ile anlaşınca, Washington’a bunun için sitem etmişti. Yukarıdakilere bir de Rusya'nın NATO'dan umudunu kesmesini, Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra ittifakın genişlemeyeceğine dair verdiği sözlerin ardından genişleyerek Rusya sınırlarına kadar ulaşmış olmasını, Ukrayna'ya savaş açma gerekçesi olarak sunmasını ekleyelim. Bunlar, intikam arzusu yayan eski bir romandan alınmış, olayların doruk noktasını taşıyan senaryolar. ABD, ana stratejik rakibi ve birinci rakibi olarak Çin’e karşı yürüttüğü ekonomik savaşın bir tarafı olduğundan, Çin de ABD'yi büyük bir dış siyasi, ekonomik ve güvenlik tehdidi olarak görüyor.

Bu şiddetli rekabetin devam etmesi belki de, bugün dünyanın en büyük iki ekonomisi olmalarından kaynaklanıyor. İkisi birlikte küresel üretimin yüzde 40'ını temsil ediyorlar. Ancak ikisi arasındaki bu sert yaklaşımlar, ekonomik ilişkilerini kesmeyi ya da kısıtlamayı içermiyor. İkisi de tam bir ayrılığa doğru kaymak istemiyorlar, çünkü bunun sonuçları dünya için bir felaket olacak. Birçok kişi bu durumu gizemli ve kafa karıştırıcı bir mesele olarak görüyor.

Aslında hayatta haklı gösterilemeyecek gerçekler var, şiddetten, kurumlarından nefret ettiğimizden daha az nefret ediyor olabiliriz. Araçları, amaçları ve hedefleri ne kadar çeşitli olursa olsun, savaşlar birdir ve aynıdır ve çoğu zaman uluslararası ilişkilerde ciddi gerilimlere yol açarlar. Bu tür savaşların özellikle de Çin ile Batı arasında yaşanan savaşın yıllık maliyetinin çok büyük rakamlara ulaşacağı tahmin ediliyor. Tarih boyunca yaşanan tüm önceki savaşlarda kimse kazanmamış aksine herkes kaybetmişti.